Mağaralar İslâm tarihi içinde ayrı bir öneme sahip. Özellikle mukaddes topraklarda yer alan Sevr ve Hira mağaraları âlemlere Rahmet olarak gönderilmiş Zatın (a.s.m.) hayatında çok önemli bir yer tutuyor. Kâinat Sultanı ile insanlığın kelâm ile buluşma yeri Hira mağarası olmuş. İlk âyet orada inmiş ve bulunduğu belde arzın manevî merkezi olmuş. Yine aynı bölgede müşriklerin şerrinden İlâhî emir ile sığınılan ve maddî-manevî kalkan olarak vazife verilen Sevr mağarasının da kalplerimizde ayrı bir yeri var. Özellikle orada ‘Levlake Levlak’ Sultanının (a.s.m.) mübarek ağzında çok daha anlamlı hale gelen ‘Korkma! Allah bizimle beraber’ nidası asırlar sonrasında kalblerimize tatlı bir ürperti ve himaye altında olduğumuzun rahatlığı ile yansıyor.
Ülkemiz toprakları içinde de mağaranın İlâhî bir muhafazaya dönüşmesi hakikatinin yaşandığı mübarek bir belde olan Tarsus, iman ehli olan ve enenin nübüvvet tarafında dal budak salan tarihinde çok önemli bir yeri olan Ashab-ı Kehf’in de maneviyatının ağırlandığı bir bölge. Bu anlamda Ezelî Kelâm’da uzunca bir yer ayrılmış olan kıssaya mazhariyeti ile ayrı bir önem kazanıyor. Hira ve Sevr mağaralarından Ashab-ı Kehf’e uzanan yeryüzünde inananlar silsilesinin bir meyvesi de Tarsus Hanımlar Komisyonunun takdire şayan gayretleri ile geçtiğimiz Cumartesi günü Kutlu Doğum Haftası çerçevesinde hazırlanmış bir programa dönüşmüştü. Loşluğu ile bir mağara mübarekliğini hissettiren salonda bulunanların kalplerinde Rabb’lerine O’nun en sevdiği eseri olan âlemlere Rahmet olan Zat’a yönelik muhabbette Ashab-ı Kehf’in yer aldığı mağaranın, Sevr ve Hira mağaralarının ruhu vardı. Sanki salondakiler Hz. Ebubekir Sıddık radiyallahuanh misali âlemlere Rahmet olan şahsiyet-i Ahmediye birlikte olmanın tarifi imkânsız güzelliğini yaşadılar. Manevî duygular zirvede ve atmosfer muhteşemdi. İşlenen temel tema sevgiydi. Bu sevgi dolu bir atmosferde yaşandı.
Son zamanlarda toplum hayatımızda eksikliği açık olarak hissedilen en önemli kavram sevgi olmalı. Bizler muhabbet fedaileriyiz ve bütün insanlığa sevgiyi ulaştırma konumundaki bir hizmetin mensuplarıyız. Bu âleme sevgiyi en katıksız ve safi şekli ile taşıyan ve bütün hayatını sevgi ile yaşayan Hazret-i Muhammed (a.s.m.) olmalıdır. Onun yolunda olmaya çalışan her hizmet mensubu da sevgi zemininde bir hayat tarzı oluşturmak ve bunu bütün âleme yaymak durumundadır.
Varlığın aslı ve alt yapısını oluşturan temel faktör muhabbet olmalı. Kevnler yani varlıklar ya da kâinat sonsuz bir cemalin yani her tarafı kuşatan güzelliğin şuurlara yansıtılması ise eşyanın özünü de güzellik kavramı şekillendiriyor demektir. Güzelliklerin en safı ve bütün âlemi kuşatan soyutlukta olanı ise iman olmalıdır. Bu güzelliklerin iman penceresinden yansıdığı ruhlar, tarifi imkânsız bir ilâhî neş’e, varlıkla aynı ritmi paylaşmanın muhteşem hazzını yaşarlar. Bu duyguların zirveye çıktığı anlar ise kullar ve Yaratıcı arasındaki muhabbet lisanı olan kâinatın dönüm noktası kabul edilebilecek anlar üç aylar ve mübarek geceler gibi anlardır. Bu günlerde varlığın özünü teşkil eden muhabbetin ruhlardaki titreşimi daha belirginleşir ve bütün kalpler Samed’e ayineliği daha belirgin hissederek Ezeli Güneş’in kalpleri ısıtan sıcaklığına mukabil olurlar. Onun muhabbetinden kaynaklanan sıcaklık yürekleri ısıtır. Öyle ki, o yüreklerde birer pas ve tortu şeklinde yerleşmiş kırgınlıklar, kin ve nefretler erir ve zaman zaman yanaklardan süzülen ılık gözyaşı damlalarına dönüşerek akıp giderler. Sosyal hayatta, aile ilişkilerinde ve dâvâ adamlarının omuz omuza yürüdükleri yollarda fındık kabuğunun bir köşesinde tortu şeklinde bulunan hissi yaklaşımlar bu dönüm noktalarında gerçek kimliğine bürünür ve gözü karartan, kalbi boğan konumlarından uzaklaşırlar. Bugünlerdeki kucaklaşmalarla kırgınlıkların oluşturduğu ayrı düşmüşlük duyguları yerini dâvâ arkadaşları ve tek kalble algıladıkları kâinatın bütün zerreleri ile bütünlük ve muhabbete terk eder.
Tarsus’ta bu duyguların yaşanmasına zemin oluşturan bir programın hazırlanmasına ve başarı ile yürütülmesine vesile oldukları için başta Yasin Yıldırım, eşi ve Serpil Hanım olmak üzere bütün Tarsus Yeni Asya okuyucularına ve aynı dâvâya gönül vermiş ehl-i imana sonsuz teşekkürler ediyor Ashab-ı Kehf ve Ashab-ı Sevr ile birlikte haşrolmaları için gönülden duâ ediyorum.
Özellikle bu günlerde büyüklüğü ile kâinatı kuşatan ve muhabbetini ruhlarda yansıtmayı irade eden âlemlerin Rabb’ini anlamak üzere, O’nun güzelliklerini bütün âleme ilân etmek gayesi ile bir araya gelmiş toplulukların muhabbeti daha belirgin yaşaması ve O’nun sonsuz sevgisine parlak bir ayine olmayı hedeflemesi belki de böyle günlerin en önemli sonucudur.
Ruhları saran sıcaklığı ile kendini daha belirgin şekilde hissettiren Rahman-ı Zülcemal’in arzusu doğrultusunda bütün zerrelerimiz muhabbetin sıcaklığı ile titreşsin. Temel prensipleri acz, fakr, şefkat ve tefekkür olan nuranî topluluğun fertleri muhabbetin en katıksız ve karşılıksız şekli olan şefkati önce birbirlerine karşı hissetsinler. O muhabbetin sıcaklığını bütün İslâm âlemine ve insanlığa yansıtsınlar. Bir kâse-i fağfur hükmünde olan ruhlarda manevî atmosferin lâhuti dokunuşu ile oluşan muhabbet avazı hiç susmadan ezelî muhabbetin sonsuzluğu ile buluşsun ve ebeden devam etsin.
07.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|