“Kader gelince gören göz görmez olur.”1
Hadisten mülhem veya mânâ yönüyle hadise dayalı bir hakikat.
Hz. Hüseyin de bu hakikate mâsadaktı. Maksadı önemli ve büyüktü. Emevîlerin dayandığı istibdadı netice veren, adaletsizlik ve haksızlığa sebep olan milliyetçiliğe karşı din kardeşliğini esas almaktaydı. Asr-ı Saadette gerçekleştirilen hürriyet-i şer’iye gibi güzel bir maksat için bir kaç aydır ikamet ettiği Mekke’den yola çıkıyordu. Yolda karşılaştığı ünlü şâir Ferezdak da, sorusu üzerine ona veciz bir şekilde Irak halkını şöyle anlatacaktı: “Onların kalbleri seninledir. Kılıçları ise, üzerine çevrilmiştir. Kalbler seninledir. Ama kılıçlar Ümeyye Oğullarıyladır.”
O, on sekiz bin kişinin kendisine biat ettiği haberi üzerine yola çıkmıştı. Onun adına biatı alan amcasıoğlu Müslim bin Akil acele gelmesini istemişti.
Ama olaylar hiç de umduğu gibi gerçekleşmeyecek, Kufeliler Müslim bin Akil’e sahip çıkmayacaklardı. Tabiî ki Hz. Hüseyin’e de. Öyle ki yüz bin kişiyle karşılayacaklarını söyledikleri halde, gönderdiği amcasının oğlu Müslim bin Akil’i ölüme terk edeceklerdi. Neredeydi Hz. Hüseyin adına biatları alınan on sekiz bin kişi?
Müslim bin Akil şehit ediliyor, edilmeden önceki vasiyetinde de Hz. Hüseyin’e haber gönderip taraftar çıkan on sekiz bin kişinin kendisine ihanet ettiklerini söylüyor, geri dönmesini istiyordu.
Fakat Kader, Hz. Hüseyin’i çekiyordu bir yerlere doğru. Gelen haber üzerine geri dönmeyi düşünse de olaylar geri döndermeyecek, “Allah’ın hükmü ne ise o olacaktır” diyecekti.
Müslim bin Akil de şehit edilmeden önce vasiyetini Hz. Hüseyin’e bir mektupla ulaştırıyor, yolda Müslim’in öldürülüşüyle ile ilgili acı haber kendisine ulaşıyordu. Bunu duyan Hz. Hüseyin’in yanındaki Akil’in kardeşleri, “Kardeşimiz Müslim’den sonra bize yaşamak gerekmez. Geri dönmemiz mümkün değil, bize ancak ölüm yakışır” diyorlardı. Hz. Hüseyin ise “Bunlar da öldükten sonra yaşamakta hayır yoktur” demekten kendini alamamıştı.
Bir müddet yürüdüler. Oğlu Aliyyü’l-Ekber, babasına geri dönmesini teklif ediyor, Iraklıların gaddar, sözlerinde az duran insanlar olduğunu hatırlatıyordu. Akil Oğulları ise “Hüseyin geri dönücü değil” diye onu Kufe’ye gitmeye teşvik ediyorlardı.
Hz. Hüseyin ise beraberindekilere, anlaşıldığı kadarıyla kendilerine Kufe’den katılanlar olmayacağını, yalnız bırakıldıklarını, aldattıklarını söyledi, “Dönmek isteyen dönsün” dedi ve yolda katılanlardan birçokları hemen ayrıldı.
Kayz mevkiine geldiklerinde ise İbni Ziyad’ın gönderdiği yüz kişilik süvariyle karşılaştılar ve Kufe valisi İbni Ziyad’a götürmek istediklerini söylediler. Geri dönmelerine de müsaade etmediler. Çarpışmaktan başka yol kalmamıştı onlar için artık. Kader bakalım nereye götürecekti onları?
Dipnotlar:
1- Fethu’l-Kebir, 3:37.
14.03.2008
E-Posta:
[email protected]
|