Sosyal güvenlik reformu sebebiyle ortalık toz-duman oldu. Sendikalar ve sosyal güvenlik uzmanları ‘reform’un, emekliler açısından hak kaybına sebep olacağını ifade ederken, hükûmet cenâhı tam aksini iddiâ ediyor. Yalan-doğru kavgasını, çalışanlar da endişe ile izliyor.
Tabiî ki her yeni kanun ya da reformun artıları da olur, eksileri de. Ancak dile getirilen itirazları kızgınlıkla karşılamak, bu itirazları dile getirenleri ‘yalancılık’la suçlamak kimseye fayda vermez. Şahsen bu konularda uzman olmadığımızın farkındayız, ancak ‘uzman’ların ifadelerine bakınca bilhassa bundan sonra emeklilik hakkı kazanacak olan emekliler için ‘hak kaybı’nın olacağı aşikâr.
Aslında hükûmet de reform sonrası bir hak kaybının olacağını kabul ediyor, ama bunun yıllar sonra yaşanacağını ileri sürerek bir anlamda, “Bugün için size dokunmayan ‘yılan’dan niçin ürküyorsunuz?” demiş oluyor. Öyle ya, 2030’larda çalışmaya başlayanlar hem çok geç emekli olacaklar, hem de bugünkü şartlara nisbeten daha az maaş alacaklar. Reformla getirilmek istenen yeniliklerden biri bu. Buna rağmen, hak kaybı olmayacak demenin bir anlamı yok.
Hükûmet cenahı şunu söylese kendi içerisinde bir tutarlılığı olabilir: “Bu hâl ve şartlar altında sosyal güvenlik açığını kapatmamız mümkün değil. Bu zarar, hepimizin zararı. Bütçeyi delik deşik eden bu zararları kapatma durumundayız. Yeni reformla hak kaybı sözkonusu, ama bu kayıplar bugünün meselesi değil, önümüzdeki yıllarda ekonomimiz düzeldikçe onları da düzeltiriz vs.”
Elbette bu sözlere de itiraz edilebilir, ama hiç değilse ‘yalan-doğru’ kavgası yapılmaz. Vak’a kabul edilir, iyi niyetle hareket edilince de çare bulunur. Ama hükûmetin, bugün emekli olanların hak kaybı sözkonusu değil diyerek, önümüzdeki yıllarda uygulanacak yanlışlara bugünden itiraz etmeyi kınaması anlaşılır değil.
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı, “Biz bu reformu yeterince anlatamadık” anlamına gelecek sözler söylemiş. (Star, 13 Mart 2008) Mazeret değil, anlatılsaydı... Dünkü gazetelerde reformun ne getirip ne götüreceği tahlil edilmeye çalışılmıştı. Hak kaybı olacağı noktasında ittifak var. Elbette yenilikler ve iyilikler de getirecek, ama bu ‘hiç eleştirilecek yönü yok’ anlamına gelmez ki? Hem, iyilikler ve menfaatler eleştirilmez; aksine, eksiklik ve yanlışlıklar eleştirilir. Hükûmete düşen, eleştirileri dikkatle dinleyip, yanlışlarda ısrar etmemesidir.
Bu reformda çok yanlış olan bir nokta daha var: İşçilerin hak kaybı sözkonusu iken, memurlar açıkça korunuyor. Buna da itiraz edilmesi gerekmez mi? Tamam, memurların hakkı gasp edilsin diyen yok, ama işçilere de aynı haklar tanınsa kıyamet mi kopar?
Bir nokta daha: Emekli aylığı alt sınırı, ‘asgarî ücretin üçte biri’ seviyesinde olabilecek! Bu şu demek: Emekli olan bir kişiye 213 YTL emekli maaşı bağlanabilecek. Bugün için bu rakam 500 YTL’nin üstünde... Peki, adalet nerede?
Özetlersek: Sosyal güvenliğin getireceği ‘iyi’likler hatırına ‘kesin yanlış’larına itiraz etmekten vazgeçilmemeli. Yanlışlar bir an önce düzeltilmeli...
14.03.2008
E-Posta:
[email protected]
|