Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 17 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Lahika

ÂYET-İ KERİME MEÂLİ

Kıyâmet Gününde, Allah adına yalan söyleyen o kâfirlerin yüzlerini sim siyah kesilmiş görürsün. Büyüklük taslayanlar için Cehennemde yer mi yok?

Zümer Sûresi: 60

17.03.2008


HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ

İstersen eşinden azil yap. Şüphesiz onun için takdir edilen yerine gelir.

Câmiü's-Sağîr, c: 1, no: 664

17.03.2008


Zelzele, gazab-ı İlâhîyi haber veriyor

Bugünlerde hastalığım itibarıyla kışın pek şiddetli hiddetine tahammül edemedim. Çok tecrübelerimle, umumî bir hatanın neticesinde hava ile zemin, zelzele ile fırtına ile gazab-ı İlâhîyi haber vermek nevinden hiddet ediyorlar gibi âdete muhalif bir vaziyet gösterdiler. Ben de bundan bir mânevî fırtınaya alâmet hissettim. Kalbime geldi ki: “Acaba yine İslâmiyet ve hakaik-i imaniye zararına bir hatâ-yı umumî mi meydana geldi?” Âdetim olmadığı halde ve dünya siyasetini terk ettiğim halde bu nokta için sordum: “Ne var? Cerideler ne haber veriyorlar?”

Bana dediler ki: “Din propagandasını yapan dindarların serbestiyet kanunu geri kalmış. Fakat solcular hakkındaki kanunu tâcil edip tasdik etmişler.”

Kalbime geldi ki: Bu vatan ve İslâmiyetin maslahatı, herşeyden evvel dindarların serbestiyeti hakkındaki kanunun hem tâcil, hem tasdik ve hem de çabuk mekteplerde tatbik edilmesi elzemdir. Çünkü bu tasdikle Rusya’daki kırk milyona yakın Müslümanı, hem dört yüz milyon âlem-i İslâmın mânevî kuvvetini bir ihtiyat kuvveti olarak bu vatana kazandırmakla beraber, komünistin mânevî tahribatına karşı şimdiye kadar Rusun, Amerika ve İngilize karşı tecavüzünden ziyade bin senelik adavetinden dolayı en evvel bize tecavüz etmesi adavetinin muktezası iken, o tecavüzü durduran, şüphesiz hakaik-i Kur’âniye ve imaniyedir. Öyleyse, bu vatanda herşeyden evvel o acip kuvvete karşı hakaik-i Kur’âniye ve imaniyeyi bilfiil elde tutup dinsizliğin önüne kuvvetli bir sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur’ânî yapılması lâzım ve elzemdir.

Çünkü dinsizlik Rusu, şimdiye kadar yarı Çin’i ve yarı Avrupa’yı istilâ ettiği halde, bize karşı tecavüz ettirmeyip tevkif ettiren, hakaik-i imaniye ve Kur’âniyedir. Yoksa, Rusların tahribat nevinden mânevî kuvvetlerine karşı adliyenin binden birine maddî ceza vermesiyle; serserilere ve fakirlere, zenginlerin malını peşkeş çeken ve hevesli gençlere ehli namusun kızlarını ve ailelerini mübah kılan ve az bir zamanda Avrupa’nın yarısını elde eden bir kuvvete karşı, ancak ve ancak mânevî bombalar lâzım ki, o da hakaik-i Kur’âniye ve imaniye atom bombası olup o dehşetli solculuk cereyanını durdursun. Yoksa, adliye vasıtasıyla yüzden birine verilen maddî ceza ile bu küllî kuvvet tevkif edilmez.

Onun için, dindar milletvekilleri bu tacili lâzım gelen hakikati tehir etmelerinden, çok defa tecrübelerle gördüğümüz gibi bu defa da küre-i hava şiddetli soğuğu ile buna itiraz ediyor.

İki dehşetli Harb-i Umumînin neticesinde beşerde hasıl olan bir intibah-ı kavî ve beşerin tam uyanması cihetiyle, kat’iyen dinsiz bir millet yaşamaz. Rus da dinsiz kalamaz. Geri dönüp Hıristiyan da olamaz. Olsa olsa, küfr-ü mutlakı kıran ve hak ve hakikate dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklı ve kalbi ikna eden Kur’ân ile bir musalâha veya tâbi olabilir. O vakit dört yüz milyon ehl-i Kur’ân’a kılıç çekemez.

Emirdağ Lâhikası, s. 310

17.03.2008


Ördek vurma oyununun hatırlattıkları

Bundan yaklaşık on yıl kadar önceydi diye tahmin ediyorum. Televizyona bağlanan kasetli atariler vardı. Uzun uğraşlar sonucu karne karşılığı babama aldırmıştım. Bütün arkadaşlarımın vardı, benim de olmalıydı çünkü…

Atarideki oyunlar arasında en çok sevdiğim ördek vurma oyunuydu. Belki oynayanlar olmuştur. Elinizde kablolu bir silah… Amaç; ekranın muhtelif yerlerinden çıkan ördeklere silahı doğrultup tetiği çekmek… Ne kadar çok ördek vurursanız, o kadar fazla puan. Fazla puan kazanınca en yüksek skor size ait oluyor.

O zamanlar bu oyunu oynarken annem, hep bu oyunun hiçbir faydası olmadığını, onun yerine kitap okumamın daha faydalı olacağını söylerdi. Ben de derdim kendi kendime, “Annem ne anlar zevkten?..” Tabiî anlayamazdı, anlayabilmesi için çocuk olmalıydı.

Bugünlerde o oyunu dışarıya çıkınca hatırlar oldum. Dışarı çıktığınızda muhtelif yerlerden saldıran günahlara karşı kendinizi korumak zorundasınız. Ne kadar çok korursanız, ne kadar Kur’ân’ın Nur Sûresi’nin 30. âyetinde geçen “Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar” emrine itaat ederseniz, o kadar fazla puan kazanırsınız. Hemen akabinde yani 31. âyette Kur’ân “Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, görünen kısımları müstesna ziynetlerini göstermesinler. Başörtülerini tâ yakalarının üzerine kadar salsınlar. Ziynetlerini kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut Müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklarından başkalarına göstermesinler, gizledikleri ziynetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler hep birlikte tövbe edin ki kurtuluşa eresiniz” buyuruyor.

Kur’ân’da bu emrin erkeklerden sonra verilmiş olması, Üstadımın bir ifadesini hatıra getirdi: “Sefih erkekler, hevesâtlarıyla kadınlaşırsa, o zaman açık saçık kadınlar da hayâsızlıklarıyla erkekleşirler.”

Emre itaatin, yani olabildiğince haramdan uzaklaşmanın ücreti ördek vurma oyunundaki kadar ucuz değildir. Çünkü ücret, sonsuz saadet olarak vaad edilmiş. Ve vaad eden kesinlikle vaadinden dönmeyecek, ki Sâdıku’l-Va’d’dir.

Yazımı Risâle-i Nur’un muhtelif yerlerinden seçilmiş vecizelerle tamamlamak istiyorum:

“Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve ferâizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz.” “Hakiki zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet yalnız imandadır ve iman hakikatleri dairesinde bulunur. Yoksa dünyevî bir lezzette çok elemler var. Bir üzüm tanesini yedirir on tokat vurur gibi hayatın lezzetini kaçırır.”

“Dünyanın lezzetini, zevkini, saadetini, rahatını isterseniz meşrû dairedeki keyfe iktifa ediniz.”

Muhammed Said Bayraklılar

17.03.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri