Hatay’dan okuyucumuz:
* “Bakara Sûresinin 219. âyetinde, içkinin ve kumarın büyük günah olduğu zikredilirken, bunlarda insanlar için bazı faydalar olduğu, fakat günahlarının faydalarından daha büyük olduğu ifade ediliyor. Bu âyeti açıklar mısınız? İçki ve kumarın ne gibi faydası vardır? Örnek verebilir misiniz?”
1- Sarhoşluk veren her türlü içkinin ve kumarın gerçekte faydası yoktur. Hem kişisel, hem de toplumsal yönden zararı ise çoktur.
2- Bu âyette söz konusu edilen “faydalar” gerçek faydalar olmayıp, içki kullanan ve kumar oynayan insanlarca düşünülen veya var kabul edilen “faydalar”dır.
Meselâ içkinin biraz neşe ve lezzet verdiği, yüksek ticârî kârlar getirdiği düşünülür ve korkak tabiatlı olanlara cesaret ve kuvvet verdiği ve efkârı dağıttığı zannedilir.
Kumarın da para kazandırdığı, dostlar arası muhabbete neden olduğu, can sıkıntısını giderdiği... vs. zannedilir.
3- Oysa âyette hemen ifade edilir ki, bu faydalar birer vehimdir, birer yanılgıdır, gerçek değildir, hakikati yoktur, “içkinin ve kumarın zararı—var sayılan—faydasından çoktur.”
Menfaatleri hakiki ve sağlam menfaat değildir.
Verdiği neşe sarhoşluğa dönüşür.
Görünüşte verdiği cesaret, felâket getirir.
Efkârı dağıtmaz, daha büyük dert getirir.
Getirdiği sanılan kâr ve kazanç bereketsizdir, hayırsızdır, haramdır, yüzlerce ziyan getirir.
Verdiği sanılan kuvvet sıhhati bozar.
Getirdiği sanılan dostluk ve muhabbet, geçicidir, menfaate dönüktür, çabuk bozulur ve düşmanlığa döner.
Müptelâ olanlar yakalarını zor kurtarırlar.
Neşe ve lezzetleri ferdî olduğu halde, verdiği zarar hem ferdî, hem toplumsaldır.
***
İstanbul’dan okuyucumuz: “‘Kendisine şu beş nimet verilen kimsenin âhiret için çalışmama noktasında mazereti kabul edilmez: 1-Dindar ve sâliha bir hanım, 2-Hayırlı çocuklar, 3-İnsanlarla güzel geçinme, 4-Geçim kaynağının memleketinde olması, 5- Muhammed’in (asm) ehl-i beytine sevgi’1 hadisinde geçen, ‘geçim kaynağının memleketinde olması’ nasıl bir nimettir? Bunu açıklar mısınız?”
Geçim kaynağının memlekette oluşunun nimetlik derecesini gurbette çalışanlara sormalıyız.
Bir gözü arkada, memleketinde, kendi doğduğu topraklarda, yurdunda, vatanında; hep haber bekliyor; yakınlarının zor gününde yanında bulunamadığı için bir dalı kırık...
Gidip gelme imkânları kısıtlı. Ama aklı orada, gözü orada, duyguları orada, duâsı orada, memleketinde, annesinde, babasında, kardeşinde, yakınlarında, eşinde veya çocuklarında...
İçinden defalarca, “Keşke bu işi memleketimde yapsaydım!” duâsı yükseliyor.
Dünyevî gam ve keder, kişiyi âhiret amelinden alı koyabilir.
Geçim kaynağının, memleketinden uzak diyarlarda bulunuşu ve çalışmak için sevdiklerinden ve yakınlarından ayrılmak zorunda kalışı kişi için âhiret ameline zarar verecek derecede gam ve keder konusu teşkil edebilir.
Fakat memleketinde ve sevdikleriyle birlikte çalışan bir insanın, âhiret hazırlığını engelleyecek bir mazereti daha ortadan kalkmış olur.
Dipnotlar:
1- Câmiü’s-Sağîr, 3/959
24.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|