Bazen siz de şöyle düşünmez misiniz? 2008 Türkiye’sinde mi yaşıyorum, Ortaçağ Engizisyonunun Avrupa’sında mı? Ortaçağ Avrupa’sının engizisyonu da düşünceyi, ilmi, araştırmayı, tahkiki, gözlemi, dolayısıyla düşünen beyinleri ve ilim adamlarını cezalandırıyordu. Kiliseye aykırı düşünceler ileri sürenler; ya özür dileyip vaz geçecekti; ya işkence altında itiraf edip hapse düşecekti (hapis de ölüm demekti zaten) veya sürgün.
1231’de, Papa IX. Gregorius tarafından kurulan engizisyon, kilise düşüncelerine aykırı düşünenleri cezalandırıyordu. Yalnızca 200 bin insan diri diri yakılmıştı! Milyonlarcası da hapsedilmişti... Katolik kilisesi, Ortaçağ’da gücünü sağlamlaştırdıktan sonra, kabul edilmiş doktrinlere karşı çıkanları toplum düşmanı olarak ilân etti. Bazılarının akıbeti şöyle:
* Roger Bacon (1220-1292): Büyüteci ilk bulan olarak tarihe geçti. Fransisken öğretisini eleştirdiği için 15 yıl hapis yattı.
* Ockhamlı William (1285-1347): İngiliz filozof, Papalığa karşı imparatorluğu desteklemenin İncil’e uygun olduğunu söylediği için mahkûm edildi. Ancak, Münih’e kaçarak hayatını burada sürdürdü.
* Giordano Bruno (1548-1600): Aristotelesçi kapalı evren görüşünden ilk sıyrılanlar arasında yer alan İtalyan filozof, Kopernik’in tezini savundu. Evrende, Dünya’dan başka birçok gezegenin bulunduğunu söyledi. Aykırı görüşler beslediği için Roma’da kazığa bağlanıp, diri diri yakıldı.
* Galileo Galilei: 1633 yılının 22 Haziran günü yargılandı: “Ben, ‘Güneş evrenin merkezindedir’ dediğim için yargılanıyorum ve bu tür aykırı görüşleri nefretle kınıyorum, lânetliyorum. Aynı zamanda Kutsal Katolik Kilisesi’ne yapılan tüm yanlışları da...” Galile de bu akibetten kurtulabilmek için engizisyon mahkemesi önünde, Dünya’nın Güneş etrafında döndüğü yolundaki iddiâsından dönmek zorunda bırakılmıştır.
* Paganini (1782-1840), ölmeden önce günah çıkartmayı kabul etmediği için, uzun yıllar boyunca ölüsüne gömülecek yer verilmemiştir.
* 2 Ocak 1492 sabahı Kardinal Don Pedro de Mendoza, El-Hamra Sarayı’nın Alcazaba denilen baş kulesine gümüş haçı dikerek İspanya’da Müslüman egemenliğinin sona erdiğini ilân etti. 500 bin nüfusu ile Avrupa Kıtası’nın en büyük şehri olan Gırnata, İspanyollara teslim oldu. Kaçanlar kurtuldu, kaçamayan Müslümanlar da kitle halinde öldürüldü. Hâlbuki taraflar arasında imzalanan ahitnâme gereği Müslümanların can ve malına dokunulmayacaktı. Ama kral, şehre girdiği gün, daha ahitnamenin mürekkebi kurumadan sözünü çiğnemişti. Hıristiyanlığı kabul etmeyenler yakıldı; malları yağma edildi. Kısa zamanda İspanya’da tek bir Musevî ve Müslüman bırakılmadı. Engizisyon Mahkemesi, 18 sene içinde 24.000’den fazla Müslüman’ın idamına karar verdi. Engizisyon Mahkemesi’nin kararıyla Gırnata’da 1 milyon cilt kitap yakılmıştı. Kardinal Ximenes, 80 bin el yazması eseri, bizzat eliyle yaktı.
Gelelim ülkemize: Baştan ayağa yasaklarla dolu Anayasa, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1998 darbe süreçlerinden sonra gelen yasaklar hâlen tüm şiddetiyle devam ediyor. 301. madde, keyfî başörtüsü ve sair yasakların Engizisyondan ne farkı var? (Tek fark var, engizisyonu kilise icat etti, çağdaş engizisyon üniversite!)
Düşünce, farklı fikirler anasaya ve kanunlarda suç! Keyfîlik, hakuksuzluk, bedevîlik, orman kanunu! Ortaçağ engizisyonunun çağdaş versiyonu gibi işlemiyor mu?
“Şu zamanın medenî engizisyonu müthiş bir vesileyle, bazı ezhânı telkih ile, bir kısım nâmeşru evlâdını vücuda getirip, İslâmiyete karşı kinini ve hiss-i intikamını icrâ eder. Diyanetsizliğe veya lâübaliliğe veya Hıristiyanlığa temâyüle veya İslâmiyetten şüpheyle soğutmaya bir kapı açmak ister. İşte o desise şudur: ‘Ey Müslüman, bak nerede bir müslim varsa binnisbe fakir, gafil, bedevîdir. Nerede Hıristiyan varsa, bir derece medenî, mütenebbih ehl-i servettir, demek...’ İlâ âhir.
“Ben de derim ki: Ey Müslüman! Biri maddî, biri mânevî, Avrupa rüçhanının iki sebebinin şu netice-i müthişiyle, o neticenin tesir-i muharribânesine karşı, mevcudiyetimizin hâmisi olan İslâmiyetten elini gevşetme, dört elle sarıl. Yoksa mahvolursun!” (Bediüzzaman Said Nursî, Sünuhat, s. 75-76.)
(İslâmın engin düşünce hürriyeti meselesini yarın ele alalım.)
15.03.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|