En çok ihtiyaç duyulan günlerde istikrar darbe aldı. Başta Amerika ekonomisi olmak üzere bütün dünyada ciddî krizler yaşanıyor. Dünyaya yön veren ekonomilerin ‘grip’ olduğu şu günlerde Türkiye ekonomisinin yatağa düşme tehlikesi var.
“Durum o kadar da kötü değil, göstergeler iyi” diyenler de haklı olabilir. Ancak reel sektörü temsil edenlerin beyanlarına bakılırsa 2008 ekonomik anlamda ‘kayıp yıl’ olmaya aday.
Yılın çeyreğini geride bıraktık. Tartışmalara bakılırsa sadece ekonomik anlamda değil, siyasî anlamda da 2008’i kaybedebiliriz. Yapılması gereken öncelikli işler arasında ‘daha hür, daha demokrat bir Türkiye’ hedefinin yer almaması ciddî bir kayıp.
Sıkıntılar kapıda olmakla beraber, bu sıkıntılar aşılmaz değil. Fırsatlarımız da var, ancak ne hikmetse bu fırsatlardan haberdar değilmişiz gibi davranılıyor. Mesela, ciddî ‘para’ sıkıntısı yaşanıyor; ama öte yanda gidecek yer arayan ciddî fonlar, paralar var. Bilhassa Körfez ülkeleri bu konuda dikkate alınmalı. Nitekim, konuyla ilgili açıklama yapan Kuveyt Türk Genel Müdürü Ufuk Uyan, bu imkânlara dikkat çekip, “Dünyada ciddî bir kriz var. Bunu görmezden gelemeyiz. Türkiye için Körfez ülkelerindeki birikim iyi bir fırsat. Bu fonları ülkemize çekebiliriz. Bunun için çalışıyoruz” şeklinde konuşuyor.
Yüksek seyreden petrol fiyatları sebebiyle bu ülkelerin kasası dolu. Yatırıma dönüşmeyi bekleyen ciddî bir birikim var. Fakat bazıları bu fırsatları değerlendirmek yerine, var olan tarihi dostluklara zarar vermenin peşinde. Elbette bu konudaki baş ‘suçlu’ medyadır, ama yardımcılarını da unutmamak lâzım.
İçinde bulunduğumuz haftada, Kuveyt Emiri Türkiye’yi ziyaret etti. Medya, aradaki muhtemel fırsatları değerlendirmek gerektiği şeklindeki haberler yerine, Cumhurbaşkanı Gül’ün misafirini havalimanında karşılamasını garip karşılayan yayınlar yaptı. Tabiî ki sadece menfaatlerle hareket etmek hiç kimseye yakışmaz. Ancak bu tavır, sadece menfaatlerle değil, samimiyetle açıklanabilecek tavır olarak da görülebilir.
Kuveyt Emiri ya da benzer şekildeki devlet adamları, Avrupa’ya gittiklerinde de en üst seviyede ağırlanmıyorlar mı? Yakın zaman önce ABD Başkanı Bush’un, ‘zengin misafirleri’ni nasıl ağırladıkları hatırlansın... Aynı şekilde Amerika ya da Avrupalı yöneticiler ‘zengin krallar’ın ülkelerine gittiğinde her türltü şirinliklere imza atıyorlar. Bunlar garip karşılanmıyorsa, çok yönlü dostluklarımız olan ‘komşu ülke’lerin yöneticilerini havalimanında karşılamak niçin garip karşılanır?
Sermayeleri ‘renk’lere ayırmanın ağır faturalarını ödeyen bir ülke olarak bu konularda daha dikkatli davranmak durumundayız. Pek çok ortak noktamız olan dost ve komşu ülkelerde yatırım için bekleyen paraları mutlak surette ülkemize çekmenin yolunu aramalı ve bulmalıyız. Bu konuda çalışanlara destek olmak da en birinci vazife. Bunun için de öncelikli olarak siyasî istikrara ihtiyaç olduğu belli.
Devam eden tartışmaları bir de bu yönüyle değerlendirmek faydalı olur. İçerde sun’î ‘düşman ve korku’larla kavgayı bırakıp, dışarıdaki imkân ve fırsatların farkına varalım. Bunu başarabilen Türkiye, istikrarsızlık denizini de aşar.
03.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|