Bahara geçiş günlerinde ‘Mart ayı’nın önemi büyük. Ancak, atasözlerine de konu olduğu üzere; “Mart ayı, dert ayı” ya da “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” denilmiştir. Bu yıl, Mart ayının başka bir özelliği daha öne çıktı: Sadece ‘kazma-kürek’ değil, ekonomi ve siyasî istikrarı da yakmak üzere...
Kamuoyu, birkaç gündür AKP aleyhinde açılan ‘kapatma dâvâsı’nı tartışıyor. Hukukçu değiliz ve dâvâ ile ilgili olarak hukukî süreç de başladığı için temkinli olmak lâzım. Fakat konunun ehli olan uzmanlar, dâvâ dosyasının sağlam iddialara dayanmadığı noktasında hemfikir görünüyor. Öyle ki, iç dünyalarında parti kapatmaya taraftar olanlar dahi açılan bu dâvâyı ‘günül huzuruyla’ savunamıyorlar.
Bugün 18 Mart ve Çanakkale Zaferinin yıldönümü. Keşke bu günlerde bu zaferi kazanmaya vesile olan ‘iman’ı konuşabilseydik. Çanakkale’yi geçilmez yapan bu iman ve cesareti konuşmak ve gençlere aktarmak yerine, ne yazık ki başka şeyleri tartışmak durumunda kalıyoruz.
AKP’yi kapatma talebiyle sunulan dosyada öyle iddialar var ki, Türkiye ve dünya gerçekleriyle örtüştüğünü düşünmek mümkün değil. Meselâ, ‘siyasî yasaklı’ listesine dahil edilmek istenen bir vekilin ‘suç’u, ‘başörtülü öğrencilerle fotoğraf çektirmiş’ olmak... Bu yaklaşım, “Bana tevili kabil olmayan bir cümle getiriniz, sizi onunla idam edeyim” tavrını hatırlatıyor.
Elbette her kelime ya da cümleyi çok farklı şekillerde yorumlamak ve değerlendirmek mümkün. Ancak bunun ‘hukuk ve adalet’ adına yapılması düşündürücü.
Tekrarlamak istiyorum: Hukukçu değilim, ama gazetelere yansıyan iddiâları görünce; “Bu iddiâlar karşısında savunma yapılmaz, yapılmamalı” diye düşündüm. Bir nevî ‘susma hakkı’nı kullanmak belki de en iyisi. Tabiî böyle bir şey hukuken mümkün müdür bilemem, ama iddiâların bende oluşturduğu kanaat böyle...
Geçmiş dönemlerde açılan parti kapatma dâvâlarında yapılan savunmalar ve neticelerini bir de bu gözle incelemek lâzım.
Her zaman ifade etmeye çalışıyoruz: Hükûmetin önceliklerini ilân ettiği ‘liste’nin değişmesinde fayda var. Hükûmet, ekonomiyi ‘öncelikler listesi’nin en başında yazmıştı. Açılan bu dâvâ ‘liste’nin yeniden gözden geçirilmesinin şart olduğunu anlamayı gerektiriyor. ‘Öncelikler listesi’nin başında ‘hak, hukuk, adalet’ olmalı. “Önce ekonomi, sonra diğerleri” anlayışı Türkiye’yi bu noktaya getirdi. “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz asla!” anlayışını en önce siyasetçiler benimsemeli ve gereği için gayret göstermeli. Aksi yöndeki her adım, neticesiz kalmaya mahkûm.
Tabiî ki ekonomi de öncelikli olmalı, ancak ‘ilk ve son öncelikli madde’ hâline gelmemeli. Bakın, en öncelikli denilen ekonomi, açılan bir dâvâ sebebiyle kan kaybetmeye başladı. Ne yazık ki bütün yanlışların bedelini yine millet olarak hepimiz ödüyoruz. Önceliğimizi; hak, hukuk ve adalete verebilsek muhtemelen böyle krizler çıkmayacak.
Bu defaki Mart şartları, ‘hak, hukuk, adalet ve ekonomi’yi yakmak üzere...
18.03.2008
E-Posta:
[email protected]
|