Toplumda tehlikeli bir salgına dönüşen kadın-erkek ayrımı ne acıdır ki gerçeği yansıtmamaktadır…
Evrenin sahibinin belirlediği rolleri oynayan kadın ve erkek türü her konuda isyana meyilli olduğu gibi bu konuda da isyan içindedirler.
Kadın kadınlığında kalmıyor… Erkekleşen kadın cinsi gitgide artıyor… Erkek de yaşantısıyla erkekleşen kadından rahatsız oluyor.
Rolünü kadına kaptırmamak için erkek de başka rollere bürünüyor. Başka rollere bürünen erkek de insanî olmayan içgüdülerini açığa çıkararak saldırganlaşıyor…. Vahşileşiyor…
Kadın da erkek de imtihan için yaratıldıklarını unutuyorlar.
***
Erkekleşmeye çalışan ya da cinselliğini kullanmaya kalkan kadını bekleyen en büyük tehlike şudur:
Kadınlığını ve anneliğini kaybetme ve o makamdan alaşağı edilme…
Kadına meyilli yaratılan erkeğin imtihanı ise bu asırda gerçekten çok ciddî ve yürekler acısıdır.
Modernizmin başına çorap ördüğünü anlamakta zorlanan erkek, ya kadının cinselliği içinde boğulmakta ya da, zekice erkekleşen kadından ürküp vahşileşmekdedir. Aslî vazifesi olan kulluğunu unutup kadına karşı krallığını ilân etmekdedir. Astığım astık, kestiğim kestik…
“Kulluğum, sultanlığımdır” diyemeyen erkek ve kadın kör dövüşü içinde biribirlerine saldırmaktalar...
Yazık…
Birbirlerini tamamlamak için yaratılan kadın ve erkek, farklı yaratılışlarının hikmetini kavrayamayınca farklılıklarını savaş sebebi sayarak üstünlük arayışına girmektedirler…
Oysa kadın olsun erkek olsun, mesleği ne olursa olsun asıl meslekleri kullukdur. Kul olabilmek için yaratılmışlardır. Yoksa niye bütün mahlukatın en üstünü olsunlar ki. Kul olamayıp Allah’a itaat edemedikten sonra erkek veya kadın olmanın ne anlamı var ki?
Şuurlu olarak yaratılan kadın ve erkek, yalnız Allah’a itaat için yaşama mücadelesi verir... “İnanıyorsanız üstünsünüz” hakikatini yaşamak için mücadele eder….
Nasreddin Hocanın yeni yetişme günleriymiş. Eline para kesesini almış, alışveriş için çarşının yolunu tutmuş.
Yürürken sokağın tam köşesinde oturan üç tane kör görmüş.Yeni yetişkinlik bu ya! “Dur şunlara bir şaka yapayım” diye düşünmüş.
Körlere iyice yaklaşmış. Elindeki para kesesini uzatıp şakırdatarak:
“Alın bu paraları,” demiş, “aranızda paylaşın!”
Para şakırdısına kulak kesilen körler, kesenin aralarından birin verildiğini sanmışlar. Başlamışlar tertışmaya:
“Kese kimde!”
“Bende yok!” Sende!”
“Hayır sende!”
“Yalan söylemeyin! Kese ikinizden birinde!”
Derken para hırsına kapılan üç âmâ, sille tokat birbirine girmişler. Vuran vurana! Bağıran bağırana! Üçüde ne yaptığının farkında değilmiş.
Hoca, bu üç körün kavgasını seyrederken:
“işte kör döğüşü bu olsa gerek” demiş.
13.03.2008
E-Posta:
|