Avrupa Birliği yolunda ilerlemeye çalışan bir ülkede, tek başına iktidara gelmiş bir partiye ‘kapatma dâvâsı’ açılması, belki de Türkiye’den çok dünyayı şaşırttı. Maalesef, Türkiye’de daha önce de benzer dâvâlar açılıp, tek başına iktidara gelen partilere karşı darbe de yapıldığı için milletimiz bu karar karşısında ‘şok’ olmadı. ‘Şok’ olmadı, ama bu; ‘dâvâ açılmasını uygun gördü’ anlamına gelmez ve gelmemeli.
İktidar partisine karşı açılan dâvâyı, hür dünyanın anlayabilmesi de mümkün değildir. Yakın tarihimiz şahittir ki, siyasete, siyasî partilere, ‘siyaset dışı’ müdahaleler hiçbir zaman beklenen neticeyi vermemiştir. Herhangi bir partiyi kapatmak, o fikri, o onlayışı, o yaklaşımı sona erdirmemiştir ve erdiremez. Aksine, siyasete bu şekildeki müdahaleler milletin tepkisini toplamış ve mahkeme kararlarıyla kapatılan partiler, siyasî anlayışlarını başka şekillerde de olsa sürdürmüşlerdir.
Böyle olduğunu bu ve benzeri kapatma dâvâları açanlar da her halde bilir. Buna rağmen böyle dâvâların açılıyor olması çok garip.
Tabiî ki hadise çok taze ve ilk günlerdeki ‘şok’ atlatılınca farklı değerlendirmeler de yapılacak. İlk mesajlara bakılınca, ‘tek parti’ anlayışına sahip partilerin, AKP’ye karşı açılan bu dâvâ karşısında içten içe sevindiklerini söylemek bile mümkün. Oysa, muhalif bile olsa herhangi bir siyasî partinin ‘demokrasi adına’ bu dâvâya karşı çıkması beklenirdi. Asıl üzücü olan da bu değil mi?
Dâvânın ne getirip, ne götüreceği elbette taraflarca uzun uzadıya tartışılacak. Ancak, vatandaş, siyasete bu şekilde yapılan müdahaleyi tasvip etmiyor. Herhangi bir siyasî parti, başka bir siyasî parti tarafından ve ‘sandık’ marifetiyle iktidardan uzaklaştırılmalıdır. Darbe ile, muhtıra ile ya da mahkeme kararıyla bir partiyi iktidardan uzaklaştırmak, demokrasi ile idare edilen ülkelerin yapacağı işler değildir.
Kapatma dâvâsının açıldığını duyduğumuz anda, yanımızda bulunan ve AKP’ye oy verdiğini söyleyen bir ‘seçmen’ şöyle dedi: “Ağbi, önümüzde mahallî seçimler var. Böyle sansasyonlar, tartışmalar, dâvâlar olmasa oylarımızı nasıl arttırabiliriz ki!” Hadisenin bir yönü de bu.
AKP için bir ‘dosya’ hazırlandığı aylar önce ‘fısıltı gazeteleri’ aracılığıyla yayıldı. Bazı emekli hukukçular da bunu ima eder şekilde açıklamalar yaptı. Dolayısı ile kapatma dâvâsının açılmış olması bu yönüyle kamuoyu açısından sürpriz olmadı. Maalesef böyle bir dâvâ açılması beklenir hale gelmişti.
Açılan dâvâ bütün siyasî partiler için de bir imtihan vesilesidir. Siyaset camiası bir bütün olarak ‘parti kapatma’ya karşı çıkmalı, siyasî tartışmaların siyasetçiler arasında şeffaf ve adil bir şekilde sürmesini temin etmeli. Siyaset dışı müdahalelerle bir partiye engel olmak, başka bir partiye destek vermek Türkiye’ye yapılacak en büyük haksızlıktır.
Yanlış üstüne yanlış yapmakta ısrar edenlere bir defa daha hatırlatalım: Siyasî partileri millet açar, millet kapatır. Milletin açmadığı bir partiyi hiç kimse iktidara taşıyamaz, milletin kapatmadığı bir partiyi de hiç kimse iktidardan uzaklaştıramaz.
AKP’ye açılan kapatma dâvâsının ‘kaderî ciheti’ ise ayrı bir tartışma konusu, onu ayrıca tartışmak gerekecek...
16.03.2008
E-Posta:
[email protected]
|