İnsan, düşünen varlık, diye de tanımlanır. Beynimiz/zihnimiz, duygularımız, kalbimiz düşünme ve fikir üretmek için dizayn edilmiş. Tefekkür, insan olmamızın temel özelliği değil mi?
Sonsuz tefekkür gücüne sahip bir maden yatağı gibi olan zihnimizi; düşünme teknikleriyle geliştirip, ona fevkalâde meziyetler kazandırabiliriz. Aynı zamanda ruh-beden, kâinat ve metafizik âlemin enerji boyutlarıyla irtibat kurarak iletişim sağlayabiliriz.
Düşünen beynimiz değil, ruhumuzdur. Ruh, bunu beyin aracılığıyla yapar. Düşünme, hadise ve nesne yerine onların sembollerini kullanarak yapılan zihnî bir faaliyet; eşya ve varlıklar arasında bağ kurma; müşahhastan mücerrede (somuttan soyuta) geçme; mantıkî prensiplere uygun akıl yürütmedir.
İnsanî bir özellik, bir vazife1 olarak da tanımlayabileceğimiz düşünme gücü, tefekkür; şuurlu olarak düşünmek, anlamak, araştırmak, fikir üretmek; bir şeyin hakikatini anlamak için onun üzerinde mantıklı, derin, etraflı, detaylı ve dikkatlice düşünmek, üzerinde yoğunlaşmak, zihnî faaliyet göstermektir. Maddeler halinde sıralarsak düşünme:
• Bir meseleyi çözme, halletme, anlamak için onu irade ile ele alma, çözmeye çalışma, teşebbüse geçme;
• Düşünüşü, bir başka düşünüşe çevirebilme, kaydırabilme, istikamet seyrini çizme;
• Bir konunun çeşitli yönlerini, değişik durumlarını sıralayarak zihninde tutabilme, koruyabilme;
• Birden fazla ve birbiriyle ilgili değişik mesaj ve uyaranların her birisine uygun cevaplar verebilme;
• Bir meselenin bütününe vâkıf olabilme, kavrayabilme; onunla ilgili kısımları anlayıp tefrik edebilme, değişik durumlarını ayırt edebilme; farklılıklarını ve parçalarını bir düzen içine sokabilme;
• Sembolleri kullanabilme, fikir yürütebilme, planlayabilme, programlayabilme; mümkün olanı bulup gerektiği şekilde düzenleyebilme ve çevremizle objektif münasebetler kurabilme kabiliyetidir.
Keşfedici, yüksek düşünce ise; sembol ve taslaklara dayanan düşünceyle gerçekçi düşünce arasında kurulan bağlantının sonucudur. Belirli bir zekâ seviyesi, bilgi, eleştirel, tetkikçi, inceleyici, esnek düşünme alışkanlığı; üstün bir zihnî çalışma ve derin bir tecrübe gerektirir.
İnsanın değeri, ürettiği fikirler oranındadır. İlâhî hakikatlere lâyık bir halifeliğe liyakat kazanması2, yani varlıkların üstünde bir seçkinliğe sahip olması tefekküre bağlıdır.
Akıl ve kalbin besleyici gıda ve enerjisi düşüncedir. Güneşin, gece perdesini aralayıp eşyanın mahiyetini göstermesi gibi, ince ve dikkatli tefekkür de cehalet karanlığını dağıtıp gafleti yok eder, evham karanlığını dağıtır.3
Özellikle kalp; tefekkür ve zikirle işler,4 çalışır. Zikir, bilindiği gibi yalnızca kudsî bir kelimeyi tekrarlamak değil, farkına, şuuruna vararak etraflıca düşünmektir.
İslâmiyet, her türlü düşünce hürriyeti, akıl hürriyeti, araştırma hürriyeti tanımıştır. Hatta, “kötü düşünce” bile, fiile aksetmediği müddetçe, serbest bırakılmıştır. Cenâb-ı Hakk’ın, gizli hazinelerinin ve bazı sırlı hakikatlerinin bilinmesi için insanlığa akıl-ilim ve tefekkür gücü verilmiştir. Kâinatı, dünya, sema, deniz ve yeri karış karış İlâhî san'atlarla bezeyerek “Hakîm” isminin müzesi, fuarı, sergisi yaparak tefekkürhâneye çevirmiştir. Kur’ân’da da, tefekküre pek çok vurgu yapılmıştır:
“Tefekkür etmezler mi?”5, “Kafalarını çalıştırmazlar mı?”6, “Düşünmezler mi?”7, “Haydi, çevir gözünü: En küçük bir kusur görüyor musun?”8, “İbret alınız”9, “Ki, düşünesiniz”10, “Belki düşünüp ibret alırlar”11, “Onlar kendi üzerlerindeki İlâhî san'atları hiç düşünmezler mi?”12, “Düşünen bir topluluk için bunda deliller vardır.”13
Mütefekkirlerin üstadı, rehberi Hz. Muhammed (asm) bir hadiste, “Bir saat tefekkür, bir sene nâfile ibadetten daha hayırlıdır”14 sözüyle düşünmeyi yücelterek muazzam bir tefekkür ufku açmıştır. Hakîm ismine kavuşturan parlak bir yol15 olan tefekkür; hem “ibadet”, hem ışık, hem enerji şarjı faaliyetidir. Böylece hikmet kanununu, yani Allah’ın Hakîm isminin tecellîlerini anladığımız, onlara uyduğumuz oranda enerji elde ederiz.
Sağlıklı bir hayat sürdürmenin şartlarından birisi de tefekkürî gözlemdir. Çünkü güzel görmenin ürünü, güzel düşünme, güzel düşünmenin de neticesi hayatın lezzetlenmesidir. Yani, güzel düşünce huzur, sükûnet verir.
Dipnotlar: 1- Sözler, s. 118.; 2- Mesnevî-i Nuriye, s. 124.; 3- A.g.e., s. 298.; 4- Mektubat, s. 429.; 5- Kur’an, Rum, 8.; 6- Kur’an, Yâsin, 68.; 7- Kur’an, Nisa, 82.; 8- Kur’an, Mülk, 3.; 9- Kur’an, Haşir, 2.; 10- Kur’an, Bakara, 219.; 11- Kur’ân, A’raf, 176.; 12- Kur’ân, Rum, 8.; 13- Kur’ân, Ra’d, 3.; 14- Keşfü’l-Hafâ, I:1004.; 15-Mektûbât, s. 443.
17.03.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|