“Bediüzzaman Dede, Bediüzzaman Dede...”
Emirdağ’ı arkada bırakıp Bolvadin’e gidiyoruz. Mânâ-i harfî ile okumaya çalışıyoruz Bolvadin’i. Burası Bediüzzaman’ın Emirdağ-Afyon güzergâhında yer alan önemli bir merkez. Nura hayatını vakfeden Bayram Ağabeyin doğduğu ilçe.
Tarihî özelliklere sahip merkez camii önünde mola veriyoruz. Câmi, toplayan, bir araya getiren demektir. İslâm kültür ve sanatında câmi merkezde yer alırdı. Câminin konumuna göre diğer eserler (çarşı, kütüphane, han, hamam, pazar yeri, medreseler vb.) sıralanırdı. Merkez camileri uzun yıllar Cuma camileri olarak isimlendirilmiştir. Yani Cuma namazları yalnızca bu camilerde kılınmıştır. Hafta tatili Cuma günü olduğundan bölge insanlarının toplanma yeri olarak da görev yapmıştır.
Said Nursî’nin Emirdağ-Afyon seyahatlerine hayalen katılıyoruz. Onun mâsum çocuklarla sohbet ve konuşması çok ibretli ve saadetlidir. Bediüzzaman şefkat kahramanı olduğunu her haliyle gösterir. Emirdağ’ı ve etraf köylerinde yanına gelen mâsumlara, büyükler gibi önem verip, kalben onlara müteveccih olurdu. “Evlâtlarım, siz mâsumsunuz, daha günahınız yoktur. Ben çok hastayım, bana duâ ediniz, sizin duânız makbuldür. Ben sizi mânevî evlâtlarım ve talebelerim olarak duâma dahil ettim” derdi. O çocuklar, gözlerinden akan muhabbet nurlarıyla Üstadı selâmlarlar; Üstad, gafil büyüklerden ziyâde, onlara samîmi ve ciddî selâm ederdi. “Bunlar istikbâlin Nur Talebeleridir. Bana olan bu alâka ve teveccühlerinin sebebi ise, mâsum ruhları hissediyor ki, Risâle-i Nur onların imdâdına gelmiş. Ben de o Nurun bir tercümanı olmam hasebiyle, gayr-i ihtiyârî, bu fedâkârâne muhabbet ve alâkayı gösteriyorlar” derdi.1
Bolvadinli Ünlü ailesinin nura hizmetlerini hatırlatmadan geçemeyeceğim. Çoğuyla tanışmak ve konuşmak nasip oldu. Mehmet Hadi Ünlü, Bediüzzaman’ın vefatını duyunca çok hüzünlenir. Üzüntüsünü mısralara döker. 19 Nisan 1960 tarihli Hüradam gazetesinde “Üstadımıza” başlığıyla neşrolan şiirinden bir kıt’ayı nakletmek istiyorum:
Büyük kaybısın Müslim-i efkârın
Elem verdi vakitsiz ayrılığın.
Ölmedin sen, zaman-ı bediyyesin
Sen ölmedin Hak yâne ağyaresin.
Ölmedin sen ihlâs-ı Nur zâdesin
Sen ölmedin daim gönüllerdesin.
Ahmet Vehbi Ünlü, hatıralarında çocukların Üstada teveccühlerini şöyle anlatır: “Yine cadde üzerinde olan, eski adı İnönü, daha sonra ise; Bolvadinli merhum Afyon milletvekili Gazi Yiğitbaşı’nın gayretiyle Demokrat Parti zamanında İstiklâl Savaşı’na hürmeten ismi Savaş İlkokulu olarak düzeltilen okulun önünde küçük kardeşim de içinde bulunduğu bütün öğrencilerin, Başöğretmenin konuşmasını dinledikleri bir sırada: Üstad Bediüzzaman Hazretleri mâlum taksisiyle geçerken, bir öğrencinin ‘Bediüzzaman geçiyor!’ demesiyle bütün öğrencilerin taksiye doğru koşmaları ‘Masum ruhları hissediyor...’ mübarek sözünden başka ne ile izah edilebilir?”2
Tarihçe-i Hayatın bir haşiyesinde, “Risâle-i Nur’a herkesten ziyade iştiyak gösteren, masum gençler ve çocuklar” oldukları belirtilir. Binler örneklerinden birisi şöyle anlatılır:
“Bir zaman, Bolvadin kazasından geçerken, Üstadın geldiğini gören ilk ve orta mektep talebeleri, bilâistisna hepsi mektebin bahçesinden çıkarak arabanın etrafını alıp selâm veriyorlardı ve lisan-ı halleriyle ‘Hoş geldiniz’ diyerek tebriklerini ve minnettarlıklarını takdim ediyorlardı. Bunun hikmetini, bir müddet evvel, Emirdağ’ında, bindiği faytonun geçtiğini görüp tâ uzaklardan dikenlere basarak, ‘Bediüzzaman dede, Bediüzzaman dede!’ diye Emirdağ köylerinin yollarında koşuşan masum çocuklar münasebetiyle Üstadımızdan sormuştuk. O zaman, ‘Bu masumların akılları derk etmiyor, fakat ruhları bir hiss-i kable’l-vukû ile hissediyor ki, Risâle-i Nur’la bunlar hem îmanlarını kurtaracak, hem vatanlarını, hem kendilerini, hem istikballerini dehşetli tehlikelerden muhafaza edecekleri için, bu hakîkati kalbleri hissetmiş ve benim Risâle-i Nur’un tercümanı olmam hasebiyle, Risâle-i Nur’a ait muhabbet, teşekkürat ve minnettarlığı bana gösteriyorlar’ dedi ve onlara duâ ettiğini söyledi.
“Üstad Bediüzzaman, çocukları pek sever, böyle etrafında toplandıklarında, ‘Masum olduğunuz için duâlarınız makbuldür, bana duâ ediniz’ diye onlara iltifat ederdi.”3
O günün çocukları bugünün büyükleri oldular. Şimdi belki de onların torunları “dede, dede…” diye arkalarından koşuyorlardır. Yıllar ne de çabuk geçiyor.
Bolvadinli nur kardeşler bizi karşıladılar, bırakmak istemediler. Süre azdı. Hoşça vakit geçirdik. Ama gel gör ki, yolculuğumuz devam ediyordu. Isparta’da tekrar görüşmek dileğiyle yolumuza revan olduk.
Dipnotlar:
1- Tarihçe-i Hayat, s. 404. 2- Ahmet Vehbi Ünlü, Bediüzzaman’ın İlk Talebelerinden Hatıralar, s. 168. A. Vehbi Ünlü’nün bir kısım hatıraları, daha önce Yeni Asya Gazetesinde yayınlanmıştı. 3- Tarihçe-i Hayat, s. 142
|