Medine’de Hz. Ebûbekir (ra), bir konu ile alâkalı fikir ve düşüncelerini açıklıyordu. Onu dinlemekte olan Hz. Ömer (ra) de, söylediklerinin yanlış olduğunu ifade ederek karşı çıkıyordu. Hz. Ebûbekir onu bir miktar dinledikten sonra Hz. Ömer’e (ra); “Sen zaten hep böylesin... Benim söylediklerime hep karşı çıkarsın” deyince, Hz. Ömer (ra) öfkelenerek, sesini daha da yükselterek itirazını sürdürdü. Bunun üzerine Hz. Ebûbekir (ra) üzüntüsünü belirterek sessizce orayı terk etti. Doğruca Mescid-i Nebevî’de bulunan Efendimizin (asm) huzuruna giren Hz. Ebûbekir (ra), Hz. Ömer (ra) ile arasında geçen konuşmayı ve bundan duyduğu üzüntüyü anlattı.
Aralarındaki konuşmadan dolayı üzülerek, sitemli bir şekilde oradan ayrılan Hz. Ebûbekir’in (r.a.) bu durumuna sebebiyet verdiğinden fevkalâde üzülen Hz. Ömer (ra), derhal Hz. Ebûbekir’in evine gitti; oradan Mescid-i Nebevî’de olduğunu öğrenince, hızla Mescid-i Nebevî’ye gitti. Onu, Efendimizin (asm) yanında gördü. O da, Hz. Ebubekir (ra) ile aralarında geçen konuşmayı anlatınca, Efendimiz (asm) “Ya Ömer, keşke hicret arkadaşımı, mağara arkadaşımı üzmeseydin, onu bana bıraksaydın” deyince, Hz. Ömer (ra) suçlu olduğunu anladı, bundan fevkalâde üzüldüğünü belli etti. Bu sırada Hz. Ebûbekir hemen araya girerek; “Hayır suçlu Ömer değil; benim... Çünkü onu ben tahrik ettim, öfkelenmesine sebep oldum...” deyince aradaki soğuk hava bir anda yerini ılık ve sıcak bir havaya terk etti. İkisi de kalkarak kucaklaştılar.
İşte her yönüyle hepimize nümune-i imtisâl olacak bir ibret levhası... Haklı veya haksız bütün dargınlıkları, kırgınlıkları sona erdirecek bir çare, bir yol, bir yöntem... Zaman zaman kabaran öfkelerimizi, engel tanımayan kızgınlıklarımızı, bozulan sinirlerimizi tâmir edecek, teskin edecek şifadar bir reçete... İhtilâf, ayrılık, gayrılıklara sebep olan çekişmelere, sürtüşmelere son verecek en tesirli çare, en kalıcı çözüm örneği... “Ben” merkezli çıkışlarımızın önünü kesecek, enaniyetlerimizi, hodfüruşluğumuzu törpüleyecek en kestirme, en sağlıklı örnek bir tarz, doğru bir metod... Barışı, sevgiyi, hoşgörüyü tâlim ve tahkim edecek; samimî ve sıcak dostluğun önünü açacak en etkili, en sağlıklı tavır ve duruş...
Kırmaya, kırılmaya meyyal bizlerin alacağı çok dersler olmalı bu ibret levhasından. İnsanlık adına, kudsî hizmetlerimiz adına, yaşanan şu olay üzerine düşünüp, kafa yormamız gerekir diye düşünüyorum. İstemeyerek de olsa alışkanlık haline getirdiğimiz üzücü, kırıcı, rencide edici söz, hâl ve davranışlarımızı bir an önce terk etmemiz için iyi bir nefis muhasebesi yapmamız lâzım. Bilerek veya bilmeyerek kırdığımız, incittiğimiz insanların kırılan kalbini, incinen haysiyetini tekrar tâmir edebilme inceliğini, nezaketini gösterebilmek için iki güzide sahabe arasında cereyan eden hâdiseyi ve Efendimizin (asm) kırılan iki kalbin tamiri için ortaya koyduğu o ince ve nâzik tavrı, her zaman göz önünde bulundurmak gerekir.
Sahabe-i Kirâm da olsa, istemeyerek de olsa bazı kırılmalar, incinmeler olduğuna göre, bizim gibi sıradan insanlar arasında elbette olur. Onlar arasında fikir, düşünce ve meşrep farklılıkları olduğuna göre, bu asırdaki insanlar arasında da bazı anlayış ve düşünce farklılıklarının olması gayet normaldir. Önemli olan, farklılıklara anlayışla yaklaşmak, düşüncelerimizle örtüşmeyen yaklaşımlara saygılı davranmak, onları kabullenmesek dahi, onlara karşı tahammüllü olmak...
Düşünce veya meşrep farklılıklarının kat’â ve asla bir çekişmeye, çatışmaya dönüşmesine de fırsat vermemek lâzım. Her şeye rağmen böyle bir durum söz konusu olduğunda, Hz. Ebûbekir (ra) ile Hz. Ömer’in (ra) yaptıkları gibi davranmalı, gerekirse suçu üstlenme kemâlâtını göstermeliyiz.
Söz konusu olan İman ve Kur’ân hizmetiyse, bu konuda daha bir dikkatli, daha bir titiz olmalıyız. Ferâgatte, fedakârlıkta daha bir cömert olmalıyız. Bediüzzaman’ın “Bin haysiyetim olsa kardeşlerim arasındaki uhuvvete fedâ ederim” sözünü örnek almalıyız. Yine onun, şakirtler arasında vuku bulan en basit sitemlerde dahi, hizmet adına ne derece feverân ederek, “Çabuk barışın” dediğini akıldan çıkarmamak gerekir.
09.03.2008
E-Posta:
[email protected]
|