Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin son sınır ötesi operasyonunun doğrudan hedefi PKK olmakla birlikte ‘by product’ da denilen yan hedeflerinden veya dolaylı türevlerinden birisi de Barzani’nin siyasî olarak vurulmasıdır. PKK yanlısı Kürtler harekâtın başından beri Talabani’yi suçlarken buna mukabil Barzani hakkında hiç olumsuz ifade kullanmadılar. Dolayısıyla Barzani manevra kabiliyetinden yoksun olduğundan siyasî olarak harekâtın altında kalmıştır. Bu da siyasî istikbalini karartacak bir yanlış olarak değerlendirilmektedir. Barzani siyasî olarak yapayalnız kalmıştır. Türkiye ile çatışmacı mantığı sonunda Amerikalıları da tam olarak kendisinden uzaklaştırmasa bile bıktırmıştır. Önce PKK ile birlikte onu Türkiye’yi terbiye etmek için kullansalar ve bir takım taşkınlıklarına göz yumsalar da son sıralarda Barzani büyük bir zemin kaybetmiştir.
Kürt itizali veya şuubiye hareketine karşı Şiiler ve Arap Sünniler sonunda dayanamayarak biraraya gelmişlerdir. Bu Kürtler için stratejik bir kayıptır. Baştan beri Şiilerle işbirliği yaparak zaten geleneksel ve tarihi denklemin dışına çıkmışlardır. Osmanlı’dan beri geleneksel denklem ve Şiî-Sünnî dengesinde Kürtler tahterevallinin bir ayağını oluşturuyorlardı. Talabani bu tarihî role atıfta bulunsa da bu daha ziyade bir nostalji olarak hatırlanmaktadır. Şuubiye anlayışıyla Kürtler Irak’taki geleneksel Sünnî pozisyonunu zayıflatmışlardır. Şiilerle girmiş oldukları taktik işbirliği de kendi yanlışları ve başına buyruk ve infiratçı davranışları yüzünden bitme noktasına gelmiştir. Bu da Türkiye’nin PKK üzerindeki operasyonlarını kolaylaştırmıştır. Yani Barzani taifesi bir dizi yanlış yapmıştır. Keskin sirke küpüne zarar misali, Ahmet Davudoğlu’nun da dediği gibi Miloseviç ve Saddam gibi keskin olan bütün anlayışlar sonunda bulundukları zeminlerin küçülmesine sebep olmuşlardır. Şimdi ise yapayalnız kalan Mesut Barzani’nin yeğeni Neçirvanla değiştirilmesi gündeme geldi. Buna göre, ABD ve Türkiye’nin de bu doğrultudaki yaklaşımlarıyla birlikte Mesut Barzani, daha esnek ve kabiliyetli Neçirvan Barzani ile yer değiştirecek. Mesut Barzani köşesine çekilecek. Bunu ilk yazan PKK’nın tanıtım birimi Başkanı Yusuf Ziyad oldu ve 28 Şubat 2008 tarihli El Hayat’ta yer alan yazısında Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak harekâtının mimar ve mühendisinin Talabani olduğunu ileri sürdü. PKK’cı Ziyad, Talabani’nin Kürt dâvâsı içinde bir Truva Atı olduğunu ve daima yabancı güçlerin kontrolünde hareket ettiğini ve onların taşeronu olduğunu ileri sürmektedir. Saddam, İran ve Suriye rejimleriyle de dostane münasebetlere sahip olan Talabani’nin Bazani’nin hilâfına Türkiye’deki PKK eylemlerini ‘terör’ olarak nitelendirdiğini hatırlatıyor. Keza Talabani’nin 22 Temmuz seçimleri öncesinde Kürt seçmenlerden DTP yerine AKP’yi yeğlemelerini ve seçmelerini istediğini de not ediyor. Dolayısıyla yazar PKK propagandisti olarak Talabani’yi ıskartaya veya Kürt dâvâsının hainine çıkartıyor.
***
Türkiye’nin hava harekâtına başladığı 16 Ocak 2008 tarihinden önce de Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin hava ve kara harekâtı için zemini hazırladığını ve JİTEM ile Kürdistan Vatansever Cephesi’nin istihbarat kurumu Zanyari arasında işbirliğine gidildiğini ileri sürüyor. Bu çerçevede görevlendirilen köylülerin PKK’nın mevzileri konusunda istihbarat topladıkları da ileri sürülüyor. Bunun sonucunda, Türkiye ile Talabani arasında bir dizi görüşme ve pazarlıklar yapılmış. Bu bağlamda, Türkiye’nin Kandil ve benzeri yerlerdeki PKK mevzilerini temizlemesinden sonra buraları Talabani egemenliğine terk etme sözü verdiği de ileri sürülüyor.
Genelkurmay İkinci Başkanı Ergin Saygun’un 16 Şubat 2008 tarihinde Talabani ile Süleymaniye’de gizlice buluştuğu ve taraflar arasında bazı noktalarda anlaşmaya varıldığı ileri sürülüyor. Yusuf Ziyad’a göre anlaşmaya varılan noktalardan birisi de Başbakan Erdoğan ve hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’in yalanladıkları sınırda bir tampon bölge ikamesi meselesidir. Ziyad’a göre güya Talabani bu plana onay vermiş. Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin bu son operasyonuyla birlikte artık Kürdistan’ın eski Kürdistan olmayacağını da ileri sürüyor. Harekât sonrasında, Irak Anayasasının geçici 140’ıncı maddesinin bir hükmünün kalmayacağı, Irak Kürdistanı’nın bu operasyondan sonra fiili olarak Türk himayesinde bir bölge hâline geleceği de ifade ediliyor. Böylece Irak merkezli olarak Kürt devleti rüyasının Mehabad’daki gibi nihaî olarak sona ereceği de söylenmektedir.
Ziyad, bu son harekâtla birlikte durumun 1992 öncesine döndüğünü savunuyor. Bazıları 2003 öncesine dönüldüğünü söylese de Sözcü Ziyad’a göre, 1992 öncesine dönülmüş olacak. Ziyad Kürtlerdeki milliyetçi dalganın kırılacağını ve her durumda önceki statüye dönüleceğini öngörmektedir.
***
Neden Neçirvan sorusuna da şöyle cevap veriliyor: Neçirvan’ın ABD ile ilişkileri iyi olduğu gibi aynı zamanda Türkiye ve özellikle de AKP çevreleriyle de arası çok iyi. Türkiye’nin Kuzey Irak’ta 800 şirketiyle faal olmasına mukabil Neçirvan’ın da başta Antalya ve Mersin olmak üzere Türkiye’de ticarî ve sınaî faaliyetleri var. Dolayısıyla Neçirvan’ın çıkarları ile Türkiye’nin ve özellikle de AKP çevrelerinin çıkarları iç içe geçmiş durumda.
Bununla birlikte, yine de Ziyad’ın sözlerine ihtiyatla yaklaşmak gerekiyor. PKK’ya daha fazla destek için Barzani tarafını kışkırtmak istemiş de olabilir. Velhasıl, operasyonun gölgesinde, bitmese bile Barzani, siyasî tarihinin en zayıf günlerini yaşamaktadır...
01.03.2008
E-Posta:
[email protected]
|