Tam ‘çeteler gözaltına alındı’ derken, yeni yeni çetelerin varlığı ortaya çıkıyor. Kamuoyunun beklediği, ancak pek de ihtimal vermediği sürpriz isimler gözaltına alınıp sorgulanıyor. Bu sorgulamalardan nelerin çıkabileceğini elbette bilemeyiz, ancak bu görüntü; Türkiye’nin nerelere sürüklenmek istendiğini anlamak için ibret alınacak bir görüntü olduğunu ifade etmek gerekecek.
Çetelerin ismi ne olursa olsun, Türkiye’yi tehdit eden gerçek tehlikenin bu yapılanmalar olduğu bilinmeli. Türkiye’yi ‘idare edenler’ zaman zaman bir araya gelip, “öncelikli tehditler” listesi hazırlayıp kamuoyuna ilan ediyorlar. Ne yazık ki uzun zaman bu listelerin başında ‘irtica’ gelmekteydi. Tabiî ki, biz bu listeleri hazırlayan ve açıklayanların ‘yalancısı’ durumundayız. Fakat geçmiş dönemlerde kamuoyuna böyle listeler açıklandığı herkesin malumu.
Ardı sıra gelen haberlere bakılırsa Türkiye ‘çete tarlası’na dönmüş durumda. Hemen her ilde ‘çete’ diye tarif edilen yapılanmalar ve menfaat ‘şirketleri’ oluşturulmuş. “Yok öyle bir şey, bu iddialar temelsizdir” diyenler varsa, lütfen ‘çeteleri yakaladık’ diye açıklama yapanlara itiraz etsin.
Bunca ‘çete’ yakalandıktan sonra hâlâ hayalî irtica iddialarında ısrar ve inad edenlere ne demeli? Hangi ‘mürteci’ Türkiye’ye bu ‘çete’ler kadar zarar verdi ya da verebilir? En başta ‘irtica/mürteci’ tarifinde bile bir uzlaşma yok. Bu tabir de bir karalama aracı olarak kullanılıyor ve tarif edilmemiş ‘laiklik’ gibi insanları suçlamaya yarıyor.
Yakın tarihimiz ‘irtica’ suçlamasıyla mağdur edilenlerle doludur. Zaman zaman ‘Ezan-ı Muhammedi’yi aslî şekliyle okuyanlar ‘mürteci’ olarak suçlanmış, hatta namaz kılmak, tesbih çekmek ve Kur’ân tefsiri okumak, yazmak ‘irtica’ delili sayılmıştır. Bu ‘suç’lar karşısında harekete geçen ve bunu ‘tehdit listesi’nin başına yazanlar, aradan zaman geçtikçe ülkenin temellerine dinamit konulduğunun farkına varmamışlardır.
Bugün yakalanan ve adalete teslim edilen ‘çete’ler, sadece bu günün meselesi değil ki! Yıllar önce ekilen yanlış tohumların neticesi bugün biçiliyor. İnsanların kalplerine Allah sevgisi ve adalet hissi yerleştirmeden, ‘çete’lerle mücadele mümkün müdür?
Bunca ‘çete’ yakalandıktan sonra; hâlâ ‘çete’leri Türkiye’yi tehdit eden tehlikeler listesinin en başına yazmayanlar varsa, millete en büyük kötülüğü yapıyor demektir. “Listeye yazmakla ne değişir?” dememek lâzım. Bu tavır, en azından ‘dua’ hükmüne geçer ve ‘çete’lerle mücadele edildiğini ifade edenlerin samimi olup olmadığını görmemize yarar.
“Siyasette bir gün bile uzundur” denilir, ama Türkiye’de bu süre sanki daha kısa. Bunca kişi ‘çete’ iddiasıyla gözaltına alındığı halde hâlâ işin sonunun gelmemesi, bu yapılanmanın ne kadar derinlerde olduğunu akla getirmez mi? ‘Sıra’nın kendilerine gelmeyeceğinden ‘emin’ bir şekilde çalışan çeteler, Türkiye’yi dünya nezdinde de küçük düşürüyor.
Hayalî ‘irtica’ tehdidini listenin en başına koyan ve güya onunla mücadele ettiğini ifade edenler, acaba bu hadiseler karşısında hiç vicdan azabı duyuyor mu?
Tabiî, ‘vicdan’ların var olduğunu varsayarak bu soruyu soruyoruz...
22.03.2008
E-Posta:
[email protected]
|