Bahar gelince şenlenir mi eskisi gibi okullar?
Öğretmen sınıfa girip, öğrencilerin yüzündeki yılgın ifadeyi görünce şaşırdı. ‘‘Hayrola çocuklar, dersle ilgili bir sorun mu var?’’ Sınıf başkanı ayağa kalkıp; ‘‘Bugün iki dersten sınavımız vardı öğretmenim, çok yorulduk. Ders yapmazsak olur mu?’’ Öğretmen bir süre çocukları gözlemledi. Gerçekten de hiç ders dinlemeye niyetli görünmüyorlardı. ‘‘Tamam’’ dedi öğretmen; ‘‘Bugün serbest çalışabilirsiniz.’’ Bu söz üzerine sınıfta bir hareketlilik oldu. Bütün öğrenciler hemen çantalarından kalın test kitaplarını çıkarıp, hevesle test çözmeye koyuldular. Sınıfın en haylaz öğrencisi bile çözemediği bir soruya kafa yoruyor, konuyla ilgili arkadaşlarının düşüncelerini dinliyordu.
Önce bu duruma bir anlam veremeyen öğretmen, birkaç dakika sonra derin bir iç çekti. Onlara kızamıyordu. Ailelerinin beklentileri, gelecek kaygısı, dershaneden verilen yığınla testler ve sadece test çözmeye odaklanmış bir çocukluk çağı… Çocukların hayatlarının nasıl olduğunu hayal etmeye çalıştı bir süre: Çocuk sabahleyin okula gitmek için evden çıkıyor, okuldan sonra dershane, dershaneden sonra etüt. Akşam eve gelince televizyon izlemeye, kardeşiyle oynamaya, annesine okuldaki olayları anlatmaya, sevilmeye, ilgi görmeye vakit yok. Özel uğraşlar, sokakta arkadaşlarla oynamak, hayal kurmak ne cüret! Sadece sınavlara hazırlanmaya vakit var. İlgi, sevgi ve oyun, sınavı kazandıktan sonra!
Gençlik çağının neşesi, coşkusu, kabına sığmayan heyecanı neredeydi? Evin karanlık odalarında, havasız dershane sınıflarında geçen gençliğin mutluluk ve güzel hatıralarını hangi başarı geri getirebilirdi. ‘‘Ya çocuklar sınavda başarısız olursa?’’ Bu soruyu sorar sormaz yüksek sesle ‘‘Hiii!’’ dedi kendi kendine. Çok büyük anlamlar yüklenen sınavın kaybı da çok büyük yıkımlara sebep olabilirdi. Öğrenci, başarısızlık için kendi kendini suçlayacak, içine kapanacak, kötü alışkanlıklar edinecek… Öğretmen, birden başının döndüğünü hissetti, masadan destek aldı.
Yıllardır emek verdiği çocuklarının bu şekilde heba olmasına izin veremezdi. ‘‘Çocuklara daha çok destek olmalıyım’’ dedi kendi kendine. ‘‘Aileleri ve rehber öğretmenle işbirliği yapmalı, çocuklara öğrenmeyi öğretmenin yöntemlerini araştırmalıyım. Onların düşüncelerine daha çok değer vermeliyim ve kötü notla tehdit etmemeliyim. Kötü alışkanlıkların nasıl ortaya çıktığını anlatmalı, kurtulma yollarını irdelemeliyim. Öğrencilerimin bana güvenmesini sağlamalıyım. Çocuklarımı motive etmeli, nasıl ders çalışmaları gerektiğiyle ilgili bilgilendirmeliyim. Her öğrencinin kendine has yetenekleri ve özellikleri olduğunu unutmamalıyım…’’
Sonra kendi çocuklarını düşündü. Onları ne kadar çok sevdiğini hatırladı. Bu aralar ekonomik sıkıntılar, geçim derdi öylesine çevresini sarmış ve bunaltmıştı ki; ay sonunu getirme telaşı, çocukları unutturmuştu. Dershaneye gitmese de kendi çocuğunun da diğer öğrencilerinkine benzer sıkıntılar yaşadığını düşündü. ‘‘O halde eve gidince oğluma sevgiyle sarılmalı ve küçük kızımın yaptığı son resme hayranlıkla bakmalıyım’’ dedi.
Dersin sona ermesine kısa süre kala öğrenciler toparlanmaya başladılar. Öğrenciler, çantalarına doldurdukları kalın kitaplarının arasına sıkışmış çocukluk sevinçlerini sırtlanırken, öğretmen sessizce onların başarılı olmaları için duâ ediyordu…
|
Mustafa Oğuz
18.03.2008
|
|
İsveç eğitim sistemine genel bakış
İsveç halkının neredeyse yarısı düzenli bir çeşit eğitime katılmaktadır. 2003 yılında İsveç’te zorunlu eğitim çağında 1.046.441 kişi bulunmaktaydı. 20-29 yaş üzeri kişilerden % 30’un biraz üzerinde oranda kişi eğitime dahildir. Ana öğretim dili İsveççedir. İsveç’in kuzeyinde bulunan Sami nüfusu için temel öğretim programının Sami dilinde ve İsveççe öğretildiği devlet okulları bulunmaktadır. İsveç’te bütün öğrenciler kamu tarafından finanse edilen okullara gitmektedir. Bununla birlikte, öğrenciler % 7.2’si bağımsız okullar adı verilen özel kurumlara (zorunlu okullarda % 6.2 ve ortaöğretim ikinci düzeyde % 10,3) gitmektedir. Bağımsız zorunlu okullar ve ortaöğretim ikinci düzey herkese açıktır. Bu okullar aynı öğretim programını takip eder ve belediyenin kendi okullarının aldığı hibelerle aynı kriterlerde belediyeden hibe alırlar. İşlemsel masrafları karşılamak için biraz devlet desteği alan üçüncü düzey eğitimde bir kaç özel kurum bulunmaktadır.
Hükümet eğitim için tam sorumluluk sahibidir ve her düzeyde eğitim için çerçeveyi oluşturur. Bununla birlikte temel, orta ve yetişkin eğitimi düzeylerinde eğitimi sağlamak ve okulları işletmek belediyelerin görevidir. Üniversiteler ve üniversite kolejleri üçüncü düzey öğretim verme ve işletme hususunda sorumludurlar. Ulusal çerçeve yasalardan ve okullar, öğretim programlar, hedefler ve ders öğretim programı konusundaki kurallardan oluşmaktadır. Üçüncü düzey öğretimde ulusal bir öğretim programı yoktur ancak kurallara yapılan bir ek lisans düzeydeki üçüncü düzey öğretimi ve bunların gerekliliklerini taahhüt etmektedir. Özellikle sistemin gözlemleme ve değerlendirmesine ilişkin bazı sorumluluklar hükümete bağlı kuruluşlara devredilmiştir.
İlkokul öncesi eğitim: Belediyelerin aileleri çalışan ya da okuyan 1 ila 5 yaş grubu çocuklar için ilkokul öncesi faaliyetleri sağlaması gerekmektedir. 1-5 yaşları arasında olan ve aileleri işsiz olan ya da başka bir çocuğa bakmak için izinli olan çocukların günde en az 3 saat ya da haftada 15 saat anaokuluna gitme hakları vardır. Bu da genelde ana okullarında sağlanır bununla birlikte çocuk bakıcıları tarafından çocuk bakıcısının kendi evinde ya da açık ana okullarında da sağlanmaktadır. İlkokul öncesi faaliyetler belediye bütçeleri ve ailelerin ödediği ücretlerle finanse edilmektedir. 1 Ocak 2002 tarihi itibariyle ücret almaya karar veren belediyelerde (hepsi almaya karar vermiştir) azami çocuk bakım ücreti ortaya konulmuştur. 1 Ocak 2003 tarihi itibariyle her çocuğa 4 yaşına girdiği yılın ilk sonbahar döneminde anaokulunda bir yer ayrılacaktır. Anaokulları 4-5 yaş grubu çocuklar için okul dönemi boyunca günün 3 saati ücretsiz olacaktır. Belediyelerin 6 yaşındaki çocuklar için normalde günde üç saat süren anaokulu dersleri vermeleri gerekmektedir. Bunlar genelde okul içerisinde düzenlenirler. Anaokulu sınıfı kamu okul sisteminin bir parçasıdır bununla birlikte katılım gönüllüdür. Eğitim ücretsizdir.
Zorunlu tam zamanlı eğitim: Çocuklar öğrenimlerine 6 ya da 7 yaşlarında başlayabilirler ve 9 yıl boyunca zorunlu olarak eğitim görmektedirler. 2003 yılında, 6 yaş grubundaki çocukların % 3,1 kadarı okula gitmiştir. İlk altı yıl içerisinde öğrencilere beden eğitimi ve sağlık, sanat, müzik ve el sanatları hariç genelde aynı öğretmen ders vermektedir. Daha sonra öğretmenler ekipler halinde çalışmalarına rağmen her konu için ayrı öğretmen bulunmaktadır. Zorunlu eğitimin ilk üç yılında (grundskola), sabahları ve öğleden sonra açık olan boş zaman merkezlerinde çalışan personelin okul faaliyetlerine katılması da yaygındır. Zorunlu eğitim boyunca sürekli değerlendirme gerçekleştirilmektedir. Ulusal değerlendirme beşinci ve dokuzuncu sınıfın sonunda (dokuzuncu sınıftakiler zorunludur) İsveççe, İngilizce ve Matematik konularında gerçekleştirilmektedir. Sekizinci sınıftan itibaren not verilmeye başlanır ve notlar 3 puan ölçeğinde verilir: geçer (G), iyi not ile geçme (VG) ve pekiyi ile geçme (MVG). Bir grunskola bitirme sertifikası son senesini başarıyla tamamlayan öğrencilere verilmektedir. Belli bir konuyla ilgili hedefleri elde edemeyen öğrenci o konuyla ilgili not almaz ancak bunun yerine yazılı bir değerlendirme alır. Okulu bitirdikten sonra, bu öğrenciler zorunlu eğitim sertifikalarını testler ya da orta lisedeki bir bireysel programda ileri çalışmalarla tamamlayabilirler.
Lise eğitimi ve lise sonrası eğitim: Bütün lise eğitim programları Gymnaskola’da verilmektedir. Bir zorunlu eğitim bitirme sertifikası öğrencilere Gymnasieskola’ya başvurma hususunda yeterlilik sağlamaktadır. Bununla birlikte, 17 ulusal programdan birini ya da özel olarak tasarlanmış programlardan (özel ilgi alanları olan öğrenciler için) birine devam etmek için öğrencilerin İsveççe, İngilizce ve Matematik derslerinden en azından geçer not almaları gerekmektedir. Bunu başaramayan öğrenciler bireysel bir program izleyebilirler. Bazı durumlarda öğrenciler kendi belediyeleri dışındaki bir kursa devam etmek için başvuruda bulunabilirler. Gymnasieskola ücretsizdir. Öğrencilerin çalışmaları sürekli olarak her dersin tamamlanmasıyla verilen notlarla değerlendirilmektedir. Belli konular için ulusal testler geliştirilmiştir. Final sınavı yoktur ancak gymnasieskolanın bitirilmesinin ardından bir bitirme sertifikası verilmektedir. Bu sertifikada öğrencinin çalışma planındaki dersleri ve her ders için aldığı notları içeren bir özet bulunmaktadır. Lise öğrenimlerini bitirdikten sonra öğrencilerin notlarını düzeltmek için sınavlara yeniden girmeleri gerekmektedir.
Üçüncü düzey öğretim: Üçüncü düzey öğretim üniversitelerde (universitet) ve üniversite kolejlerinde (högskola) verilmektedir. Lisans eğitimine kabul edilebilmek için başvuru sahiplerinin temel kabul gerekliliklerini karşılamaları gerekmektedir. Bunlar bütün dersler ve programlar için aynıdır. Eğer uygun aday sayısı mevcut yerlerin sayısını geçerse, şu kriterlerden bir tanesi ya da daha fazlası baz alınarak bir seçim yapılır: lise notları, üniversite standart giriş testi ve iş deneyimi. Bu genel olarak belirlenmiş çerçeve içerisinde, öğrencilerin kabulüne ilişkin sorumluluk kurumlardadır. Hemen hemen bütün kamu eğitimi ya da devlet destekli eğitim ücretsizdir. Öğrenci yardım sistemi öğrencinin çalışma esnasında hayat masraflarının yanı sıra ders yayınları da dahil olmak üzere öğrenim masraflarını da karşılayacak şekilde tasarlanmıştır.
(Kaynak: http://www.megep.meb.gov.tr, http://www.eurydice.org, 2005))
|
18.03.2008
|
|
Gençlik Bilgi Günleri 22-23 Mart'ta
Gençler sadece heyecanları ve enerjileriyle değil, başarıları, hayalleri ve projeleriyle de Türkiye’de hayatın dinamiğini oluşturuyorlar. Sivil Toplum Kuruluşları ve gençlik grupları bu dinamizmin gelişmesine, korunmasına ve yaygınlaşmasına büyük katkılar sağlıyorlar. Projeleriyle gençlerin hayatına değer katıyorlar... Uzun ve sağlıklı bir hayata sahip olmak; toplumsal ve siyasi faaliyetlerde yer almak; bilgiye daha kolay ulaşabilmek ve daha güvenli bir hayata sahip olmak insanî gelişmenin temelleridir. Bireylerin hayat kalitelerinin yükselmesi, ancak bu temellerin birçoğunun gerçekleşmesiyle daha iyiye gidebilir.
Türkiye’de gençlerin gelişimine katkı sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından hazırlanan Ulusal İnsanî Gelişme Raporu: Türkiye’de Gençlik, 21 Mart 2008 tarihinde düzenlenecek bir basın toplantısında kamuoyuna tanıtılacak. Ardından raporun gençlere ve gençlikle ilgili kuruluşlara tanıtılabilmesi amacıyla, 22-23 Mart 2008 tarihinde Ankara Dünya Ticaret Merkezi’nde “Gençlik Bilgi Günleri” düzenlenecek.
Gençlik Bilgi Günleri’nin gençlerin enerjisini ve coşkusunun yansıtılabileceği bir festival atmosferinde gerçekleşmesi planlanmaktadır. Sizler de “Gençlik Bilgi Günleri”ni ziyaret etmeye gelebilir ve atölye çalışmalarına katılabilirsiniz. Gençlik Bilgi Günleri hakkında (www.genclikpostasi.org) web adresinden daha fazla bilgi alabilirsiniz. Atölye çalışmalarına katılım ve Gençlik Bilgi Günleri’ni ziyaret ücretsizdir.
|
18.03.2008
|
|
Fırtınada uyumak...
Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik satın almıştı. Yerleştikten sonra ilk işi bir yardımcı aramak oldu. Ama ne yakındaki köylerden ne de uzaktakilerden kimse onun çiftliğinde çalışmak istemiyordu. Müracaatçıların hepsi çiftliğin yerini görünce çalışmaktan vazgeçiyor, ‘‘burası fırtınalıdır, siz de vazgeçseniz iyi olur’’ diyorlardı.
Nihayet çelimsiz, orta yaşı geçkince bir adam işi kabul etti. Adamın haline bakıp ‘‘çiftlik işlerinden anlar mısın?’’ diye sormadan edemedi çiftlik sahibi. ‘‘Sayılır’’ dedi adam, ‘‘fırtına çıktığında uyuyabilirim.’’ Bu ilgisiz sözü biraz düşündü, sonra boş verip çaresiz adamı işe aldı. Haftalar geçtikçe adamın çiftlik işlerini düzenli olarak yürüttüğünü de görünce içi rahatladı. Ta ki o fırtınaya kadar...
Gece yarısı, fırtınanın o müthiş uğultusuyla uyandı. Öyle ki, bina çatırdıyordu. Yatağından fırladı, adamın odasına koştu: ‘‘Kalk, kalk! Fırtına çıktı. Her şeyi uçurmadan yapabileceklerimizi yapalım.’’ Adam yatağından bile doğrulmadan mırıldandı: ‘‘Boş verin efendim, gidin yatın. İşe girerken ben size fırtına çıktığında uyuyabilirim demiştim.’’
Çiftçi adamın rahatlığına çıldırmıştı. Ertesi sabah ilk işi onu kovmak olacaktı, ama şimdi fırtınaya bir çare bulmak gerekiyordu. Dışarı çıktı, saman balyalarına koştu. Aaa! Saman balyaları birleştirilmiş, üzeri muşamba ile örtülmüş, sıkıca bağlanmıştı. Ahıra koştu. İneklerin tamamı bahçeden ahıra sokulmuş, ahırın kapısı desteklenmişti. Tekrar evine yöneldi; evin kepenklerinin tamamı kapatılmıştı. Çiftçi rahatlamış bir halde odasına döndü, yatağına yattı. Fırtına uğuldamaya devam ediyordu. Gülümsedi ve gözlerini kapatırken mırıldandı: ‘‘Fırtına çıktığında uyuyabilirim.’’
Sıkıntılara zihnen (bilgi, plan), mânen (dua), maddeten (tedbir) hazırsanız, fırtına çıktığında uyuyabilirsiniz. Hayatınız boyunca.
|
18.03.2008
|
|
Rehberlik ve araştırma merkezi’nden ücretsiz kitap
Zeytinburnu Rehberlik ve Araştırma Merkezi tarafından hazırlanan özel eğitim kitapları Mart ayı içerisinde talep edenlerin adreslerine kitaplar için herhangi bir ücret talep etmeden, kargo masrafı ödemeli olarak gönderiyor. Konuyla ilgi eğitim sayfamıza bilgi veren Zeyram Genel Müdürü M. Hilmi Eren, taleplerin Mart sonuna kadar kabul edileceğini belirtti. Kitaplar: Çocuğum Okul Başladı, Engelli Hakları, Otizm, Eğitimde Kariyer Danışmanlığı, Başarmak İçin, Rehber Sözler, RAM Tanıtım Kitapçığı, 20 adet farklı broşür. Ayrıntılı bilgi için 0212 558 08 43 nolu telefonu aramak ya da ([email protected]) adresine elektronik mektup göndermek gerekiyor.
|
18.03.2008
|
|
Öğrenci ve kopya
Bir gün öğretmen sınav yapıyormuş. Çocuğun birinin, eline bakıp bakıp kağıda bir şeyler yazdığını görmüş. Öğretmen yanına gitmiş: ‘‘Ne yapıyorsun sen?’’ Çocuk bir eline bakmış bir öğretmene: ‘‘Elimden geleni yapıyorum öğretmenim.’’
***
Adam bir şirkete iş başvurusu yapmak için gitmiş. Patrona sormuş: ‘‘Ayda ne kadar maaş veriyorsunuz?’’ ‘‘Başta az alırsınız ama sonra artar.’’ Adam bu cevabı duyunca kapıya yönelmiş: ‘‘O zaman ben sonra geleyim.’’
***
Çocuk babasına sormuş: ‘‘Babacığım insanlar niçin bu kadar çok çalışıyor?’’ Babası: ‘‘Ekmek parası yüzünden evladım.’’ Çocuk biraz düşündükten sonra tekrar sormuş: ‘‘Peki öyleyse fırıncılar niçin çalışıyor?’’
|
18.03.2008
|