Ahirete iman esası, direkt olarak hak ve hürriyetlerle ilgilidir. Zira, ölüm, diriliş, haşir, mizan, hesap, adalet, sırat, Cennet, Cehennem gibi hakikatler, doğrudan doğruya bununla ilgilidir.
Dünyada sonsuz yaşamayı arzuladığımız gibi, sonsuz hayatta sonsuz mutluluğu da isteriz. İşte, ahirete iman, sonsuz yaşama aşkını tatmin eder ve buna bağlı olarak tüm hastalıklarımızı tedavi eder.
- Ahirete iman, insanca yaşama lezzeti, zevki ve mutluluğunu verir.
- İnsan, sevdiği şeylerden ayrılmak istemez. En çok sevdikleri, başta ruhu olmak üzere, eşi, çoluk çocuğu, ebeveyni, akrabaları, malı mülkü vs. İşte, ölüm yok oluş ve kaybediş değil, buluşma yeridir. Ahirete iman, sonsuz hayatta buluşup sonsuza dek bir arada yaşama mutluluğu verir.
- Ahirete iman, sosyal hayatın emniyet ve huzur içinde geçmesini de sağlar.
Cemiyet hayatını meydana getiren çocuklar, gençler, ihtiyarlar, fakir ve zayıflar, musibetzedeler, hasta ve hayatından memnun olmayanlar, ehl-i iman ve takva sahibi insanların o imanla yüzleri güler.
- Çocukların nazik ve nazenin kalpleri, etraflarındaki ölümlerden devamlı müteessir olur. Cennete iman, onların o üzüntülerini hafifletir, ruhlarını “cennette buluşma” ümidiyle sükûnete kavuşturur.
Çocuklara, şu telkini yayar:
“Bu kardeşim veya arkadaşım öldü, cennetin bir kuşu oldu. Bizden daha iyi keyfeder, gezer. Ve validem öldü, fakat rahmet-i İlâhiyeye gitti, yine beni cennette kucağına alıp sevecek ve ben de o şefkatli anneciğimi göreceğim” diye insaniyete lâyık bir tarzda yaşayabilir.
Çocuklara der: “Cennet var, haylazlığı bırak.” Kur’ân dersiyle temkin verir.
Yalnız çocuklara değil, toplumun tüm katmanlarına tesellî verir:
Deli dolu, heyecanlı, güçlü kuvvetli gençlere der: “Cehennem var, sarhoşluğu bırak.” Aklı başlarına getirir.
Zalime der: “Şiddetli azap var, tokat yiyeceksin.” Adalete başını eğdirir.
İhtiyarlara der: “Senin elinden çıkmış bütün saadetlerinden çok yüksek ve daimî bir uhrevi saadet ve taze, bâkî bir gençlik seni bekliyorlar. Onları kazanmaya çalış.” Ağlamasını gülmeye çevirir.1
Ahirete iman, gençlerin taşkınlık ve galeyanda olan duygularını ancak Cehennem korkusu ve hesap verme inancıyla sükûnete kavuşturur. Böylece gençler zulmetmekten çekinirler:
“Zalimlerin hakkı şüphesiz ki pek acı bir azaptır...”2
“Oraya atıldıklarında cehennemin gürleyişini işitirler ki, kaynayıp duruyor... Neredeyse öfkeden parçalanacak!”3
Dipnotlar:
1- Şuâlar, s. 205
2- İbrahim Sûresi, 14:22
3- Mülk Sûresi, 67: 7-8.
03.04.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|