Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 05 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

İslâm’ın cezalandırıldığı yüzyıl



Hiç beklemezdim, ama Gündüz Aktan, ya Ata ya da Başkent TV’de olacak bir programda çok önemli şeyler söyledi. Şükrü Sina Gürel’in sunduğu programda Kosova meselesi tartışıldı. Gerçekten de Aktan hakkını veren analizler yaptı. Aklımda yer eden ve hiç çıkmayacak gibi duran bir tespitte bulundu ve şunları söyledi: “Aslında Kosovalılar Arnavut oldukları için değil, ama Müslüman oldukları için cezalandırıldılar. Arnavutluk yerine Sırpların tasallutuna terk edildiler. Arnavutluk’a bağlanmadılar da Sırbistan’a ilhak edildiler.”

Cezalandırma sadece bu kadar da değil. Enver Hocanın komünizmi dünyadaki bütün komünist yapılardan farklıydı. Hepsinden daha dinsizdi. Galiba o da başka türden bir cezalandırma idi. Kosovalı Arnavutlar Sırpların himayesine ve insafına terk edilerek cezalandırıldıkları gibi Arnavutluk, Arnavutları da dinsizlikle ve onun müşahhas misali olan Enver ve Necmiye Hocalarla tecziye edildiler. Bizdeki kimi Doğu isimlileri nasıl Batı’yı çağrıştırıyor ve ters etki yapıyorsa ve şarka düşman iseler Hoca ismini taşıyan Enver ve Necmiye Hocalar da Mao’nun dörtlü çetesi gibi dinsizliğin en katı şeklini temsil ediyorlardı. Maalesef Arnavut Müslümanlar İslâm’ın bahtsız asrının kurbanları olmuştur.

Nasıl Arnavutluk komünizmi komünist sistemleri arasında en katısı veya en dinsizi ise Türkiye’de uygulanan lâiklik de emsalleri içinde en katısı olmuştur. Bunun da nedenleri vardır. Bu nedenler aslında Aktan’ın analizinde gizlidir. İsmet İnönü bunu Lozan görüşmeleri kesildiğinde şöyle izah edecektir: “Biz Müslüman olduğumuz için bağımsız olmamıza izin vermiyorlar...” İsmet İnönü’nün bu sözleri yüzyıla yakın Kosova’da yankılandı durdu. Bundan dolayı Kosova’nın bağımsızlığı İslâmın esaret yüzyılının inkişa ettiğini ve kalkmakta olduğunu gösteren kuvvetli işaret ve emarelerden birisidir. Dolayısıyla Gündüz Aktan’ın sözlerini İsmet İnönü’nün sözlerinin ışığında değerlendirmek lâzımdır.

***

İşte İslâmı cezalandırma asrında Batılılar İslâm dünyasına bazı kavramlar dayattılar. Belki de Türkiye gibi ülkelerin İslâmdan ayrılmasını garanti altına almak istiyorlardı. Galiba bunun adını da lâiklik olarak koydular. Ve Türkiye’de daha ziyade zemin farkından dolayı lâikliğin de müzeyyef ve muharref şekli uygulandı. Bu hususta Sabah gazetesine konuşan Maurice Barbier (Hilafetin kaldırılmasının yıldönümünde 3 Mart 2008), Türkiye’yi yarı lâik olarak tanımlamaktadır. Din ile devlet birbirinden ayrışmamış aksine onun da söylediği gibi din devletin kontrolü altına girmiştir. Yani Osmanlı’dakinin makus halini almıştır. Dolayısıyla iğreti ve derme çatma bir görüntü hasıl olmuştur. Batı modelini tutmayan Türkiye’nin uyguladığı model karşısında Maurice Barbier’in de kafası allak bullaktır. Adam ne desin? Konuşmasının bir yerinde şöyle diyor: “Yarı lâiklik Türkiye’ye daha uygundur belki, bilmiyorum...” Bu Fransız’da da ‘şarka özgü/şarka uygundur’ tabirinin bir başka versiyonudur. Zira arada kompartıman farkı ve sınıf farkı vardır. Şark sınıf açısından Batı’dan daha geridir ve dolayısıyla aynı sistemi paylaşamaz veya paylaşmasa da olur.

Nazlı Ilıcak yıllar önce 15/6/2000 tarihli Yeni Şafak’ta “Bon pour L’orient” başlıklı yazısında bunun hikâyesini anlatıyor: “Batı’da yaygın olan bir tâbir vardır: ‘Bon pour L’orient’ derler. Bu cümle ile küçümsedikleri Şark âlemine, daha düşük kalitedeki insanları, sistemleri, uygun görürler. Biz galiba kendi demokrasimizi böyle bir kifayetsizliğe mahkûm ediyoruz; üstelik kendi ellerimizle...” Sadece demokrasi konusunda olsa iyi. Lâiklik konusunda da böyle olduğu tartışmasızdır. Sırf bu yüzden yani Batı’nın çifte standardı yüzünden Ahmed Rıza, ‘ Garbın Şark Siyasetinin Ahlâken İflâsı’ kitabını kaleme almıştır. Bu riyakâr anlayış el’an da devam etmektedir.

***

Ne yazık ki bu çifte standartı bugün şarkın kendi çocukları bile içselleştirmiştir. Beni İsrail’in Mısır’da kala kala buzağı sevgisini içselleştirdiği gibi. Bu itibarla, hicri yılbaşının geldiğini hatırlamayanlar hilafetin kaldırıldığı günü bile fark edemediler. Latif Salihoğlu gibi bir iki istisnayı tenzih ederiz. Olaylara çarpık dürbünle bakıyoruz. Osmanlı yıkılmasaydı bugünkü Filistin felâketi yaşanmazdı. Bunu en iyi ortaya koyanlardan birisi Muhammed el Behiy’in İlmaniyye adlı eseridir. Bu hususta Sadık Albayrak şunları söylemektedir: “Hilafetin yıkılmasıyla birlikte Müslüman ülkelerin ortak siyasî bağı kopmuştur. Ortak bağ sadece hac ibadetine indirgenmiştir...” O bari iyi yapılabilse. Bediüzzaman, Rüyadaki Hitabe’nin zeylinde bunu dahi terk ettiğimiz veya lâyık-ı veçhile yapamadığımız için gazaba düçar olduğumuz kanaatindedir. Evet, Musa’nın kavmi gibi buzağıyı içselleştirdiğimizden dolayı bizim hâlâ yolculuğumuz, bitmeyen bir Tih Çölü’nde devam ediyor.

05.03.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (04.03.2008) - Nakba’dan şoah’a

  (03.03.2008) - PR ve zamanlama hatası

  (01.03.2008) - Mesut yerine Neçirvan mı?

  (29.02.2008) - Büyük Napolyon, Küçük Napolyon

  (28.02.2008) - Sarıklı Obama, başörtülü Hillary

  (27.02.2008) - Batı’nın Müşerref komplosu

  (26.02.2008) - Rutin ve sınırlı

  (25.02.2008) - Denklem tersine döndü

  (24.02.2008) - Büyük pazarlık mümkün mü?

  (22.02.2008) - Baykal ve Özkök

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri