Senin baban bir teferruattı yavrum, cenazesinde sloganlar attığımız ve anında unuttuğumuz.
Senin baban bir teferruattı yavrum, lafı döndürüp dolaşıp kendisine bağladığımız.
Senin baban, vatan söz konusu olduğunda da teferruattı, vatan söz konusu bile değilken de teferruattı.
Vatan aslında her zaman söz konusuydu, bir bakıma. Zira işin içinde ister istemez bir “vatandaş” vardı. Hani şu halk plaja hücum edince dışarıda kalan vatandaş değil. Düpediz TC Kimlik No’lu vatandaş. Misal: Sen…
Hem uğruna sloganlar atılıyordu, hem de teferruat oluyordu baban ve baban gibiler; anlaşılması güç bir çelişkiydi yavrum, her çelişki gibi.
Vatan aslında bir simgeydi yavrum. O sadece bir toprak parçası değildi. İnsanın doğup büyüdüğü, kendisinden bir parça bulduğu ve kendisinden bir parça kattığı o toprak parçası değildi.
Vatan, vatanla beraber kimilerini daha içine alan başka bir şeydi. Baban o içine alınanlardan biri değildi, “gerisi” idi sadece.
Teferruat olması, onun için büyük sözler edilmesine engel değildi. Zira teferruatçı vatanseverler için büyük söz, denizdeki kum bolluğundaydı.
Üzülme yavrum, dik dur. Zira sen de büyüyünce bir teferruat olacaksın. Hatta sana büyük bir gururla teferruat olduğunu söyletecekler. Sen gururlu bir teferruat olarak yaşayacaksın. Ağlamayacaksın. Zira ağlamak teferruata yakışmaz. Zira ağlamak, bir teferruattır.
Büyüyünce yine vatan söz konusu olacak, sen yine “gerisi” tarafında bir teferruat olarak yerini alacaksın. Senin için de sloganlar atılacak ve denizdeki kum bolluğundaki büyük laflardan senin hakkında da söylenecek.
Sen bir teferruat olarak öleceksin. Ardından her teferruatın söylemesi beklenen söz söylenecek:
Vatan sağ olsun…
01.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|