Bizde ‘Küçük İskender’ diye bir romancı var. Galiba büyüğüne nisbetle kendisine Küçük İskender adını koymuşlar. Napolyonlar da çifter çifter, ama yine de İskender denilince akla tek İskender geldiği gibi Napolyon denilince de akla tek bir Napolyon gelmektedir: Napolyon Bonapart.
Boy itibarıyla fukara-i sabirinden olan Napolyon kimilerine ilham kaynağı olmuştur. Ama Napolyon olmaya nedense hep küçükler talip olmuştur. Büyük boylu Napolyon adayına hiç denk gelmedik. En sonuncu Napolyon ise namı yürüsün Nicholas Sarkozy. Yeni eşi Carla Bruni’nin ‘Boyu küçük, ama yine de bir Napolyon eder’ dediği Sarko, Küçük İskender lakabıyla ünlendi. İkisini birbirinden ayırmak için ötekine büyük dersek; Büyük Napolyon cengaverdi. Cengaver ne kelime cihangirdi. Bir tarafta Waterloo’da İngiltere’yi mağlup etmeye çalışırken Akdeniz’in ötesinde Mısır’ı işgale yeltenmiş, ama burada da tutunamamıştı. Bununla da kalmamış gözünü steplere dikmişti. Yani Napolyon bir İskender olmak istemişti, ama bozgun üzerine bozgun yaşamıştı. Bu itibarla, Hitler’in seleflerinden sayılabilir. Özal da hayattayken küçük Turgut’unu bulmuş ve Erdal İnönü için “Benimle uğraşacağına küçük Turgut’la uğraşsın” demişti. Şimdi Küçük Napolyon’un birçok cephedeki bozgunlarına mümasil olarak büyüğü gibi Akdeniz bozgunundan bahsediliyor.
***
Küçük Napolyon’un büyük projesi Akdeniz Birliği idi. Şimdi yerinde yeller esiyor. Erdal Şafak ‘Küçük Napolyon’ başlıklı yazısında bunun hikâyesini konu ediniyor. Şöyle yazıyor: “Size iyi bir haberimiz var: Fransızlar’ın “Küçük Napolyon” diye dalga geçtikleri Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy, sonunda Waterloo’sunu yaşadı: En önemli “Marifet”i olarak gösterdiği “Akdeniz Birliği” projesinde havlu attı!” Bu uğurda Merkel’den büyük zılgıtlar yemişti. Hayali büyük kendi küçük Napolyon bundan dolayı havlu atmış... Almanya, AB’de ikilik çıkaracağı (Çünkü Akdeniz’e kıyısı olmayan AB üyeleri dışarıda bırakılıyor, sadece gözlemci statüsü tanınıyordu) gerekçesiyle, ayrıca AB’nin fonlarının bir fantezi için çarçur edileceği kuşkusuyla projeye şiddetle karşı çıktı. O kadar ki, Başbakan Angela Merkel, Sarkozy ile selâmı sabahı kesti ve 3 Mart’ta yapılması gereken Almanya-Fransa zirvesini 9 Haziran’a erteledi. Bu şok, “Akdeniz Birliği”nin rafa kaldırılmasına yetti. Şimdi Sarkozy, uğradığı ağır diplomatik bozgunu Akdeniz’e ilgi duyan tüm Avrupa ülkelerinin katılabileceği, ulaşım, enerji gibi en çok 3-5 konuya yoğunlaşacak güdük bir projeyle gizlemeye çalışıyor...”
***
Bize afra tafra attı, ama sonunda kendisi mağlup oldu. Küçük Napolyon’un Akdeniz Birilğine paralel günümüzdeki büyük Napolyon veya İkinci Churchill olan küçük Bush da (baba’dan kinaye) büyük Napolyon olmaya soyunmuş ve BOP diye Akdeniz Birliğine benzer cafcaflı bir proje geliştirmiş veya ortaya atmıştı. Ne var ki bu projenin son ayağı da Kandil Dağlarında eriyor, yıkılıyor. Rumsfeld gibi Neocon çetesi kalıntıları Türkiye’yi cezalandırmak isterken tersi bir durum hasıl oldu ve gerçeğin gücü karşısında havlu atmak zorunda kaldılar. Türkiye’ye dersini vermeye çalışırken postunu kaybetti. Dolayısıyla 1 Mart tezkeresiyle birlikte Türkiye’nin kaybettiğini söyleyenler haltetmiş ve kesinkes haksız çıkmış oluyor. Türkiye ahlakî duruşuyla haklılığını ispatladığı gibi kaya gibi yerinde de duruyor. Doğru yapanlar kaldı, yanlış yapanlar gitti. Dolayısıyla Türkiye’nin son Kuzey Irak operasyonunda siyasî olarak Barzani, askerî olarak PKK kaybetmiştir. Her ikisi de düne kadar Türkiye’yi terbiye etmek için ABD’nin elindeki kartlardan birisiydi. Doğru tavır sonunda kazanır. Allah imhal eder, ama ihmal etmez. Şimdi bunu gölgelemek için Türkiye’nin ABD’den talimat aldığını söylüyorlar. Gates’in sözleri bunun tekzibi mahiyetindedir. Türkiye kendi gücüyle Kuzey Irak’tadır. ABD de Türkiye’ye istihbarat desteği verdiyse de bu yine Türkiye’nin gücünün bir sonucudur. Carter Hamm’ın sözleri de bu doğrultudadır.
Kuzey Irak operasyonu da 1 Mart tezkeresi taraftarlarının haksızlığını ortaya koymuştur. Onlar Rumsfeld’le birlikte tarih aynasında kaybetmişlerdir. Bütün Napolyon’ların Cezzar Ahmet Paşa karşısında tutunamamaları gibi.
29.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|