Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Komutandan Çanakkale kahramanlarına bayram mesajı

Özel arşivleri ilgi uyandıran merhum gazi Nurettin Peker, neredeyse bütün hayatını aktardığı günlüğüne, ilgi ve dikkatini çeken bazı yazışmaları da kaydetmiş. Bu kayıtlardan biri, Kâzım Karabekir’in, emrinde bulunan 14. Tümen’e Kurban Bayramı vesilesiyle yazmış olduğu bir ordu emrine ait. Emrin yazılmasından bugüne kadar geçen yaklaşık 92 yıllık zaman, vatanın her türlü kötülük ve tehditten korunmuş olarak ebediyen yaşaması için şehit olmayı gaziliğe tercih eden o korkusuz ve ölümsüz kuşağı daha iyi anlamamıza yardım ediyor.

Nurettin Peker, bu bayram kutlamasını kaydederken altına şöyle bir açıklama yapmış:

“Bu fırka, Balkan Harbi’nden sonra, Yanya’dan Kastamonu’ya dönmüş ve Çanakkale Savaşı’na girmiş. Zaferden sonra Kafkas Cephesi’ne, oradan Irak Cephesi’ne, sonra 13. Ali İhsan (Sabis) Paşa Kolordusuyla İran’a, oradan tekrar Irak’a gelerek, İngiliz ve Ruslarla yapılan savaşlarda beş-altı kere dolup boşalmış, erimiş. Bir kısmı 30 Ekim 1918’de mütareke günü İngilizlere esir düşmüş ve bir kısmı da karargâhı ile Musul’a çekilerek, tekrar doldurularak İstiklâl Harbi’ne katılmış ve Kastamonu’ya dönmüştür.”

İşte bu bayram kutlamasının orijinalini ve günümüz Türkçesine çevrilmiş hali:

14. Fırka Kumandanı Kaymakam Kâzım Bey’in Çanakkale Savaşı esnasında Kurban Bayramı sebebiyle tümenine yazdığı bayram tebriği:

Kerevizdere, 4 Ağustos 1331

Yarın Kurban Bayramıdır.

Yüz binlerce muvahhidin Kâbe-i Muazzama’da dergâh-ı ulûhiyete yöneldiği, rahmet-i ilâhî kapılarının âlem-i İslâm’a açıldığı gündür.

İngiliz vahşeti, Fransız denaeti, Rus zulüm ve esareti milyonlarca İslâm kardeşimize, bu sene Kâbe-i Muazzama’nın yollarını kapadı.

Bu melanet elbette gayretullaha dokunacaktır, Orduyu İslâm pek yakında mansur ve muzaffer olacaktır. Gelecek yılın bu günleri, dört yüz milyon ehl-i İslâm hür, müstakil ve müttehit (olarak) Liva’ül-Hamd-i Ahmedî altında; Âl-i Osman bayrakları sayesinde, müştak ve müftehiri olduğu Beytullah’a kavuşacak, “Lebbeyk Allahümme Lebbeyk” diye haykıracaktır.

Her evde, her bucakta, tehliller, tekbirlerle kurbanlar kesilirken, biz de Kerevizdere kurbanlarımıza ve şehit kardeşlerimize Fatihalar gönderelim. Bizler ya şehitlik ya gazilik duygusuyla Hakk’a bel bağlayalım. Tâ ki dinimiz kurtulsun, namusumuz masun kalsın, nam-ı millet yükselsin, vatan ebedî şan ve şeref bulsun. Bu mübarek gün vesilesiyle zabitan ve efrat arkadaşlarımın gözlerinden öper ve cümleyi tebrik ederim.

14. Fırka Kumandanı Kaymakam Kâzım

14. Tümen1 Komutanı Yarbay Kâzım Karabekir’in, Çanakkale Savaşı sırasında Kurban Bayramı sebebiyle tümenine yazdığı bayram tebriği:

Kerevizdere, 1915

Yarın Kurban Bayramıdır.

Allah’ın bir ve eşsiz olduğuna inanan yüz binlerin yüce Kâbe’de Allah katına yöneldiği, Allah’ın merhamet ve bağışlama kapılarının İslâm dünyasına açıldığı gündür. İngiliz vahşeti, Fransız alçaklığı, Rus zulüm ve esareti, milyonlarca İslâm kardeşimize bu sene yüce Kâbe’nin yollarını kapadı.

Bu lanetlenecek durum elbette Allah yolunda çaba harcayanlara dokunacaktır. İslâm ordusu, pek yakında Allah’ın yardımıyla galip ve muzaffer olacaktır. Gelecek yılın bu günleri, dört yüz milyon İslâm inananı özgür, bağımsız ve birlik içinde, mahşer gününde olacağı gibi Hazreti Muhammed’in (asm) bayrağı altında toplanacak; yüce Osmanlı bayraklarının gölgesinde, görmek için can attığı, varlığıyla övündüğü Beytullah’a kavuşacak, “Lebbeyk Allahümme lebbeyk”2 diye haykıracaktır. Her evde, her bucakta tehliller3 ve tekbirlerle kurbanlar kesilirken, biz de Kerevizdere4 kurbanlarımıza ve şehit kardeşlerimize Fatihalar gönderelim. Bizler, “ya şehitlik ya gazilik” duygusuyla Allah’a bel bağlayalım. Tâ ki dinimiz kurtulsun, namusumuz her tür kötülükten uzak kalsın, ulusumuzun adı yükselsin, vatan sonsuza dek şan ve şeref bulsun.

Bu kutlu gün nedeniyle, subay ve er arkadaşlarımın gözlerinden öper ve herkesi tebrik ederim.

14. Tümen Komutanı Yarbay Kâzım Karabekir

(Kaynak: TRT Radyo Televizyon Dergisi Aralık 2007 / Aynur Çelikcan)

Çanakkale’de azınlıklarla birlikte

omuz omuza savaştık

Çanakkale’de sadece Müslüman halk değil, bu topraklarda yaşayan ve Türklerle et tırnak gibi kaynaşan gayrimüslim vatandaşlarımızdan da vatanı için hayatını verenler olduğu bir gerçek. Bu konuda geçtiğimiz yıllarda gazeteci Mehmet Gündem’in Milliyet gazetesinde “İmparatorluğun öteki çocukları Gayrimüslim vatan şehitleri” başlıklı bir araştırması yayınlandı. Bu araştırmaya göre Çanakkale’de Müslüman Osmanlı askerleri ile birlikte omuz omuza savaşan Ermeni, Rum, Yahudi gibi değişik milletlere ve dinlere mensup Osmanlı askerleri de vardı.

Osmanlı Teşkilatı Mahsusası’nın başında bulunan Eşref Kuşcubaşı’nın şu tesbitleri de manidardır: “Şu gerçeği tarih önünde tekrarlamak isterim; Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları içinde yaşayan bütün Rumlar, Ermeniler, Yahudiler asla hain değillerdir. Aralarında öz ve halis Türk kadar bu topraklara bağlı, hatta bu topraklar için seve seve ölecek insanlar çıkmıştır. En nazik ve buhranlı günlerde birçok Ermeni ve Rum vatandaşlarımızdan, en vatanperver Türkleri gıpta ettirecek yakınlık görmüşüzdür... Bu, ahlak sahibi kadirşinas insanlar bizlerle beraber gülmüş, beraber ağlamışlardır. Malta sürgünleri içinde Rumlar, Ermeniler, Yahudiler vardır. “

Gündem’in bu araştırmadan öğrendiğimize göre Aram Andonyan, Balkan Savaşı tarihi konulu kitabında şu önemli notu düşüyor: “Savaşın çeşitli cephelerinde ve Yanya’da olduğu gibi görevlerini fedakârane yerine getiren Ermeni askerler, aynı şekilde Batı ordularında da bu görevlerini ifa ederek Türk komutanlar tarafından cesaret ve sadakatleri takdire şayan oldular”.

Aynı araştırmadaki bir başka önemli bilgiyi ise Yüzbaşı Sokrat İncesu’nun kaleme aldığı küçük ama önemli bir hatırat kitabından öğreniyoruz. Osmanlı ordusunda görev yapan Rum bir subay olan İncesu, 1964’te yayınladığı “I. Dünya Savaşı’nda Çanakkale-Arıburnu Hatıralarım” kitabına şu cümlelerle başlıyor: “Kafkasya’da, Filistin’de, Arabistan çöllerinde ve nihayet -dünyayı yenenlerin yenildiği yer- olarak tarihe geçen Çanakkale’deki harplere iştirak etmiş, değerli silah arkadaşlarımla sevinçli ve elemli günler yaşamış bir Türk zabiti olarak, hatıralarımı bu minik eserimde toplayıp nazarlarınıza arz etmeyi zevkli bir vazife telakki etmekteyim.”

Sokrat İncesu, savaşın bütün dramlarına acılarına şahit olmuş bir Osmanlı subayıydı. Gözünün önünde binlerce Türk askerimiz şehit düştü. İncesu, pek çok cephede savaştı. Kirte cephesinde yaralandı. Sıhhiye erleri tarafından cephe gerisine getirildiğinde Kaymakam Ali Rıza Bey’in ‘Vah yavrum, evladım Sokrat’ım. Seni de mi kaybettik’ sesi hayal gibi geliyordu. Ancak 3 gün sonra gözlerini açtı. İncesu, ölümü cephe gerisine erteleyenlerden olarak savaştı. Cemal Paşa’nın teftişinden geçti. Kendini ‘Makineli tüfek kumandanı Sokrat’ diye takdim etti. Filistin cephesinde 23. Piyade Alayı’nın 12. Makineli Bölüğü’nü kumanda etti. Komutanlarından takdir gördü. Bir teftiş esnasında Enver Paşa, Mülazım Tahsin Efendi ve Yüzbaşı Sokrat’ı çağırdı: “Kahraman evlatlarım; bilhassa son harekâtta göstermiş olduğunuz fedakârlıktan dolayı ordu sizi harp madalyasıyla taltif etmiştir” diyerek madalyaları takıp gözlerinden öptü.

Kitapta, 8. Bölük Kumandanı Sokrat Efendi’ye gönderilen bir emir şöyle: “Mevzilerinizi sıkı tutunuz, bulunduğunuz ara siperin yanlarına siper kazarak askeri bu siperlere yerleştiriniz. Düşmanın bir adım ileri atmasına eldeki tüm kuvvetle karşı koyunuz. Sizi Allah’a emanet ederim. Tabur kumandanı Mithat.”

İncesu, kitabı şu sözlerle bitiriyor: “Çanakkale, Gelibolu, Kanlısırt, Arıburnu, Kitre, Seddülbahir ve I. Dünya Savaşı’na sahne olan Çanakkale harp sahalarını gezmek ve binlerce isimsiz vatan şehidinin yattığı bu mübarek toprakları ziyaret ederek ruhlarına bir Fatiha okumak her Türk’ün bir vecibesi ve yurt vazifesi olmalıdır.”

Osmanlı dönemindeki adı Mekteb-i Sultani olan meşhur Galatasaray Lisesi’nin içinde “Vatan Uğruna Şehitlerimiz” diye bir bölüm yer alıyor. Mermer bir kitabe üzerine isimler yazılmış. Kitabenin sağ ve solunda ise şehitlerin fotoğrafları var. Galatasaraylı bu şehitlerin içinde gayrimüslimleri de görmek mümkün.

Söz konusu araştırmada tesbit edilebilen listede, Çanakkale Savaşı’nda Osmanlı ordusu saflarında şehit olan 105 gayrimüslim erin ismi bulunuyor. “Çanakkale gibi büyük ve kanlı bir savaşta 105 kişi nedir ki?” deyip geçmemek lazım. Çünkü bu Osmanlı ruhu demek. Bir de askerî litaratüre göre “şehitlik” kavramı savaş esnasında canlarını kaybedenler için kullanılıyor. Savaşta yaralanıp daha sonra hayatını kaybedenler, kayıplar veya savaş sebebiyle başka bir şekilde vefat edenler de hesaba katıldığında şüphesiz bu sayı çok çok daha artacaktır.

Dipnotlar:

1 14. Tümen, Kastamonu ve civarı askerlerinden oluştuğundan, Kastamonu Tümeni olarak da anılır. Cumhuriyet kurulduktan çok sonra bile, her yöreden askere gidecek olanlar toplanarak bir araya getirilir ve eğitimlerini birlikte yaparlardı.

2 “Lebbeyk”; buyurunuz, emrinizdeyim, emir sizindir, dileğinize razıyım anlamlarına gelir. Kabe’de tavaf sırasında “lebbeyk” ile başlayan birçok dua okunabilir. Bu duaların tümüne “telbiye” adı verilir.

3 Tehlil: İslâm inancının temeli olan “Lâ ilahe illallah” sözünü tekrarlama.

4 Kerevizdere, Gelibolu Yarımadası’nın güney ucunda, Seddülbahir bölgesinde bulunur ve Çanakkale Savaşları içinde yer alan iki savaşa adını verir. 1. Kerevizdere Savaşı 21-22 Haziran 1915’te, 2. Kerevizdere Savaşı ise 12-13 Temmuz 1915’te gerçekleşmiştir. 14. Tümen, Kerevizdere Savaşlarından dolayı azalan kolordu mevcudunu takviye için bu savaşlardan sonra kolordu emrine girmiştir.

18.03.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri