Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Dizi Yazı

MUSTAFA GÖKMEN

Alt yapı sorunları çözülürse KİT’lere gerek kalmayacak

Dünden devam

*Dünyada Hollanda ve İsrail gibi ülkelerin tarım gelirleri çok yüksek. Sizce Türkiye tarımsal ürün potansiyelini gerektiği gibi değerlendirebiliyor mu? Türk çiftçisinin üretimle karşılaştığı temel problemler nelerdir, bu problemlere karşı sizin teklifleriniz neler?

Tarımda mevcut üretim potansiyelini daha iyi değerlendirebilir. Sektöre gerekli desteği aktarıp, israfı önleyip, yeterli girdiyi kullanıp verimliliği arttırabilirsek, elbette üretimi de en azından mevcut durumun iki katına çıkarabiliriz. Fakat tarımda üretimin arttırılması, her zaman, nihaî amaç olan tarımsal gelirlerin yükseltilmesi için yeterli değildir. Üretimin doğru yönlendirilmemesi halinde, pazarlama ve değerlendirme sorunu ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde özellikle yaş meyve ve sebzede, patates ve soğanda, hatta buğdayda bu sorun zaman zaman gündeme gelmektedir. Bu bakımdan, tarım politikalarını yönlendirme amacıyla yayımlanan Tarım Strateji Belgesi ve Tarım Kanunu önemlidir. Tarım Kanunu ile tarım destekleme araçları belirlenmiştir, ancak desteklerin alanları ile yöntemlerinin doğru olması yanında, miktarları da önemlidir. Çünkü uluslar arası rekabet şartlarında kalite, standart gibi özelliklerle birlikte maliyetler ve buna bağlı olarak desteklerin düzeyi de büyük oranda rol oynamaktadır.

Türkiye’de tarımda alt yapı sorunları çözülür ve istenilen verimlilik yakalanırsa elbette Türkiye’de tarımda istenilen büyümeyi gerçekleştirecek ve dünya tarım ürünleri pazarında çok daha önemli bir yer edinecektir.

*Tarım ürünlerini işleyen fabrikalar özelleştiriliyor. Bu özelleştirmeler sizce Türk çiftçisini nasıl etkiliyor?

Şu an gündemde olan şeker fabrikaları ve TEKEL’in özelleştirme süreci hakkındaki görüşlerimiz geneli de yansıtacaktır. Üretim ve sanayinin bütünleşmesini sağlayan bu KİT’lerin, kırsal kalkınmaya, tarım sanayi entegrasyonunun sağlanmasına katkısı büyüktür. KİT’lerin kuruluş sebeplerinden birisi de ülkenin geri kalmış bölgelerini kalkındırmak ve bölgelerde istihdam oluşturmaktır. Devlet geri kalmış bölgelerde KİT’leri oluştururken, özel sektör gibi kâr amacı gütmeyip, sosyal fayda-maliyet hesabını da göz önüne alarak yapmaktadır.

Gelinen noktada TEKEL ve şeker fabrikalarının özelleştirilme sürecinde KİT’lerin önemli bir kuruluş sebebi olan bu nokta gözardı edilmektedir. Bu kurumlar özelleştirildikten sonra geriye dönüş Et ve Balık Kurumunda görüldüğü gibi çok kolay olmayacaktır. Her iki üründe ayrı bir hayat tarzıdır. Ve üretimden koparılan çiftçi tekrar aynı üretime dönmesi oldukça zordur. Çiftçilerimiz açısından üretimin devamı esastır. Gerek fiyat, gerekse pazarlama konusunda çiftçinin garantörü olan bu kurumların özelleşmesi, ekonomik örgütlenmesini henüz tamamlamış olan çiftçimizi özel sektör karşısında güç durumda bırakacaktır.

Tarımda alt yapı sorunları çözülmüş, düzgün işleyen pazarlama kanalları kurulmuş ve güçlü ekonomik örgütlere sahip çiftçileriniz olduğunda KİT’lere de gerek kalmayacaktır. Ancak bunları oluşturma yönündeki çabalar özelleştirme çabalarından çok daha az ise bu süreç özellikle kalkınmada geri kalmış bölgelerimizde çiftçilerimize mesleğini bıraktırmaktır ki, bu durumun sosyal boyutu asla gözardı edilmemelidir. Tarımsal KİT’lerin, üretim sanayi entegrasyonunu tamamlamış, çiftçi örgütlerine devredilmesi izlenmesi gereken yoldur.

*Sizce Türk çiftçisi tarlasını ekerken bir planlama yapıyor mu yoksa rastgele mi ekiyor? Meselâ bir sene patates iyi para edince gelecek sene herkes patates ekiyor. Böyle olunca da üretici kazanamıyor. Bu gibi durumları aşmak için nasıl bir yol izlenmeli?

Elbette herkes gibi çiftçimiz de yaptığı işten para kazanmak ister ve dolayısıyla kârlı olacağını düşündüğü ürüne yönelmesi oldukça doğru bir harekettir. Ancak sizin söylediğiniz gibi ürün desenlerinin de bir anda değişmesi çok mümkün değildir. Bu arz talep dengesi, pazarlama organizasyonlarıyla ilgili bir durumdur.

Çiftçimiz farklı ürünlere kayması o ürüne olan taleple doğru orantılıdır. Ürünler arasında fiyat dengesinin olmaması ve tarım ürünleri arzını talebe göre düzenleyebilmek için müdahale kurumu ve yeterli depoların bulunmaması zaman zaman bu sorunlara sebep olmaktadır.

*Türk çiftçisinin refah seviyesinin yükselmesi için neler yapılmalı?

Bilindiği üzere kırsal kesim kişi başına millî gelirin ancak üçte birini almaktadır. Çiftçinin refah seviyesinin yükselmesi tarımın sorunlarının çözülmesiyle doğrudan ilgilidir. Bilindiği üzere artık ürün fiyatları büyük çoğunlukla serbest piyasada oluşmaktadır. Çiftçinin kendi ürettiği ürününün fiyatını belirlemede maliyet artı kâr hesabını yaparak ürünü satma şansı neredeyse yoktur.

Üretim maliyetleri oldukça yüksek. Ürün fiyatları ise düşük gerçekleşmektedir. Verilen destekler çiftçilerin gelir kayıplarını telâfi etmeye yetmemektedir. Bunlarla birlikte verimliliği arttırmak, gerekmektedir. Aslında sektörün sorunlarının çözümü çiftçinin refah seviyesini de arttıracaktır. Bunun için; sulamaya elverişli arazilere sulama imkânı sağlanması, yaklaşık 3.5 milyon hektar arazinin sulamaya açılması gerekmektedir.

Ülkemizde; tarım-sanayi-ticaret organik bağı yeterince kurulamamıştır. Bunda en büyük etken üreticilerin pazara büyük oranda bireysel katılmaları, ekonomik bazda güçlü bir örgütlenmeye kavuşamamalarıdır. Bunun için üreticilerin diğer ülkelerde olduğu gibi başta tarımsal kooperatifler olmak üzere ekonomik bazda güçlü ve fonksiyonel örgütlenmelerinin gerçekleştirilmesi gereklidir.

Çiftçilerimizin ekonomik örgütlenmeleri yanında onların haklarını savunan, seslerini duyuran meslekî örgütlerinin de güçlendirilmesi, başta Ziraat Odalarımız olmak üzere meslek kuruluşlarının gelişmelerinin önüne engeller konulmaması gereklidir.

*Türkiye’de çiftçi kesiminin en büyük sorunu size göre nedir?

Türk tarımının bugün için en önemli sorunlarının başında pazarlama gelmektedir. Türk çiftçisi ekonomik örgütlenme yönünden çok zayıftır. Meselâ süt ve süt mamulleri sanayiinde kooperatiflerin payı Almanya’da yüzde 98, İtalya’da yüzde 65, Fransa’da yüzde 62, İrlanda ve Hollanda’da yüzde 100 iken Türkiye’de yüzde 3 civarındadır. Bunun başlıca sebebi tarımsal ürünlerde pazarlama organizasyonlarının yeterince geliştirilememiş ve üretici-sanayici bağının kurulamamış olmasıdır.

Tarımsal üretimde çiftçilerin teknolojik seviyeleri verimliliği belirleyen en önemli faktörlerden biridir. Teknolojik seviyenin yükseltilmesi için yeni teknolojilerin geliştirilmesi, bu teknolojiler konusunda çiftçilerin eğitilmesi ve üreticilerin bu teknolojileri satın alıp işletmelerde uygulamasına bağlıdır. Ülkemizde bitki ve hayvan hastalık ve zararlıları yaygındır. Önemli oranda ürün ve gelir kaybı olmaktadır. Bu durumun düzeltilmesi gerekmektedir.

*Türkiye’de tarım sektöründe finansman sıkıntısından söz edebilir miyiz? Yani gerekli yatırımların yapılamaması bir bakıma finans sıkıntısıyla ilgili değil mi?

Tarımsal işletmelerimizde yatırımların yetersizliği ve teknolojik seviyelerinin düşüklüğü nisbî olarak verimleri de düşürmektedir. Finansman yetersizliği üreticilerin yatırım imkânlarını sınırlamıştır. Bu sebeple yatırımların teşvik edilmesi ve desteklenmesine ihtiyaç vardır. Son yıllarda ziraî kredi faizleri devlet desteği ile indirim uygulanarak yüzde 7 ile yüzde 13 arasına çekilmiş, çiftçilerimizin ödediği faizler düşürülmüştür.

Ancak son yıllarda Ziraat Bankası sektör bankası olma özelliğini büyük ölçüde kaybetmiş, kredilerin verimli kullanılmasını sağlayacak sistemleri geliştirememiştir. Tarım Kredi Kooperatifleri ise yetersiz kalmıştır. Ziraat Bankasının sektöre hitap eden bir ihtisas bankası haline dönüştürülmesi, bu olamayacaksa yeni bir sektör bankası oluşturulması gereklidir. Birkaç ülke dışında bütün ülkelerde tarım desteklenmektedir. Ülkemizde de tarım desteklenmektedir. Bu destekler tarımımızın gelişmesine zaman zaman önemli katkılar yapmıştır. Destekleme ödemeleri genellikle geç ödenmekte, bu ödemeler büyük oranlarda bir sonraki yıla kaymaktadır.

Rakamlar, ülkemizdeki desteklemenin yeterli seviyede olmadığını, diğer ülke desteklerinin altında kaldığını ortaya koymaktadır. Desteklerin arttırılması gerekmektedir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 1984 yılında çıkarılan ve daha sonra bazı değişikliklere uğrayan (Kanun Hükmünde Kararnameler) KHK’larla yönetilmektedir. Tarımla ilgili yetki ve sorumlulukların değişik kurum ve kuruluşlara dağıtılmış olması karar almada ve uygulamada sorunlar oluşturmaktadır. Bakanlık, bir an önce kuruluş yasasını çıkararak daha yetkili ve hızlı karar alabilen bir yapıya kavuşturulmalıdır.

*Son yıllarda küresel ısınma ve çevre sorunları tartışılmaya başlandı. Özellikle İç Anadolu Bölgesinde Konya Ovası gibi yerlerde yaşanan su sıkıntısı nasıl aşılacak? Damlama sulama sistemini böyle büyük arazilerde kullanmak mümkün mü?

Geçtiğimiz yıl yaşanan kuraklık suyun önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Toprak ve su birbirini tamamlayan en önemli üretim faktörleridir. Kurak dönemlerde ekonomik olmasa bile havzalar arası su transferi yapılabilir, ancak suyun yönünü değiştirerek sanal bir bolluk meydana getirmek yerine, suya olan yaklaşımımızı gözden geçirerek “az suyla çok şey yapmak” daha akıllıca bir yaklaşım olacaktır. Sulama yatırımlarına hız verilmelidir. Tarımda suyun ekonomik kullanımı için, tarla içi hizmetlerin geliştirilmesi paralelinde arazi ve bitkinin çeşidine göre damlama sulama veya yağmurlama sulama sistemleri hızla devreye sokulmalı ve bu sistemleri yaygınlaştırmak için gerekli çalışmalara ağırlık verilmelidir.

*Dünyada genel olarak sulama sistemi nasıl işliyor? Bizde nasıl? Kıyaslama yapar mısınız?

Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, bitkinin su ihtiyacı ve sulamada kayıpların önlenmesi çalışmaları sulama birlikleri ve çiftçilerle yapılan işbirliği çerçevesinde yapılmalıdır. Toprakta nem takipleri yapılmalı ve çiftçinin ihtiyacı olan sulama programı hazırlanmalıdır. Özellikle son yıllarda kuzey Afrika kuşağında ve bazı Ortadoğu ülkelerinde uygulanmaya başlanan “su hasadı” tekniğinin uygulanması için araştırma kuruluşları ve uygulayıcı kamu kurumları harekete geçmelidir.

Ülkemizde kamu eliyle yürütülen sulama faaliyetlerinde bir koordinasyon eksikliği hissedilmektedir. Havza bazında kuraklık izleme ve önleme merkezi kurulmalı, havzalar arası su transferleri için planlar hazırlanmalı, su konseyi kurulmalı ve suyun rasyonel ve etkili bir şekilde kullanımı için “su yasası” çıkarılmalıdır.

Suyun daha ekonomik kullanılması için basınçlı sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması ve ürün desenine göre hangi sulama sisteminin uygulanacağının belirlenmesi gerekmektedir. Konuyla ilgili olarak uygulanan destekleme programları yürütülmektedir ki bunlar da olumlu gelişmelerdir.

- Son -

MUSTAFA GÖKMEN

11.04.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (10.04.2008) - Tarımda AB ile rekabet için, iyileştirme şart

  (09.04.2008) - Türkiye Ziraatçiler Derneği Raporu: AB’deki Türkiye muhalefetinin sırrı tarım politikalarında gizli

  (08.04.2008) - ‘IMF, Türk tarımını tasfiye etmek istiyor’

  (07.04.2008) - Eşit şartlarda rekabete hazırız

  (04.04.2008) - Hacı ve Mehmi'ye dayanan akrabalar

  (03.04.2008) - Nursî hanedanının âlim bir şahsiyeti

  (02.04.2008) - Nursî hanedanının medar-ı iftiharı: Bediüzzaman Said Nursî

  (01.04.2008) - AB süreci, Asya için de büyük fırsat

  (30.03.2008) - ‘Nurs, Risâle-i Nur’la iftihar kazanacak’

  (29.03.2008) - Dünya bir yana, Türkiye bir yana

 

 Son Dakika Haberleri