İktidar partisini “kapatma dâvâsı”, Türkiye’nin gündemini kapattı. Irak’ın ABD tarafından işgal edilip istilâ edilişinin beşinci yıldönümü. Ekonomi “imdât!” işâretleri veriyor. Dünya bir milyon insanın katledildiği, halkın yarısının ABD tarafından sürdürülen savaşın Irak savaşının dehşetini tartışıyor. Keza küresel ekonomik dalgalanmayla Türkiye’nin büyük kriz riski altında olduğu, artık ekonomiden sorumlu bakanlar tarafından da itiraf edilmekte…
Ne var ki Başsavcının sözkonusu “kapatma dâvâsı”, bütün problemleri âdeta halının altına süpürmekte. Bu haliyle krizin eşiğindeki Türkiye’ye de bir nev'î “can simidi” olmakta. Ancak, sorunların daha büyük sorunlarla ötelenmesi, problemleri daha da kronikleştirip içinden çıkılmaz hale getirmekte... Bu gidişle başörtüsüne tepeden dayatılan yasadışı yasak daha da azacak…
* * *
Meclis’te anayasayı dahi değiştirecek güce sahip olduğu halde çıkarılmayan “YÖK yasası” yine ertelenecek. “İrtica” suçuyla hayatlarını mesleklerine vermiş subay ve astsubaylar ordudan ihrâç edilecek. Daha evvel “şerh” koyan yeni Cumhurbaşkanı “onaylamaya” devam edecek; Başbakan ve Millî Savunma Bakanı sâdece “şerh” koymakla kalacaklar…
Dünyanın hiçbir yerinde olmadık bir garâbette, Kur’ân kursları önündeki yaş yasağı, imam hatip liselerinin önünü kesmek bahanesiyle 28 Şubat’tan bu yana yüzbinlerce öğrenciyi mağdur eden katsayı mağduriyetine bir çözüm bulunmayacak…
Oysa gelinen süreçte yapılacak olan Ankara’nın AB’ye taahhüd ettiği demokrasi ve özgürlük kriterlerini daha kararlı bir biçimde hiçbir etki altında kalmadan hayata geçirmesidir.
Bunun dışında özellikle temel hak ve hürriyetlerde gösterilecek her zaaf ve sergilenecek ürkeklik, tıpkı yasadışı başörtüsü yasağında olduğu gibi, yasakçıların ve dayatmacıların ekmeğine yağ sürecek. Siyasî iktidarın yalnız “parti kapatmayı zorlaştıran” düzenlemelerle kalmaması gerekir. Aksi halde, “pansuman tedbirler”le bugün problem aşılsa da Türkiye’nin demokratikleşme sorunu hep baş ağrıtacak.
Bu hususta, öncelikle Yargıtay eski Başkanı Sami Selçuk’un önerdiği, 28 Şubat postmodern darbenin antidemokratik dayatmalarına temel teşkil eden 12 Eylül ihtilâli ürünü yasakçı düzenlemelerin ortadan kaldırılması gerekir. Siyasî iktidar, salt birkaç maddelik “parti kapatma” düzenlemesiyle iktifa etmemeli; bu vesileyle anayasa ve yasalarda demokrasinin önünü tıkayan ayrıkları temizlemeli. Siyasetin demokratikleşmesi için öncelikle siyasî partiler ve seçim kanununun düzeltilmesi bunların başında geliyor.
Partilerde lider sultasına son veren; partilerin üye ve tabanlarını yetkilendiren, seçilmiş teşkilâtları genel merkezin emr-i vakilerinden koruyan değişiklikler mutlaka yapılmalıdır. Hâkim nezâretinde ön seçimle listenin birkaç katı aday adayının parti üyeleri tarafından sıralandığı, “tercihli sistem”le seçmenin istediğini başa çekip seçtiği bir seçim rejimini mutlaka getirmelidir.
* * *
Tesbit şu ki her ne kadar “bu noktaya gelinmemeliydi” dese de, “laiklik” üzerinden siyaset yapan CHP kendi kulvarında en azından “anamuhalefet” olmayı temin eden bu “tahterevalli oyunu”ndan “hoşnut” görünüyor. Kutuplaşma ve siyaseti uçlara ayrıştırmanın Baykal’ın en azından “laik oyları” toplayıp mevcut durumunu muhâfaza garantisini sağladığı her halinden anlaşılıyor.
2002 seçimlerinden birkaç ay sonra iptal edilen “Siirt seçimleri”yle Erdoğan’ın Başbakan yapılmasına engel teşkil eden cezaları kaldıran anayasal ve yasal değişikliklere Baykal’ın açıkça destek vermesinin anlamı da bu idi. Bundandır ki AKP, “kapatma dâvâsı”nı demokratikleşme, temel hak ve özgürlüklerin temini ve siyasetin her türlü vesâyet altından kurtulmasına vesile kılmalı. Özellikle siyasî rakiplerine karşı demokrat ve muhâfazakâr seçmen nezdinde kısa vadede “oy devşiren” hesaplardan vazgeçmeli; seçmen nezdinde “tek seçenek” olmayı avantaja dönüştürmekten sakınmalı…
Siyasî yarışta “mağduriyet”le oy devşirme ameliyesine dönüştürmemeli. Son Cumhurbaşkanı seçimi öncesinde olduğu gibi, insafsızca “siyasî malzeme” yapmaktan uzak durmalıdır… Aksi halde, siyaset hep kırılgan haliyle demokrasi dışı güçlerin çeşitli perdeler altındaki müdahâlelerine mâruz kalacak; demokratik işleyiş bir türlü rayına oturmayacaktır. Yarım asrı aşkındır olduğu gibi…
Siyasî iktidar, “kapatma dâvâsı”nı bir demokratikleşme fırsatı bilmelidir…
22.03.2008
E-Posta:
[email protected]
|