Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 17 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Sivil Toplum

Siyasete müdahale, istikrara da zarar!

Genellikle kulis haberi aktarmıyoruz, fakat aşağıda aktaracağımız olay bir Türkiye gerçeğini farklı bir açıdan ifade ediyor. Kapatma dâvâsının televizyonlardan verildiği saatlerde CHP’li bir vekilin AKP’li bir vekile “AK Parti yüzde 10 daha oyunu arttırdı” dediği kulislerde kulaktan kulağa aktarılıyordu.

Bu tür kapatma dâvâları; seçmen tarafından hukuk ve demokrasi dışı müdahaleler şeklinde algılandığından, kısa dönemde söz konusu siyasî hareket için bir stres olsa bile uzun dönemde seçmenin tepkisel desteğinin kazanmasına sebep oluyor.

Zaten CHP’li vekilin de sıkıntısı bu. Bu sıkıntının şahsî olduğunu bilip, CHP’nin genel bir sıkıntısı olmadığını da görmek gerekiyor. Zira, rekabet eden siyasî hareket veya partiler açısından, birinin mağdur duruma düşürülmesi hem etik açıdan, hem de halk gözünde mağdur duruma düşmek neticesinde sağlayacağı avantaj kabul edilemez. Fakat, CHP açısından kendi yorumlarındaki şekli ile laiklik uğruna her şey feda edilebilirken, ne hikmetse “Bu millet kendi ihtiyarı ile onlara iktidar vermiyor.”

Diğer bir Türkiye gerçeği ise, 1960’dan beri her 10 yılda bir devam eden müdahaleler. 1980 darbesinden sonra, 28 Şubat 1997 postmodern darbesi ve 10 yıl sonra bu sefer kanun darbesi ile hükümeti oluşturan AKP’ye kapatma dâvâsı açılıyor. Dâvâ 14 Mart 2008’de açılıyor, herhalde 170 sayfalık dilekçeyi yazmak zaman almış olsa gerek, yoksa birilerine göre bin yıllık bir süreç olan 28 Şubat 1997 yıldönümüne, tarih düşürmeleri mümkün olabilirdi.

Türkiye için asıl talihsizlik ise siyasetin normalleşmesine müsaade edilmeyişidir. Darbeler ve yüksek kurumların önde gelenlerinin yüksek ve etkin bir rol sergileme çabaları, iktidarın kimde olduğu konusunda tereddütlere yol açabilir. Bu iktidar olmak, muktedir olmamak gibi bir garabeti göz önüne sergileyebilir. Bununla birlikte AKP ilk salvoyu atlatmıştır. Erbakan’ın bu gibi durumlarda yaptığı gibi alttan alıp, “Savcıdır yetkisi vardır kullanmıştır” demeyip, Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat ağzından “temsil yetkisine sonuna kadar sahip çıkacağız,” “Millî irade adına siyaset ve demokrasi mücadelesini aynı kararlılıkla sürdüreceğiz” açıklamalarını yapmıştır.

Dengir Fırat; Siyasi İşler Başkanı olmak nedeni ile AKP’nin ikinci adamı olmanın yanında önceki siyasi çizgisi AP-DYP çizgisinden gelmektedir. Sadullah Ergin, Grup Başkanvekili ve hukukçu. Ertuğrul Günay, hukukçu ve eski bir CHP’li, böyle bir fotoğraf ile AKP’nin genel merkez, hükümet ve grubunu kapsayan bir açıklama yapılmış oldu. Böyle bir fotoğrafa kolayca irtica kisvesi giydirilemez.

Dâvânın ayrıntıları pek belli olmamakla birlikte, anlaşılan o ki “laiklik karşıtı odak” olmak, bunun delilerinden biri de, “türban düzenlemeleri” diye bilinen anayasanın iki maddesinde yapılan düzenlemeler. Bu düzenlemelerde AKP, MHP ile birlikte çalıştığı için bu davada bir nevi “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” mânâsı da çıkabilir. Yani aba altından MHP’ye de bir sopa gösterimi söz konusu olabilir. Diğer yandan Mecliste 4 tane partinin grubu bulunmaktadır. DTP için zaten açılmış bir kapatma davası var. AKP için dâvâ açılmış bir durumda. MHP’ye ise, bir nevi sopa gösterimi gibi bir durum ortaya çıkmış durumda.

Başsavcının uygun gördüğü tek parti kalıyor CHP. CHP’yi de millet uygun görmüyor. Zira, son seçimde oyunu yüzde 1 arttırabildi. Bunu DSP ve bazı sağ tabana hitap eden adaylarla yaptıktan sonra DSP ayrıldığı için eskisi kadar bile temsil kabiliyeti yok.

Bu noktaya gelene kadar “AKP’nin bu süreci kolaylaştıran, bir nevi ayakkabılarının bağcıklarını bağladığı oldu mu” derseniz ne yazık ki oldu. AB konusunda, 22. dönem meclisinin ilk iki yılında bazı önemli reformlara imza atan fakat sonraki yıllarda önce bunun rehavetine sonra sanki ‘bu kadar yeter’ aşamasına gelen AKP, AB vizyonundan giderek uzaklaşmaya başlaması ile birlikte bu vizyona dönmesi hususunda küçük birer sille yemek durumunda kalıyor. Burada demokrasimiz yara alıyor. Bu konuda hem kendi geleceği, hem ülke geleceği için dik ve demokrat bir duruş sergilemenin yanında, AB vizyonunda inisiyatifi yeniden ele almak konusunda gayret sarf etmelidir.

Bazı konularda inisiyatif kullanmakta kararsızlığı karşı tarafta acziyet gibi algılanabilmektedir. Örneğin, seçim sonrasında başlayan sivil anayasa tartışmaları büyük heyecan, sevinç ve umuda vesile olmasına rağmen, AKP bunun arkasını getirmekte gecikmiştir. Bu ve benzeri konularda yaşadığı tereddütler hemen kendisine bir şekilde (e-muhtıra gibi) fatura edilmiştir. Kendisinin daha önemlisi yasamanın ve yürütmenin gücünü ve demokrasinin onurunu; bir şekilde kendini devlet zanneden bürokratlara, demokrasi konusunda atılması gereken adımları atarak hukukun üstünlüğünü göstermelidir.

Emin Talha Karamusa

17.03.2008


“Madem öyle tek parti olsun, temiz olsun”

Cumhuriyet hiç bu kadar tehlikede olmamıştı. Bize okulda cumhuriyetin halkın kendi kendini yönetmesi olduğu öğretilmişti. Cumhuriyet ilan edilmişti, kaderimiz padişahın iki dudağı arasında değildi.

Şimdi anlıyoruz ki ‘Padişah gemiye binip kaçtı’ diyenler bize yalan söylemişler. Padişah hiçbir yere gitmemiş sadece İstanbul’dan Ankara’ya taşınmış. Canı çekiyor, DTP’yi kapatıyor. Canı sıkılıyor AKP’yi kapatıyor.

Padişah hazretleri zahmet buyurmuşlar, biz zavallı kullarına bir yığın da gerekçe ortaya sürmüşler. Halbuki ne gerek vardı. Hukuk sizin iki dudağınızın arasında değil miydi zaten? Hepimiz de sizin sadık kullarınızdan başka neyiz ki?

Bugüne kadar yalancı çoban, cumhuriyet tehlikede diye çokça bağırdı. Çok aldatıldık. Ama bu kez gerçekten inanın, cumhuriyet 1923’teki ilânından beridir hiç bu kadar ciddi ve sahici bir tehlike altında olmamıştı.

Yurttan kovaladığımızı sandığımız padişah dün Ankara’da ortaya çıkıp sultanlığını ilân etti. Şimdi zencilerin çoğunlukta olduğu bu sözde muz cumhuriyetinin beyaz padişahlarına karşı çıkma zamanıdır. Birbiriyle didişen bütün zencileri, ‘Hepimiz zenciyiz peki bizi bunca zamandır neden beyaz padişahlar yönetiyor?’ diye isyana teşvik ettirme zamanıdır.

Borsayı düşünerek siyasî hamlelerini Cuma günü yapacak kadar incelikli olan darbecilerin iktidarı ele geçirmek için Padişahın gazetelerini bombalayacak, adamlarını öldürecek ölçüde gözlerinin dönmüş olduğunu teşhir etme zamanıdır.

Bugün Ergenekon çetesinin Yedikule Zindanına tıkılmasıyla 2009’da darbe yapma planları suya düşen padişah hazretlerinin bir umut kadılarıyla giriştiği bu saray darbesine direnme zamanıdır. Bu hukukî darbeden medet umanlarla Egenekon çetecilerinin aynı padişahın kulları olduklarını ifşa etme zamanıdır.

DTP’yi kapatmaya çalışan Kemalist milliyetçilerle, AKP’yi kapatmaya çalışan Kemalist şeriatçıların aynı padişahın bendeleri olduğunu Erdoğan’a hatırlatmak zamanıdır. Bugün yine AKP’nin günahlarını sevaplarını bir tarafa bırakıp, yıllarca kaprisleriyle, saray entrikalarıyla bizi bunaltan zevk sefa düşkünü padişaha ve onun bürokrasi, medya, siyaset ve yargıdaki kapıkullarına karşı demokrasinin yanında kazan kaldırma zamanıdır.

Hukukun üstünlüğü yerine Kemalist şeriatını, bağımsız yargının yerine iki dudak arasını, çok parti yerine padişahın partisini, Meclis yerine saltanat divanını isteyen gerçek cumhuriyet düşmanlarına karşı şimdi bu kez sahiden tehlikede olan cumhuriyete sahip çıkmak zamanıdır.

Kemalist sultan direniyor. Laik kadılar fetvalar yayınlıyor besleme basın “Çok yaşa padişahım” manşetleriyle çıkacak. Ama hâlâ farkında değil misiniz?

Koyun olmadığı için keçilere Abdurrahman Çelebi denildiği, erken kalkanın adam sayıldığı bir ülke değiliz artık. Hâlâ anlamadınız mı? Biz o eski biz değiliz artık! Rejim değişti, cumhuriyet ilân edildi Günaydın!

17.03.2008


Irak işgali ve ABD askerleri

Chris Capps, 25 yaşında. Yaklaşık üç yıl ABD’nin Irak’ı işgal ettiği kuvvetlerin bir parçasıydı. Şimdi Savaşa Karşı Irak Gazileri Örgütünün şubesini kurduğu Almanya’da yaşıyor. İşgalin parçası olmayı reddetmekle kalmayıp aynı şeyi düşünen diğer ABD askerlerine yardım ediyor.

Ailesinin hâlâ yaptığı şeyi onaylamadığını söylüyor. “Benim ‘onursuz’ olduğumu düşünüyorlar.” Anneannesi tam bir “Bush sever”miş. “Bush’la el sıkıştı. Bu fotoğrafını baş köşede tutuyor. Yaptığımı hâlâ onaylamıyor, ama bana ‘torunumsun, seni böyle kabul ediyorum’ dedi.” “Babaannemse daha sonra yaptığım şeye inandı. Biyolojik babam ve erkek kardeşim de inandılar bana.”

Capps Irak’ta askerden ayrılmak isteyen çok kişi olduğunu söylüyor. “Şimdi, onlara bunun nasıl yapılacağını anlatmaya çalışıyorum. Çok yolu var aslında.” Ama süreç kolay değil. “Emir komuta zinciri yüzünden her şey zorlaşabiliyor. Bu bilgiyi kamuya açmak bazen işe yarayabiliyor. Ama bazen durumu daha da zorlaştırıyor.”

Capps, 21 yaşında, bir pizza zincirinde çalışırken “para kazanmak, bir iş öğrenmek ve ülkesine hizmet” için orduya yazılıp Irak’a gönderildi. “İnsanlar Irak’a ilk gittiğinde demokrasi götürdüğüne, ülkesine hizmet ettiğine inanır. Ama sonra beklediğini bulamazsın. Seni travmatize eder. Sonra da normal olmaktan çıkarsın.”

Savaşa Karşı Irak Gazileri Örgütünde yaklaşık 800 kişi olduğunu söylüyor. “Her hafta 10, 12 kişi bize katılıyor. Gerçi Irak’a gönderilenleri düşündüğünde bu düşük bir rakam.” Ayrılmak isteyen askerlere yardım etmenin önemli olduğunu söylüyor. Bir de ne olup bittiğinin anlatılmasının. “İnsanların çoğu Irak’ta ne olduğunu bilmiyor. ABD’deki bilgi yokluğu inanılmaz. En büyük sorun bu.”

Türkiye’nin Irak’ın işgalinde asker bulundurmamasına karşın işgalin bir parçası olduğunu söylüyor. “İncirlik üssü Türkiye’de. Türkiye şirketleri Irak’ta yüklenici olarak sözleşmeler yapıyor. Türkiye-ABD bağı korkunç” diyor. Türkiye’nin Iraklılar için sorumluluk alması gerektiğini belirtiyor. Meselâ işgal ve şiddet sebebiyle yerinden edilen Iraklı mültecilere yardım etmesi gerektiğini. (bia)

Tolga Korkut

17.03.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri