Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 08 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

S. Bahattin YAŞAR

Her gün/an “özel”dir



Son model bir gün

Kullandığımız eşyaların son model olmasına azamî özen gösteririz. Hatta öyle olması için pek çok sıkıntıları bile göze alırız. Dişimizden tırnağımızdan arttırdığımız paracıkları aracımızın model değişikliği için çok rahat kullanmaktayız. Bir tarafımız yenilensin diye çok tarafımızı eskitiriz.

Yaşadığımız zaman diliminin yenilik heyecanını duymamak ne acıdır. Oysa içinde olduğumuz gün yepyenidir. Eskimiş, kullanılmış bir günle karşılaşmadık ömrümüz boyunca. Son model bir günün içinde olmak ne güzeldir. Yaşadığımız gün, tarihte bir ilktir. Her gün yepyeni, kişiye özel bir âlemin kapısı açılır. İlk kez not düşeceğimiz, bembeyaz bir günlük sayfası gibi heyecan duymalıyız güne karşı. Gün bir sayfa, satırlar gün içinde ‘an’lardır. ‘An’larda olup bitiyor her şey. ‘An’larımız her an yeniden doğuşlarımızdır. ‘An’ları anlamlandırmalıyız.

Günü/anı doya doya yaşamak, ne tatlı bir duygu. Yeniden bakmak her şeye, ilk kez görüyormuş gibi sevmek her şeyi, her an yaratmalarına şahit olmak Rabbimizin ne büyük bir saadeti.

İnsanları bu gün ilk kez görüyoruz. Hiç kimse dünkü kimse değil. Eskimiş değil. Her gün/an yeniden yaratılıyor her şey. Onun için eskimiş gözlerle bakmamalı hiçbir şeye. Çünkü ne göz eski, ne gördüklerimiz. Heyecanını kaybetmemeli alınan nefes. Alınan nefes farkındalık beklemektedir.

Sizce bir gün kaç nefesten oluşur? Gelin bunu sayalım, göreceksiniz çok özel bir durumla karşı karşıya olduğumuzu anlayacağız.

Gün/an, kişiye özeldir. Lütfen günü/anı özel/güzel yaşayalım.

Dün gitti, yarın yok; hayat şimdi

Dün, pek çok şeyler yaşanmış olarak kapandı. Daha geriye getirebilmek imkânı yok. Bu güne kadar pek çok ‘dün’ler yaşadık. Hatta şu an, içinde heyecanını duyduğumuz gün de, yarın bir (ulaşırsak) ‘dün’ olacak. Onun için şu an bir dün yaşıyoruz. Yarına hayıflananlara, ‘eyvah geçti günler’ diyenlere duyurulur. Şu an dünün resmini yapmaktasınız.

Pek çok insan, hep dünlerde yaşıyor. Bu günlere gelemeden, dünlerle bu günlerini tüketen insanlar var. Pek çok problemin sebebi dünlerdedir. Dünde kalan, dünde boğulan çok insan var. Dünün meseleleri bugünleri alt üst ediyor.

Yarın da yok aslında. Yarın kimin için var bilemeyiz. Olmayan bir şeye de bizim diyemeyiz. Onun için onun üzerine de düşünce bina edemeyiz. Onu, elimizde senet var gibi düşünemeyiz. Bazıları, sanki yarın kendilerininmiş gibi, ‘yarın yaparım’ diyerek, geleceği şimdi yaşıyorlar. Oysa ne geleceği yaşıyorlar, ne de içinde oldukları zamanın gereklerini. Böylece pek çok insanın helâketinin sebebi oluyor yarın. Böylece hem gün gidiyor, hem yarın, hem de dün.

Tabiî en çok örselediğimiz, hem gelecek için kullandığımız, hem de dün için kullandığımız bir zaman dilimi, şimdidir. Biraz dündür, biraz yarındır o. Yani bir ayağı dündedir, bir ayağı yarındadır şimdinin. Şimdi olduğu gibi.

Her gün/an yeniyiz

Hepimiz, bugün yepyeniyiz, ama tertemiz miyiz? O ayrı. Kullanımımıza sunulmuş yepyeni bir gün var şimdi. Güne günahsız başlıyoruz. Yaratıcımız bize ön yargılı yaklaşmıyor. “Dünün kirli, bugün iyiliklerini yazmayacağım.” demiyor. Bize on yıl önceki günahımızla muamele etmiyor. İşlenmiş günahlara tövbe, günü temizliyor. Tövbe ile bugüne/ana yepyeni başlıyoruz. Sadece duâmız bugünü, yarını ve dünü kuşatıyor.

Ve ilginç, bütün varlık yepyeni. Hiç kimse dünün insanı olarak kalmıyor. Her gün yeni bir güneş, yeni bir dünya, yeni bir atmosfer, yeni bir nefes katılıyor âlemimize.

Rabbimiz, dünümüze bakıp bu günümüzü değerlendirmiyor. Her günün heyecanı kendi içinde saklıdır. Her gün büyük bir değişim potansiyeli. Gerçekten de, her an her şey olabilir.

Bir an önce imansızsınız, bir an sonra imanlı. ‘An’ dadır her şey. O’nun razı olacağı bir an, geçmişi ve geleceği aydınlatıyor. Her an teceddüde bunun için ihtiyaç var. İnkar da ‘an’larda, iman da. Her an yenilenme sürüyor.

Yenilenen zamana, yenilenerek ayak uydurmalı insan. Yoksa kendine, değerlerine yabancılaşıyor.

Anlık terkler ve kabuller var

Her an ulaşılan, her an kapısı açık bir Rabbimizin olması ne muhteşem bir şeydir. Her an gündemde olmak, her an gözetilmek, her an korunmak, her an ihtiyaçlarına cevap verilmek, ne muhteşem bir ayrıcalıktır.

Anne baba bile zaman zaman çocuğunu unuturken, hiçbir an unutmayan, ihmal etmeyen bir Yaratıcı varlığı, kişiyi mutlu kılıyor.

Âlem sürekli bir değişim içinde iken, bedenimiz de değişimi yaşıyor. Hücrelerimiz an be an yenileniyor. Belli bir zaman diliminde bütün hücrelerin yenilenmesi sağlanıyor. Kanun böyle işliyor. Böylece hayatın heyecanı her ‘an’a dokunuyor. Dünyamıza yeni misafir olan hücreleri, şuurla karşılamak gereklidir. Onlara kendi değerlerimizi, kabullerimizi, inançlarımızı sunmalıyız. Onun için, her an ‘Allah’ lâfzına, her zaman ‘bismillah’a ‘la ilahe illallah’a ihtiyaç var.

İnsan her gün/an ‘özel’dir

Arkadaşımız, dünkü arkadaş değil; babamız, annemiz, kardeşimiz dünküler değil. Eskimiş değiller. Her an kendine özeldir. Sevinci, kederi, acısı, nimeti ‘an’lıktır insanın. Her an bizi düşünen, gören, cevap veren, duâlarımıza icabet eden Biri var. Ne mutlu bugünü/anı bize Verene.

Allah, verdiklerini Rab olduğu için veriyor. Nefesimizi, rızkımızı herhangi bir şarta bağlamadan veriyor.

O, ibadete lâyık bir Rabb-i Rahim. O, sevilmeye lâyık bir Habib. O, her şeye gücü yeten bir Kudret-i Mutlaka. Geçmiş ve gelecek O’nundur. O ebedî ve ezelîdir. O, hiç eskimeyen, yeniliği hiç bitmeyendir.

Onun için âlemde, ‘her an’ yepyenidir.

O zaman Yunus gibi söylemeli sözü: “Her dem yeniden doğmaktayız, bizden kim usanası.”

08.03.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (01.03.2008) - Mânâ-i harfî okulu: Risâle-i Nur Külliyatı

  (23.02.2008) - Hayat, îmanla anlamlıdır - 2

  (16.02.2008) - Hayat, imanla anlamlıdır - (1)

  (09.02.2008) - Rahmanın vediaları ile birlikte yaşamak - 3

  (02.02.2008) - Rahmanın vediaları ile birlikte yaşamak - 2

  (26.01.2008) - Rahmanın vediaları ile birlikte yaşamak -1

  (19.01.2008) - İnsan, sevgisi kadardır

  (12.01.2008) - İmtihanın dönemeçleri

  (05.01.2008) - Duygu eğitimi

  (29.12.2007) - Çirkinin icadı çirkin değil, güzeldir

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri