İnsanın çevresinde cereyan eden, bildiği veya bilmediği nice tehlikeli hâdise vardır. Zaman zaman şerli varlıklarla karşılaşabilir. Bu durum insanı korku, üzüntü ve endişeye sevk eder. Beşer, bunlara karşı mânevî bir destek ve güce dayanmak, moral bulmak ister.
İnsan, bu görünmez düşmanlara karşı, rûhî bir destek ve merci arar. İşte “Hafaza” denilen melekler Allah’ın izniyle insanları çeşitli tehlike ve düşmanlara karşı korurlar. Bu gerçek, bir âyette, “Her insanın önünde ve arkasında, onu Allah’ın emriyle muhafaza eden takipçi melekleri vardır”1 şeklinde ifade edilir. Meleklere îman, insanı ahlâklı olmaya iterken, sosyal nizam ve intizamı da sağlar. Her an, her yerde, iki omuzu üzerinde Kiramen Kâtibîn adında iki İlâhî kameraman bulunduğuna inanan bir kimse kötü yollara sapmaz.
Herhangi bir kişi kameraya alındığını, teyp veya mikrofonla dinlendiğini bildiği anda hareket, söz ve mimiklerine bile son derece dikkat eder. Meleklere îman, mü’mini haya sahibi de yapar. Kâinatın meleklerle doldurulmuş olduğuna inanan bir insan, onlara karşı hayâ ve hürmette kusur etmez.
İnsan yaptığı güzel iş, fiil ve hareketlerden dolayı takdir ve alkış bekler. İnsanlar, birbirlerini takdir etmekte cimrî davranabilir veya tam takdir etmeyebilirler. Ama, onu alkışlayan milyonlarca, milyarlarca meleğin varlığına inanan bir kimse, elbette güzel işler, fiiller, ameller, hal ve hareketlerinde gevşeklik göstermez.
Her insan sözlerini, fiillerini, sanatını, eserlerini, güzel davranış ve hareketlerini, hattâ gençliğini muhafaza etmek, bakîleştirmek ister. Teyp, fotoğraf makinesi, televizyon, video, kamera vs. insanlığın bu ihtiyaç ve arzusundan doğmuş. Bu, insanda fıtrî bir istek, bir ihtiyaçtır. İşte melekler âdetâ insanın bu ihtiyacına cevap vermekte, ilerde gösterilmek üzere onun her hareket, her söz, her fiil, her iş ve hayatının her safhasını bir kameraman gibi çekmekte, muhafaza etmektedirler.
İnsanın hayatta en çok sevdiği şey ruhu ve hayatıdır. Onlar üzerinde titreyip durur. En sağlam ellere teslim etmek ister. İşte Azrail ruhumuzu emanet ettiğimiz bir yed-i emindir. Onu yok olmaktan kurtaran böyle bir meleğin varlığı, değil kızgınlık büyük bir sürûr uyandırır insanda. Çok kıymetli bir malını ve servetini saklayamama, muhafaza edememe ve emin ellere teslim edememenin huzursuzluğunu yaşayan bir insanın ruh gibi çok değerli bir varlığını sağlam ellere teslim edişindeki huzur ve sürûru tahayyül edebilir misiniz?
Meleklere îmanın âsayişi temin ve hırsızlığı önlemede de büyük etkisi vardır. Şöyle ki: âsayiş ve emniyetin toplumlar için ne kadar önemli olduğunu anlatmaya gerek yok. Ancak yolsuzluk ve kanunsuzlukları önlemede emniyet mensuplarının da yetmeyeceği açık. Kişiler vicdanlarının sesini dinlemez, Allah’tan korkmazlarsa yapamayacakları kötülük kalmaz. Meleklere îmanın sağlam olduğu cemiyetlerde, böyle vakalara pek rastlanmaz, rastlansa da nadirdir. Çünkü, her ferdin kalbinde, başında, omuzunda, arkasında gizli, İlâhî bir polis, bir yasakçı, bir kameraman vardır. İşte bu inançtır ki insanları gemler, frenler.
Dipnot: 1- Ra’d Sûresi: 11.
31.03.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|