Bir vatanı sevmek, bir manzara resmini sevmek gibi midir? Aman da ne güzelmiş mavileri, ne parlakmış yeşilleri, ne güzel yansımış ışık şuradan, ne güzel gölge düşmüş buradan, demek midir?
Bir vatanı sevmek, ezberlemek ve ezberlediğini bağırmak gibi midir? Bir ilkokul öğrencisinin “Andımız”ı ezberleyip, her sabah aynı şeyi bağırması gibi midir bir vatanı sevmek?
Bir vatanı sevmek, o vatan insanlarını sevmemek midir? O vatanın “yer altı ve yer üstü zenginlikleri”ni sevip, insanlarına şüpheyle yaklaşmak mıdır? Toprağını sevdiği vatanın insanlarını potansiyel suçlu saymak mıdır?
Bir vatanı sevmek, o vatanda insanca yaşamanın önüne “ama”lar koymak mıdır?
Özgürlük kelimesini tereddütle telâffuz edip, “hak” kelimesinden ürkmek midir?
Bir vatanı sevmek, herkesin kolay kolay sahip olamayacağı özel bir yetenek midir? Bu vatanı kimin sevip kimin sevmediğine kim karar verir? Bir vatanı sevme sebepleri kimin onayından geçer? Bir vatan, o vatan insanları için, o insanlar ise insan oldukları için sevilemez mi?
Bir vatan o vatana rağmen sevilebilir mi? Bir vatan, o vatan insanlarına rağmen sevilebilir mi? İnsanı sevmeden, vatanlar sevilebilir mi?
Ormanı sevip ağaçları sevmemek mümkün müdür? Ormanı tanıyıp ağaçları tanımamak, ormandan vazgeçemeyip, ağaçları feda edebilmek mümkün müdür?
Bir vatan, düşmanlarından bağımsız sevilemez mi? Vatanlar düşmanları olduğu için mi sevilesidir? Bölünebildiği ama biz bölünsün istemediğimiz için mi severiz vatanları?
Neden “devletin vatanı”dır ve “devletin milleti”dir, “bölünmez bütün” olan? Vatan ve millet, devletin bir birinden ayrı iki unsuru mudur? Vatan devletinse, millet bu tablonun neresindedir?
Yoksa millet, vatan söz konusu olduğunda teferruat oluveren bir şey midir sadece?
11.03.2008
E-Posta:
[email protected]
|