Bir okuyucumuz sordu: Dindar ve güçlü bir iktidara rağmen başörtüsü, meslek liseleri katsayısı meselesi, Kur’ân kursu yaşı yasağı, anayasa, 301. madde gibi yasakların aşılamaması; insan hak ve hürriyetleri konusunda mesafe alınamamasının sebebi ne olabilir? AB konusunda neden ilerleme sağlanamıyor?
Siyaset dünyasındaki şaşaaya rağmen, maneviyât âleminde hazin hallere düştüğümüz açık. Bunun sebeplerinden birisi; hak ve hürriyetler için değil, makam ve mevki için mücadele vermemiz; hak ve hürriyetler konusunda ise, siperimizi terk etmemizdir. Uhud harbindeki ihmalin yansıması sanki!
Bilindiği gibi, putperest Kureyşliler Mekke dışındaki Arap kabilelerinin de katılmasıyla 3000 kişilik bir askerî kuvvet hazırlar. Peygamberimiz de (asm) bir savaş meclisi kurarak ashabıyla meşveret eder. Allah’ın Elçisi (asm), şehir içinde kalıp savunma taraftarıydı. Fakat özellikle Bedir Savaşına katılan gaziler hakkında nâzil olan övücü âyetlerin etkisinde kalan gençler, meydan savaşı taraftarıydı. Meşveret kararı bu yönde çıkar…
Mukteda-yı küll olan Resûlullah (asm), karara uyarak zırhını giyer. 700 Müslümanla Uhud dağına ulaşır. Sırtını dağa verir. Düşmanın sızıp kuşatma yapabileceği geçitlere; özellikle ordunun solundaki vadiye Abdullah b. Cübeyr kumandasında 50 kişilik okçu birliği yerleştirerek; “Düşman yense de, yenilse de kesinlikle yerlerinizden ayrılmayınız” şeklinde kesin talimat verir.
Ne var ki, savaşın ilk anlarında düşman bozguna uğrar ve dağılır. Bunu gören okçuların büyük bir çoğunluğu, komutanlarını dinlemeyerek, ganimet toplamak için yerlerini terk eder. Bu durumu fark eden müşrikler, Müslümanları o geçitten sarar ve malum mağlubiyet durumu ortaya çıkar.
Acaba, bugün de Uhud harbinin yansımalarını mı yaşıyoruz? Bugünkü mücadelemiz mânevîdir. Ehl-i imanın bir kısmı, “İşte iktidarı kazandık!” diyerek, makam, mevki, maaş ganimeti toplamaya gidip siperini mi terk etti? Hak ve hürriyetlerin karşıtı olanlar da onları, bu hubb-u câh damarından mı yakalayarak çepeçevre sardı? Hatta, makam ve mevki uğruna dinin direği namazın yanında tesettür ve başka değerler gitmedi mi?
Bediüzzaman, vehham ve zarardan sakınmak için bizden uzaklaşan bâzı dostların, hizmetimizden bâzı maksatlarla çekilen ve siperini bırakıp kaçanların daha ziyâde yaralanacaklarına ve maksatlarının aksiyle tokat yiyeceklerine dikkat çeker ve ikazını şöyle sürdürür:
“Ey kardeşlerim, çoğunuz askerlik etmişsiniz. Etmeyenler de elbette işitmişlerdir. İşitmeyenler de benden işitsinler ki, en ziyade yaralananlar, siperini bırakıp kaçanlardır. En az yara alanlar, siperinde sebat edenlerdir. ‘De ki: Kaçtığınız ölüm mutlaka gelip size kavuşacaktır’ (Cuma Sûresi: 8. âyet) mânâ-yı işarîsiyle gösteriyor ki, firar edenler, kaçmalarıyla ölümü daha ziyade karşılıyorlar.”2
“Ben bir mânevî âlemde İslâm Deccalını gördüm”3 der ve ehl-i imanı onun tahribatından korumak için 5. Şuâ’yı yazar. Hatta, onun mahiyetini Risâle-i Nur’da ispat eder. Bunun okunmasıyla ilgili olarak da “öyle bir hadisedir ki, bizler gibi binler adam hapse girse, hattâ idam olsalar, din-i İslâm cihetiyle yine ucuzdur”4 der.
Hayfa ki, burada da korku ile hubb-u câh (makam-mevki, şöhret sevgisi) devreye girip, siperler terk edilmiş. Mütedeyyin insanlar, hatta, “Şeriatı getireceğiz!” diyenler, şeriattan ayrılıp; deccalı övme yarışına; yamaklarıyla işbirliğine gitti! Oysa, ikaz kesin:
“Evet, ehl-i dünya, hususan ehl-i dalalet, parasını ucuz vermez, pek pahalı satar. Bir senelik hayat-ı dünyeviyeye bir derece yardım edecek bir mala mukabil, hadsiz bir hayat-ı ebediyeyi tahrip etmeye bazen vesile olur. O pis hırsla, gazab-ı İlâhîyi kendine celb eder ve ehl-i dalaletin rızasını celbe çalışır.”5
Kesin tedbir, şu sese kulak vermektir: “Ey ehl-i iman! Bu müthiş düşmanlarınıza karşı zırhınız, Kur’ân tezgâhında yapılan takvâdır. Ve siperiniz, Resûl-i Ekrem’in (asm) Sünnet-i Seniyyesidir. Ve silâhınız, istiâze ve istiğfar ve hıfz-ı İlâhiyeye ilticadır.”6
Dipnotlar:
1- Mektûbât, s. 492.; 2- Mektûbât, s. 406.; 3- Şuâlar, s. 514.; 4- Şuâlar, s. 298-299.; 5- Mektûbât, s. 406-407.; 6- Lem’alar, s. 76.
21.03.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|