Medyadan yana pek de şanslı olduğumuz söylenemez. Muhalefeti de, iktidarı da, vatandaşı da her fırsatta medyadan şikâyetçi olur. Bu durum belki de medyanın ‘adının kötüye çıkmış olması’ndandır, ancak medyadan yana şikâyetçi olanlar haksız da sayılmaz.
Zaman zaman hatırlattığımız bir konu var. İnsanlarla tanışırken ‘gazeteciyiz’ deyince şüphe ile karşılayanlar oluyor. Bir defasında tanıştığımız bir ‘ünlü’ kişi, “Ben medyadan korkarım, güvenemem” demişti. Belki de “Niçin korkuyorsunuz, korkmaya gerek yok” dememi beklemiş, ama ben cevap olarak “Ben de korkarım” demeyi tercih etmiştim. Muhatabım belki de böyle bir cevap beklemiyordu, ama vak’a bu.
Anlaşılan, Türkiye’de yayın yapan gazete, tv ve dergiler; sadece Türkiye’de yaşayanları değil, yurt dışı ilişkilerimizi de olumsuz etkiliyor.
İHH İnsanî Yardım Vakfı’nın Sudan’ın başşehri Hartum’da başlattığı “Afrika Katarakt Projesi”nin tanıtımına katılan Türkiye’nin Sudan Büyükelçisi Fatih Ceylan’ı dinlerken bunu bir defa daha anladık. Büyükelçimiz, geçtiğimiz aylarda gerçekleşen Sudan Cumhurbaşkanı Beşir’in Türkiye ziyareti esnasında medyanın sergilediği tavrı çok yadırgamış. Özetle şöyle diyor: “Bu gezi, ilişkilerimizi daha da kuvvetlendirmesi gerekirken medyanın tavrı çok yanlış oldu. Bazı Amerikan gazetelerinin gözüyle ve yorumuyla Türkiye-Sudan ilişkilerini değerlendirmek çok yanlış. Bazı yazarlar doğru değerlendirmeler yaptı, ancak çoğunluk bu konuda hataya düştü. Elbette Sudan’ın da kendi iç problemleri var. Ancak bunları yorumlarken, hadiseyi doğru teşhis etmek lâzım. Bilmeden, araştırmadan yorum yapmak ilişkilerimize zarar veriyor.”
Büyükelçimiz Fatih Ceylan’ın bu tesbiti sonrası, ziyaretin gerçekleştiği günlerdeki (Ocak 2008) gazetelere bir defa daha bakma ihtiyacı hissettim. Gerçekten de Sudan-Türkiye arasındaki anlaşma ya da fırsatlardan çok, başka konular (mesela, Darfur gibi) gündeme taşınmış.
Elbette, Sudan’ın Darfur gibi halletmesi gereken problemleri vardır. Ancak bunlar da belki de Türkiye ya da başka dost ülkelerin maddî ve manevî yardımlarıyla hallolabilir. Bu yaraları tedavi etmek yerine, kaşımak ve yeniden kanatmak kime ne fayda verir?
Medyanın bu konulardaki tavrı yanlış neticeler veriyor. Asıl sıkıntı da, bölgeyi iyi tanımadan sadece yabancı ajansların yaklaşımıyla hadiseyi değerlendirmek. Tabiî ki bu büyük bir sıkıntı. Temelinde ise İslâm ülkeleri ile iyi işleyen bir haber ağının olmaması var. Bu eksiklik zaman zaman Diyanet İşleri Başkanlığınca da dile getiriliyor, ancak kalıcı çare bugün itibarıyla bulunabilmiş değil.
Ne zaman ki ‘dış haberler sayfaları’mız sadece ‘Amerikan haberleri sayfası’ olmaktan kurtulur ve İslâm dünyasında yaşananlardan da haberdar oluruz, o zaman kardeşliğimiz daha da pekişir...
İHH’nın öncülük ettiği, “Afrika Katarakt Projesi” inşallah buna da vesile olur...
01.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|