Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Cevher İLHAN

Danıştay’ın “din dersi” kararı…



Türkiye bir garip ülke. “Dinî bir vecibe” olan başörtüsü hakkında karar vermeye kalkışan yargı, şimdi de din derslerinin nasıl verileceğini belirliyor. Din işleriyle yetkili anayasal bir kuruluş olan Diyanet’in ve Millî Eğitimin ilgili biriminin görüşünü almadan…

Danıştay’ın, okullardaki “din kültürü ve ahlâk bilgisi ders kitapları”nı “din eğitimi ve öğretimi için kullanılması”nı yasaya aykırı bulması, çoktandır “sınır ötesi harekât”la gündem dışı kalan “din eğitimi ve öğretimi”ni yeniden gündeme getirdi.

Mahkemenin, “din kültürü” yerine öğrencilere “belli bir mezhebi” yani “Sünniliği” esas alan bilgiler verilmesini bu derslerin “amacı”na “uygun bulmaması”, aynen başörtüsünde olduğu gibi vâhim çelişki ve çarpıtmayı bir defa daha su yüzüne çıkarıyor.

Ne var ki siyasî iktidarın özellikle inanç ve manevî değerlere dair ikircikli ve ürkek tavrı, ilgisiz kurumları dinle ilgili kararlar vermeye heveslendiriyor. “Yeni anayasa taslağı”nı odaklandığı “din dersleri”yle birlikte rafa kaldıran hükûmetin baştan beri hâlen “zorunlu” olan bu dersleri toptan tercihe bırakması kırılganlığı, daha da çıkmaza sürüklüyor.

Gerçek şu ki AKP’nin atadığı Prof. Ergun Özbudun başkanlığındaki yeni anayasayı hazırlayacak “akademik kurul”un, dinden bîbehre mihrakların “laiklik ilkesinin güçlendirilmesi” mülâhazasına katılıp bu derslerin “seçmeli” seçeneğini ortaya atması, bu husustaki ric’atin ilk adımı oldu…

* * *

Ric’at devam ediyor. Hükûmet, mevcut din derslerinin eksikliklerini tamamlayıp özellikle resmî ideolojinin propaganda aracı olmaktan çıkaracağına; din derslerine yönelik saldırılara inanç ve eğitim hakkıyla cevap vereceğine, Anayasa’ya sığınmakla kalıyor…

Danıştay’ın “din derslerinin nasıl verilmesi gerektiği”ne dair son kararı üzerine Millî Eğitim Bakanı’nın, “Anayasa’nın 24. maddesi durduğu sürece bu derslerin zorunlu olmaktan çıkarılamayacağı” ifâdesi, bunun bir örneği.

Bakanın, belki de yeni bir tartışmaya meydan vermemek için, sözkonusu kitapların ve müfredatın çoktan değiştirildiğini söylemekle geçiştirmesi, tartışmayı kesmiyor; aksine, demokratik bir ülkede din eğitimi ve öğretiminin mahkemece belirlenmesi ucûbesini cür’etlendiriyor. Dahası, konuyu salt Anayasa’daki “zorunluluk” tartışmasına hasrediyor.

Tıpkı “Leyla Şahin dâvâsı”nda hükûmetin AİHM’e gönderdiği “savunma”da, yasakçıların yasadışı yasağı dayatma “gerekçeleri”yle başörtüsünü “laikliğe aykırı”, “siyasî sembol” ve “üniversitelerde gerginlik sebebi” saymasının sebebiyet verdirdiği sıkıntılar gibi…

Oysa İslâm dininde tesettürün bir parçası olan “başörtüsü”nün “dinin gereği” olduğu ve nasıl olması gerektiği, âyet, hadis ve dinî delillere dayanan Diyanet’in fetvalarıyla sabit.

Meselâ hükûmet, Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 3 Şubat 1993 tarihli kararının “netice” kısmında, “kadınların, başörtülerini, saçlarını, başlarını, boyun ve gerdanlarını iyice örtecek şekilde yakalarının üzerine salmaları, dinimizin, Kitap (Kur’ân), Sünnet (Peygamberimizin buyrukları ve uygulamaları) ve İslâm âlimlerinin ittifakı ile sâbit olan kesin emridir. Müslümanların bu emirlere uymaları dinî bir vecîbedir” hükmünü hatırlatabilirdi.

Şimdi de yapılacak olan budur. Millî Eğitim, dinin ne olduğunu ve din bilgisinin nasıl verileceğini dinle ilgili kurumların tesbitiyle açıklamalı.

Zaten yetersiz olan din derslerinin daha muhtevalı verilmesinin gerektiğini, bu derslerde İslâm dininin esaslarının öğretilmesinin tabîi olduğunu kararlılıkla savunmalı. Din eğitimi ve öğretiminin, temel hakların başında gelen din ve vicdan hürriyetinin vazgeçilmez bir gereği olduğunu açıklıkla ortaya koymalı…

* * *

Din derslerinin mecburî olmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin lâfzına ve ruhuna uygun olduğunu bildirmeli. Türkiye’nin söz verdiği AB demokratik kriterleriyle, vatandaşların dinlerini temel eğitim içinde öğrenmelerinin bir temel hak olduğunu açıkça belirtmeli. Demokratik direnç göstermeli…

Keza AİHS’nin 17. maddesinin, düşünce, vicdan, din, inanç ve ibadet özgürlüklerini şart koştuğunu; vatandaşların genel eğitim içinde din eğitimi ve öğretimini, dinini yaşama hakkının kolaylaştırılmasını taahhüd altına aldığını kararlılıkla kaydetmeli.

Yine “hiç kimsenin eğitim hakkından yoksun bırakılamayacağını” esas alan ve Türkiye’nin AB Ulusal Programında atıfta bulunulan AİHS Ek 1. Protokolü 2. maddesindeki, “Devlet eğitim ve öğretim ile ilgili üzerine aldığı görevleri yerine getirirken, anne ve babaların çocuklarına, kendi dinî ve felsefî inançlarına uygun olan bir eğitim ve öğretimin verilmesini isteme haklarına saygı gösterir” ibâresinin anlamını anlatmalı…

Görünen o ki Danıştay da tıpkı şaşırtılan AİHM gibi, İslâm’ın bütün itikadî ve amelî mezheplerini kapsayan ortak inanç ve ibadetleri, temel esaslarına dair bilgilerini bir mezhebe ait gibi ciddî bir yanlışlığa saplanmış; buna göre “karar” veriyor. Bunun tashihi yapılmalı.

Sahi halkın yüzde doksandokuzunun Müslüman olduğu bir ülkede genel eğitim içinde din eğitimi ve öğretimi nasıl olacak? Din eğitimi ve öğretimini hangi kurum belirleyecek?

Türkiye’deki “laiklik ilkesi”nin yanlış dayatmasını esas alan “hükûmet savunmasıyla” saptırılan AİHM mi; yoksa devletin din işleriyle yetkili kurumu olan Diyanet ve Din Öğretimi Genel Müdürlüğü mü?..

Bunun cevabı verilmeli…

11.03.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (10.03.2008) - “Büyük tezgâh”

  (08.03.2008) - Deşifre…

  (07.03.2008) - “Siyasî çözüm” paravanası…

  (06.03.2008) - Operasyonun arka plânı

  (05.03.2008) - Ankara “kınamak”la kalmamalı

  (04.03.2008) - Yetmiyor mu?

  (03.03.2008) - Ankara’daki tartışma

  (01.03.2008) - Millete “balans ayarı”

  (29.02.2008) - “28 Şubat”ın devamı…

  (27.02.2008) - “Büyük fotoğraf”

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri