28 Şubat “postmodern darbe” 12 Eylül’ün vesâyetiyle dış politikada da sürüyor…
Sürecin “baş mimarı” Çevik Bir’in aracılığıyla İsrail’le yapılan “savunma işbirliği” daha da geliştirildi. Yüzlerce milyon dolarlık “tank modernizasyonu” ve “gece görüş sistemleri” ihâlelerine son beş yıldır yenileri eklendi.
Ankara ile Telaviv arasında en son üçüncüsü imzalanan “ekonomik mutabakat zabıtları”yla tarımdan tohumcuğa, sulamadan hayvancılığa, kimyadan enerjiye, telekomünikasyondan turizme, güvenlik ve çevre teknolojilerinden sınaî alanda araştırma ve geliştirmeye kadar geniş alanda ticarî işbirliği anlaşmaları imzalandı. GAP’ı ve Konya Ovasını da içine alan stratejik işbirliğine gidildi.
İsrail savaş uçakları Konya Karapınar’da “eğitim uçuşları” yaptı. Askerî alanda “işbirliği” o denli geliştirildi ki, Türkiye’nin bir hava kuvvet komutanı kendi kullandığı uçakla İsrail’e gitti; Genelkurmay başkanlarının karşılıklı “verimli” ziyaretleri oldu.
Savunma sanayiinde her fırsatta İsrail tercih edildi. En son İsrail Savunma Bakanı 300 milyon dolarlık insansız casus uçakları anlaşması için Ankara’ya geldi.
Sanki Kuzey Irak’ta bölgede “ikinci bir İsrail” işleviyle kurulan kukla devleti İsrail subayları eğitmemiş; terör örgütünde Amerikan silâhlarının yanı sıra İsrail silâhları çıkmamış gibi, İsrail’le her türlü işbirliği tam hızla devam ettirildi…
* * *
28 Şubat süreci sâdece İsrail’le değil, ABD ile ilişkilerde tam kapasite sürdürüldü.
Birkaç aylık Gül hükümeti, başta Irak’ı işgal edecek 65 bin Amerikan işgalci askerinin Türkiye topraklarında konuşlanmasına dair tezkereyi Meclis’ten geçiremedi. Lâkin peşinden gelen Erdoğan hükümetleri, “tezkere”nin veremediğini telâfî edecek “destek hamûlesi”ni çıkarıp Resmî Gazete’de yayınladılar.
Türkiye, başta İncirlik olmak üzere, onlarca havaalanı ve deniz limanını Amerika’nın Irak’a ve bölgeye yönelik her türlü askerî ve lojistik desteğine açtı. Mühimmat ve her türlü savaş malzemesinin, personel ve ikmalin nakil ve dağıtımının bu üslerden yapılması sağlandı.
Bizzat Millî Savunma Bakanı’nın bir buçuk yıl önceki ikrarıyla, Irak’ın üzerine ölüm bombaları yağdıran Amerikan savaş uçaklarının sâdece İncirlik Üssünden üç bin 995 sorti yaptığı açıklandı.
Dünden bugüne AKP hükümetlerinin ABD ile her türlü ilişkiyi ilerleten politikaları, Türkiye Başbakanının ABD’nin hegemonya ve çıkar plânı olan “Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi”nin eş başkanlığı “görevi”ni üstlenmesine kadar vardırıldı.
Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki hava ve kara operasyonunda “sağladığı” söylenen “istihbarat”ın karşılığı olarak neyin verildiği tartışmaları ortasında, son günlerde Ankara-Washington hattında hareketlilik daha da artıyor. Ne var ki kimsenin Irak’ta bir milyon insanın katledilmesi vebâlini sorduğu yok…
Amerikalılar Ankara’yı yol geçen hanı yaptılar. Dışişleri Bakanı Rice zaten her fırsatta uğruyor. ABD’nin “terörle mücadeledeki patronu Urbancic, Genelkurmay İkinci Başkanı Cartwright ve ABD Adalet Bakanı Mukasey’in ardından şimdi de Amerikan Savunma Bakanı Gates “kısa ve kritik bir ziyaret” için Ankara’da. Önümüzdeki ay içinde de “savaş patronu” Irak’taki petrol şirketlerinin sahibi Bush’un yardımcısı Cheney gelecek…
* * *
İsrail Büyükelçisi Avivi, “Zaman içinde AKP ile sevgiyi yakaladık; birçok konuda aynı anda aynı çıkarları savunuyoruz “ diyor. Türk Dışişleri sözcüsü Bilman ise, buna mukabil, “İranlı yetkililerin İsrail’le yönelik bazı yapıcı olmayan ifâdelerindeki üzüntülerini” bildiriyor. Neredeyse İran adına İsrail’den “özür” dileyecek…
İsrail Savunma Bakanı Barak’ın, son ziyaretinde Şam’a “Ankara aracılığıyla” İsrail’in “Gazze Şeridi’ne yönelik askerî operasyonunu arttıracağını”, “Lübnan’a saldırı plânı”nı iletmesini ve Suriye’den buna göre “pozisyon” almasını istediği konuşuluyor.
Diğer taraftan Gates’den Cheney’e kadar Amerikalıların da bölgenin yeniden dizaynına dair projelerle geldiği belirtiliyor. İran’a yapılacak bir operasyona Türkiye’yi katma projesi zaten masada. Keza “Kuzey Irak’ın Irak’tan “otonomi”yle koparılması ve çekilecek Amerikan işgal güçlerinin yerinin “Mehmetçik”le doldurulması plânlarının da masada olduğu söyleniyor.
Başbakan Erdoğan, son Gazze saldırılarında olduğu gibi, ara sıra İsrail’in Filistin’deki zulmünden yakınıyor; lâkin İsrail’le işbirliklerine yenilerini ilâve ediyor. ABD ile “dönüşü olmayan” bir yola giriliyor. Dışişleri eski Bakanı Çağlayangil’in ifâdesiyle, “Fille yatağa giriliyor.”
Kısacası, 28 Şubat’tan bu yana son on bir yıldır Ankara ile Washington ve Telaviv politikaları içiçe. Türkiye dış politikada âdeta ABD ve İsrail’e endekslenmiş…
AKP iktidarında, 28 Şubat süreci dış politikada da bütün dehşetiyle devam ediyor…
29.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|