Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 07 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Roma yanarken Neron gibi tepiniyorlar



Bizde kimi yargıçlar istikrarsızlığı tetiklemeye uğraşırken ‘Berlin’de hakimler var’ deyimine uygun olarak Londra’da da gerçek yargıçlar var. 58 yaşındaki Lord Coleridge bu kahraman yargıçlardan birisi. Ülkesindeki sosyal çöküntü ve anarşiye neşter vuruyor. Çanların, ailenin ve toplumun temeli için çaldığını görüyor ve dahası, söylüyor. Adeta kalemini toplum için kırıyor ve gong çalıyor. İngiliz toplumunun sarî ve salgın bir hastalığın pençesine yakalandığını; bu illetin de aile çöküntüsü ve tefessühü olarak kendini gösterdiğini beyan ediyor. Tepeden tırnağa İngiliz toplumunun çöküntü içinde olduğunu söylemekten kaçınmıyor. Daha dünkü İngiliz gazeteleri Charles ile Camilla’nın evliliklerinin çatırdadığını yazdılar. Yargıç, gözünü budaktan ve sözünü yar ve ağyardan sakınmıyor. Tepeden tırnağa kraliyet ailesinden aşağıya kadar aile kurumunun tarumar olduğunu ifade ediyor. Aile tefessühü toplumun bütün katmanlarına sirayet etmiş kemiriyor. Bunu bir yangına ve Roma’nın yanmasına benzetiyor ve şunları söylüyor: “Roma yanarken yetkililer Neron gibi tepiniyorlar...”

Kızgınlığını ne Kraliyet ailesinden, ne de Başbakan Gordon Brown’dan alabiliyor. Plastik poşetlerle ilgilendiği kadar aile kurumuyla ilgilenmediğini söylüyor. Bizde ise başbakan üç çocuk istedi diye adamı ipe gönderiyorlar. Çok ilginç, aile çöküntüsünün tahribatını ve tahripkârlığını küresel ısınmanın etkilerine benzetiyor. Gelecek 20 yıl içinde aile tefessüh ve çöküntüsünün etkilerinin küresel ısınmayla aynı ve eşdeğer olacağını ifade ediyor.

Gayyur yargıç şöyle devam ediyor: “Aile erimesiyle alâkalı olarak öyle bir süreçten geçiyoruz ki bunun etkileri felâket düzeyine varmış olacak ve aile, küresel ısınmanın sonucunda eriyen buzdağları gibi eriyecektir...” Aile yargıçlarının da durumu uzaktan uzağa bitmeyen senfoni veya karnaval gibi seyretme durumunda kaldıklarını ve kan içip kızılcık şerbeti içmiş gibi hareket ettiklerini ifade ediyor. Bunun ileride aile istikrarını baltalayacağını ve sosyal anarşiyi körükleyeceğini söylüyor. Bir annenin birkaç babadan çocukları olduğunu ve bunlar arasında bir bağın olmadığını da hatırlatıyor. Son yirmi yıl içinde ebeveynlerden biriyle ikamet eden çocuk sayısının (yani parçalanmış ailelerin) ikiye katladığını ifade ediyor. Dolayısıyla toplum sağlığının bıçak sırtında olduğunu ve felâket noktasına yaklaştığını dermeyan ediyor.

***

Almanya’da doğum oranları İkinci Dünya Savaşı seviyesinin altına inerken İngiltere’de aile kurumuyla ilgili istatistiklerin başladığı 1862 yılından bu yana evlilikler ilk defa alarm verir şekilde en düşük seviyesine gerilemiş bulunuyor. 2006 istatistiklerine göre evlenme oranında bir önce yıla oranla 4 puan gerileme bulunuyor. Bin kişide kadınlarda 20.5, erkeklerde yüzde 22.8 olan evlenme oranı 16’ya kadar gerilemiş vaziyette. 2002 ile 2004 yılları arasında nisbî olarak artan evlilik oranları daha sonra yeniden düşüşe geçmiştir. 1991 ile 2006 yılları arasında erkeklerde ilk evlenme yaşı 31.8 iken kadınlarda 29.7 civarında bulunuyordu. Birinci evlilikler de yaşanan düşüş gibi, ikinci ve sonraki evliliklerde de düşüş kaydediliyor. 1992 yılından beri evlilik merasimleri kiliseden ziyade seküler alanlarda yapılıyor. 1990’larda sivil merasimler yüzde 47 seviyesinde iken bu 2006’da yüzde 66 seviyesine ulaşmış bulunuyor. Kısaca İngiltere ve Wales de evlilik oranları 150 yılın en düşük seviyesinde seyrediyor. Buna göre yıl boyunca yapılan evlilikler sadece 236.980 kişiyi kapsıyor. Sadece 1895 yılında bu rakama yakın olarak 228.204 rakamına ulaşılıyor.

***

Bununla birlikte züğürt tesellisi babından İngiltere Çocuk, Aile ve Okullar Bakanlığı sözcüsü, Coleridge’nin tespitlerine katılmadıklarını ve ülkede hâlâ ailelerin yüzde 70’inin evli çiftlerden oluştuğunu ve bunun da önemli bir kriter olduğunu savunuyor. BBC’nin gerçekleştirdiği bir ankete göre de halkın yüzde 75’inin ailenin geleceği konusunda iyimserliğini muhafaza ediyor. Bunun, 1964 yılındaki durumdan bile daha iyimser tabloya işaret ettiği belirtiliyor. Bir yerde sakatlık var, ama nerede? Bu, Batı’nın çökmesiyle alâkalı tartışmaları da akla getiriyor. Kouchner ‘Batı battı batıyor’ derken Polonya Dışişleri Bakanı aksini savunuyor ve ‘Zaten Batı batı olmadan evvel de batıyordu’ diye pişkinlik örneği gösteriyor. Galiba batış Titanik’ten çok iyi gözlemlenemiyor.

07.04.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (06.04.2008) - ‘Harikiri yapsınlar, görüşelim’

  (05.04.2008) - Konya ve Ali Ulvi Kurucu

  (04.04.2008) - Piton ile timsahın hikâyesi

  (03.04.2008) - ‘İslâm’ın kılıcı ve Beyaz Saray’ın fethi’

  (02.04.2008) - Fatih’in son rüyası

  (01.04.2008) - Adalet, barış ve komşuluk

  (31.03.2008) - Syran mihveri

  (30.03.2008) - Deliden al haberi...

  (29.03.2008) - Hıristiyanlığın zemini

  (26.03.2008) - Yeni gulat akımı ve takımı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri