Başsavcının AKP’yi “kapatma dâvâsı”, Başkentte siyasetin kamplaşmasına ve oy pastasını iktidar ile ana muhalefet partisi arasında paylaştıran bir oyuna dönüştürüleceğinin sinyalleri alınıyor…
Belli ki Türkiye’de siyasî gerginlik üzerine bina edilen “laikçilik tahriki”yle bütün sağ ve demokrat oyları AKP’nin torbasına doldurup, geri kalanları CHP’ye itmek iki partinin de işine geliyor.
Belli ki “kapatma dâvâsı” gibi siyasete dıştan yapılan bu tür müdahâleler, siyasetin gerçek zemine dönmesini ve AKP’ye alternatifleri engellemek için. Özellikle Demokrat Parti, Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisi kulvarının tabiî mecrâsına dönmesine fırsat verdirmemek için…
Tıpkı 27 Mayıs’la başlayan ve her on yılda darbelerle ve postmodern darbelerle “demokrat misyon” partilerinin önünün kesilmesi ameliyesi gibi…
Tıpkı Yargıtay eski Başkanı Kanadoğlu’nun, daha gireceği ilk seçimlerde AKP’ye “kapatma dâvâsı” açıp Erdoğan’ın seçimden bir hafta önce apar topar “ifâde vermek” için âlây-ı vâlâ ile bütün medyanın gözü önünde âdeta canlı yayında DGM’ye çağrılıp “ifâdesinin alınması” gibi…
Erdoğan’ın yarım saatlik “DGM ziyareti”nin durup dururken partisine en az yüzde 10’luk bir oy sağladığı o gün yapılan birçok ankette açıkça ortaya çıkmıştı.
Şimdi de seçimlerden altı ay sonra bir mahallî seçim öncesinde aynı senaryo tekrarlanıyor…
* * *
“Demokrasi bu kadar ucuz mu!” diye yakınan Erdoğan’ın, bu durumu açıkça halka şikâyet ederken “mahallî seçimler”den sözedip, partisinin kapalı ve çok gizli grup toplantısında, “Bu işler bize yarar, oylarımız artacak, toprağımız bereketlenecek” demesi dikkat çekici..
Keza Başbakan Yardımcısı Şahin’in, “bu mesele bize yüzde 50’yi sağlar” diye sevinerek “kapatma dâvâsı”nı açanlara “teşekkür” etmesi, diğer bir tâbirle “dâvâ”nın üzerindeki ucuz siyasî hesapları deşifre ediyor.
Bu arada baştan beri AKP’ye tam destek çıkan medyada furya başladı bile. Kimi “özel” televizyonlarda “şov”a dönüştürülen “özel anketler”le aynen 27 Mayıs gece yarısı Genelkurmay web sitesindeki “e-muhtıra” sonrasında olduğu gibi, Başsavcının bu teşebbüsüyle AKP’nin yüzde 70’leri bulduğundan bahsediliyor.
Medya, üniversiteler, yargı ve laik kurumlar, 28 Şubat sürecine benzer bir ayrışmayla çapraz ve asimetrik kışkırtmalarla, milletin değerlerini itici ve incitici propagandalarla yeniden “laik” - “anti laik” kutuplaşmasını alevlendiriyor. Bir ucuna AKP’yi, diğer ucuna CHP’yi koyduğu tahterevalli oyununu oynatıyor.
Varsa yoksa iki parti; AKP ile CHP. Bunun dışındakiler âdeta unutturuluyor. Özellikle Türkiye’de 1946’da demokrasinin kurucu partisi olmuş; tek parti döneminde yasaklanan Ezân-ı Muhammedî’yi iktidara geldikten bir hafta sonra aslına çevirmiş; din eğitimi ve öğretimini yaygınlaştırmış, mekteplere din derslerini koymuş, 571 imam hatip okulunu, üç bin Kur’ân kursunu, onlarca yüksek İslâm enstitüsünü ve İlâhiyat fakültesini hizmete açmış, Diyanet’e 80 bin kadro sağlamış Demokrat Parti çarpıtmalarla yok sayılıyor.
Ve bu durum en çok seçmen nezdinde âdeta alternatifsiz edilen AKP’nin işine geliyor…
* * *
Elbetteki bir partiyi “kapatma dâvâsı”nın hiçbir mâkul gerekçesi olamaz . Demokrasilerde partileri kuran, iktidara getiren, iktidardan düşüren ve kapatan millettir; mahkemeler değil.
Lâkin son Cumhurbaşkanı seçiminden önce bizzat Erdoğan’ın ikrarıyla yüzde 26 ile 36 arasında dolaşan AKP’nin oylarını yüzde 46’lara tırmandıran Anayasa Mahkemesi’nin “367 şartı”nda olduğu gibi, belli ki bu hâdise üzerinden de öncelikle siyasî rant hesapları yapılıyor. Türkiye’nin demokrasisinin yaralanmasının, inanç özgürlüğü ve mânevî meselelerdeki tıkanmanın verdirdiği zayiat umurlarında değil…
Anlaşılan o ki, siyasetin tabiatındaki “cerbeze” ile AKP, ideolojik devlet zihniyetiyle gözleri “laikliğin korunması”ndan başka bir şey görmeyen halka rağmenci mihrakların “sunduğu” bu fırsatı da tepe tepe kullanacak. Uzun süre sürecek ve belki de mahallî seçimler sonrasına sarkacak “dâvâ”yı “mağduriyet” rolüyle avantaja dönüştürecek.
Şu hale bakın; Türkiye ciddî bir anafordan geçiyor. Dünyada herkes kendi derdine düşmüş. Ekonomi, kritik ve kaotik bir sürece giriyor. Irak savaşının mimarı Bush’un yardımcısı Cheney Ankara’ya geliyor. Türkiye dış politikada bir dizi emr-i vakiyle karşı karşıya….
İktidar partisi hakkında kapatılma dâvâsı açılıyor. Ne var ki, partinin genel başkanı ve Başbakan, hâlâ “hedef 2009 mahallî seçimleri, bu bizim oylarımızı arttırır” diye milletvekillerine tesellî verip meseleyi “siyasî rant hesapları”yla açıklıyor…
Yazık…
19.03.2008
E-Posta:
[email protected]
|