Şanlıurfa’dan Dr. Şükran Menek:
*“Zerrelerde terakkiyât meyli var ve en mükemmele ulaşmak için çok tahavvülâtlar geçirirler. Bu konuyu biraz açar mısınız?”
Zerreler bahsi Otuzuncu Sözün İkinci Maksadında bütün derinliğiyle ve inceliğiyle ele alınır. Üstad Bedîüzzaman Saîd Nursî Hazretleri orada zerreyi tanımlar, âlemin yaratılışında ve fiilî emirlerin görünen âleme ulaştırılmasında zerrelerin hareketlerinin ne anlama geldiğini açıklar ve zerrelerin ne hassas ve duyarlıklı görevler yürüttüğünü akıcı bir üslûp içinde bildirir. Konu bir bakıma simyayı, bir bakıma kimyayı, bir bakıma atom fiziğini ilgilendirir gibi gözükse de, zerreleri böylesine mikro-plânda, neredeyse esir maddesiyle iletişimli biçimde ele alıp inceleyen bir bilim dalı henüz keşfedilmiş değildir. Bedîüzzaman, keşfedilmeyen bir mikro-dünyanın, melekût âlemine, yani görünmeyen, fakat her şeyin aslının geldiği gizlilikler âlemine açılan bir makro penceresini Otuzuncu Sözde keşfetmiş ve akıl ve bilim dünyasına sunmuştur.
Bedîüzzaman’a göre, zerrelerin (atom altı bölünmeyen parçacıkların, yani elektronların, protonların, nötronların) hareketleri, Allah’ın kudret kaleminin kâinat kitabında yazdığı yaratılış âyetlerinin yazılımından kaynaklanan titreşimlerden ve sarsılışlardan ibarettir. Bütün atom altı parçacıklar hareketlerine “Bismillah...” diyerek başlarlar. Nitekim her birisi sonsuz derece kuvvetlerinden fazla yükleri kaldırmaktadırlar. Yani bir bakıma, buğday tanesi gibi bir çekirdeğin, koca çam ağacı gibi bir yükü omuzuna almasından farksız bir işlev yürütmektedirler. Her bir atom altı parçacığı, vazifesini bitirirken de “Elhamdülillah...” demektedir. Çünkü bütün akılları hayrette bırakan hikmetli ve eşsiz bir san'at ve faydalı bir güzel nakış göstererek Allah’ın kudretine ve zatına övgüler yağdıran bir kaside ve san'at eseri hüviyetinde gözükmektedirler. Nar ve mısırda açıktan gözüktüğü gibi, bitkilerin ve canlıların tamamı bu noktadan birer sanat şaheseridirler.
Bedîüzzaman Saîd Nursî Hazretlerine göre, atom altı parçacıkların hareketleri, her şeyin bilinmeyen geçmiş aslı ve gelecek neslinin âhengi ile ilgili Allah’ın ilim ve emrinin bir unvanı olan kader defterindeki bilgilerin ve programların, Allah’ın iradesi ve kudreti çerçevesinde uygulanması esnasında akıp giden zaman sayfasında yazmaktan ve çizmekten gelen hareketler ve titreşimlerdir. Zamanın hakikati, kader defterindeki gizli düsturların kudret sayfalarına yazılımından ve imlâsından ibarettir. Zerreleri ve atom altı parçacıkları baş döndürücü rakslarla harekete getiren bu erişilmez sır, kâinat çapında büyük bir yazılım hakikatinden başka bir şey değildir.1
Bu yazılım ve imlâ işinde hiç şüphesiz bütün zerreler görevlidirler. Çünkü bütün zerreler her an bir oluşumun içinde yer almaktalar, her an bir yaratılışın içinde görev yapmaktalar, her saniye bir var oluşun içinde görev sınırları çerçevesinde dönüp durmaktalar, her dakika bir kudret sayfasında durup dinlenmeden geçit resmi yapmaktalar. Zamanla görevleri değişebilir, rolleri farklılaşabilir, gelen yazıya ve tebliğ edilen emre göre sorumlulukları ve yükümlülükleri değişebilir; ama hiçbir zerre hiçbir an isyan etmez; her bir zerre her an Allah’ın her emrini anlamaya, hilâfsız ve harfiyen uygulamaya hazır vaziyette secdededir. Ve her an, bizimle ilgili sayısız alanda bile, biz farkında olmadan bu emirlerden milyonlarcası uygulanmakta, trilyonlarca zerre etrafımızda bu İlâhî emre boyun eğmektedir.
Zerrelerin bu görevleri, zerrelere hareket veren mülk sahibi Cenâb-ı Allah’ın dilediği zamana kadar elbette sürer gider. Çünkü emir, irade ve mülk sahibi Allah’tır. Bu görev alma ve görevi başarıyla yürütme özelliği, her zerrede farklı bir yazılım ve program uygulaması biçiminde hiç şüphesiz vardır. Her bir zerre bütün kâinattaki görevleri aynı anda yapmazsa da, her bir zerrenin birden fazla görevi aynı anda yürüttüğü bir gerçektir. Meselâ, “Hüve Nüktesinde” bildirildiği gibi hava zerreleri sayfası aynı anda ses naklinden görüntü nakline, elektro manyetik titreşimlerden ışın, ışık ve madde nakline kadar, sınırsız yaratılış ve fıtrat yazılımına kadar sayısız görevleri yürütmekte; Allah’ın emir ve iradesine bir “arş” olmaktadır.2
Zerreler arası bir devr-i dâimden söz etmek elbette mümkündür. Yani her bir zerre, içerisinde yüzdüğü baş döndürücü hareket fırtınaları içerisinde farklı yazılımlar ve değişik programlarda hiç şüphesiz akılları durduran görevler yürütmektedir. Sürekli bir biçimde Allah’tan gelen emirler çerçevesinde görevlerini değiştirmekte ve raks fırtınasına farklı bir bünyede devâm etmektedir. Böylesine emre sınırsız bir itaat ve boyun eğiş, onlara âhirete lâyık olabilecek bir derecede baş döndürücü bir terakkî ve tekâmül vermektedir.
Dipnotlar:
1- Sözler, s. 505
2- Sözler, s. 148
05.03.2008
E-Posta:
[email protected]
|