Hak ve özgürlükler söz konusu olduğunda hemen hatıra yaşama, düşünme, inanç, mülkiyet, seyahat gibi özgürlükler gelir. Hür doğan insan ölünceye kadar hür yaşayıp bütün bu hürriyetlerini ideal anlamda kullanmak ister.
İnsanoğlu bu hürriyetlerini elde edebilmek için tarih boyunca az mücadele vermemiştir. Hâlâ da haklarını bütünüyle elde edememiştir.
İslâm ise yüzyıllar öncesinde hak ve hürriyetler konusunda bugünkü modern dünyanın dahi ulaşamadığı noktaları tesbit etmiş, bunları hayata geçirmeyi başarmıştır.
Meselâ köleliğin bütün şiddetiyle uygulandığı bir dönemde gelen İslâm her şeyden önce kölenin de bir insan olduğunu, sevgi ve şefkatle yaklaşılması gerektiğini, yediğinden yedirilmesi, içtiğinden içtirilmesi, zulmedilmemesi, hak ve hürriyetlerinin çiğnenmemesi, insanca davranılması gerektiğini emretmiş, bununla da kalmayıp özgürlüklerine kavuşmaları için teşviklerde bulunmuştur.
Birgün Resûl-i Ekrem’e (asm) bir adam gelir. Kölelerinden şikâyetçidir. İki kölesi bulunduğunu; yalan söyleyip ihanet ve isyan ettiklerini, onun da bunlara karşılık onları sövüp dövdüğünü belirtir. Allah Resûlü (asm) buyururlar ki: “Kıyamet günü onlar yalan, ihanet ve isyanlarından; sen de onlara verdiğin cezadan dolayı hesaba çekilirsin. Eğer onlara yaptığı işledikleri suçlara denk gelirse ödeşmiş olursunuz. Aksi halde onlar alacaklı duruma düşerlerse senin sevaplarından onlara verilerek aranızda kısas uygulanır.”
Kölenin adam sayılmadığı bir dönemde onlara evlât gibi davranılması gerektiğini öğreten Allah Resûlünün (asm) bu sözleri şikâyetçi adamı duygulandırmaya yetmişti. Gözyaşlarını tutamayıp ağlamaya başladı. Bunun üzerine Kâinatın Efendisi (asm), “Allahu Teâlânın bu husustaki kelâmını okumuyor musun?” buyurarak şu meâldeki âyeti okudu: “Kıyamet gününde Biz adalet terazilerini kurduğumuzda, hiç kimse en küçük bir haksızlığa uğratılmaz. Hardal tanesi kadar bir amel de olsa, onu mizana koyarız. Hesap görücü olarak Biz kâfiyiz.”1
Kılı kırk yaran, boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan hakkının alındığı o hesap gününde herkes bu dünyada alamadığı hakkını o gün mutlaka alacaktır.
Şikâyetçi adama bu kılı kırk yaran hesap terazisi yetmişti. Şikâyetten vazgeçmekle kalmadı, kölelerini azat edeceğini belirtti. Dedi ki: “Ya Resûlallah, herhalde benim için de, onlar için de en hayırlı olan onları özgürlüklerine kavuşturmaktır. Şahit olun ki şu andan itibaren onlar özgürdürler.”2
Bir insan adalet terazisine inanmıyorsa onu zulümden, haksızlık yapmaktan hangi kanun alıkoyabilir?
Dipnotlar:
1- Enbiya Sûresi: 47.
2- Et-Terğib ve’t-Terhib, 3:499.
05.03.2008
E-Posta:
[email protected]
|