Kâinat kitabını en iyi anlayan Hz. Peygamber’dir (asm)
Kutlu Doğum Haftası, bu yıl 14 Nisan - 20 Nisan tarihleri arasında kutlanıyor. 1989 yılından beri, Diyanet Müşavirliği’nin bulunduğu her yerde kapsamlı şekilde Kâinatın Efendisi Hz. Peygamber (asm) anlatılmakta ve insanımıza “üsve-i hasene” (en güzel örnek) olarak takdim edilmektedir.
Hz. Peygamberi (asm), herkes kendi kapasitesince anlamaya ve anlatmaya çalışmaktadır.
Onu (asm) en iyi anlayan ve anlatanların başında ise, Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerini görüyoruz. Hayatımızın her safhasında Bediüzzaman’ı örnek alabilsek, dünyaya gönderilişimizin gayesini daha iyi idrak edecek, hayata bakışımız değişecek ve dünya bizim için mânevî bir cennete dönüşecek. Böylelikle bakışımız ibret nazarlarıyla dopdolu olacak. Kâinatın her zerresinde Hz. Peygamber’in (asm) nurunu hissede-ceğiz.
Bediüzzaman, Hz. Peygamber’i (asm) şöyle tavsif ve tarif ediyor:
“Şu gördüğün büyük âleme bir kitap nazarıyla bakılırsa, nur-u Muhammedî (asm) o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebidir. Eğer o âlem-i kebîr bir şecere tahayyül edilirse, nûr-u Muhammedî hem çekirdeği, hem semeresi olur. Eğer dünya mücessem bir zîhayat farz edilirse, o nur, rûhu olur. Eğer bir insan tasavvur edilirse o nur, onun aklı olur.”1
“Evet, o bürhanın şahs-ı mânevîsine bak: Sath-ı arz bir mescid, Mekke bir mihrab, Medîne bir minber; o bürhan-ı bâhir olan Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm bütün eh-l-i imâna imam, bütün insanlara hatip”2 olarak gönderilmiştir.
Hz. Peygamber (asm), Mekke mihrabında bir rivâyete göre yüz yirmi dört bin, bir rivâyete göre iki yüz yirmi dört bin peygambere ve içlerinde Ebû Hanife, Şâfiî, Beyazid-i Bestamî, Şah-ı Geylânî, Şah-ı Nakşibend, İmam-ı Gazalî, İmam-ı Rabbanî ve Bediüzzaman gibi milyonlar münevver meyveler veren yüz yirmi dört milyon evliyâya imamlık yapmış ve Medine minberinden kıyamet kopuncaya kadar gelecek insanlığa hatiplik yapmıştır.
Binlerce mu’cizeleriyle insanlığa ışık tutmuştur. Bir elinin parmağıyla ayı ikiye yaran, bir avucuna aldığı çakıl taşlarına kelime-i tevhidi söylettiren ve elinin parmaklarından sular fışkırtarak insanların imdâdına yetişen Hz. Peygamber’dir (asm).
Bütün kâinâtın özlemini duyduğu; sevgisiyle, hasretiyle yollarını beklediği Hz. Peygamber’dir (asm). Hicret esnasında, Sevr mağarasındaki yılanın, Hz. Resulûllah’ı görme aşkıyla Hz. Ebûbekir’in (ra) ayağını ısırmasını ve Şair Nabi’nin Medine ziyaretini hatırlayalım.
Kâinat kitabının derin muammâsını en güzel sûrette anlayan ve ders veren de o (asm) olmuştur.
Onun (asm) ders verdiği hikmetten mahrum felsefeci, kâinattaki hikmeti elde edemez. Vesvese ve şüpheler girdabında kalb ve ruhunu kaybedeceği gibi, aklını da geveze eder. Kendi gibi çoklarını da yoldan saptırır.
Onun (asm) Kur’ân ahlâkını kendisine rehber edinmeyen ahlâkçının, onun (asm) ortaya koyduğu prensipleri benimsemeyen içtimâiyatçının insanları götüreceği yer, bir başka ahlâksızlık ve huzursuzluk zemini olacaktır.
Yazar, ondan (asm) ilhamını ve edebini almazsa her zaman ruhsuz, maneviyâtsız ve eksik yazacaktır.
Hatip, onun (asm) hitabet tarzını bilmez ve ilhamını ondan (asm) almazsa kalp ve ruhlar üzerinde derin tesir icrâ edemeyecektir.
Edebiyatçı, onun (asm) nezih edebini bilip kendini onunla edeplendirmezse, edepsizlik çamurunda hem boğulacak, hem başkalarını boğacaktır. Komutan, onun (asm) harp siyasetini bilmezse, hezimete uğramaktan, zulüm ve vahşet irtikâp etmekten kendisini kurtaramayacaktır.
İdareci, onun (asm) idarecilik vasfını bilmezse hayatta kâmil mânâda muvaffakiyeti pek az elde edecektir.
San’atkâr, onun (asm) ibretli nazarlarıyla, kâinata, eşyaya ve insana bakmazsa, tabiatperestlikten kendisini kurtaramayacaktır.
Eğitimci, onun (asm) şefkat, sevgi ve saadet bahşeden terbiye düstûrlarını bilmezse, vazifesinde gereği gibi başarı elde edemeyecektir.3
Dipnotlar:
1- Bediüzzaman, Mesnevî-i Nûriye, Yeni Asya Neşriyât, İstanbul-1994, s. 99.
2- Bediüzzaman, Mektûbât, Yeni Asya Neşriyât, İstanbul-1994, s. 194.
3- Suruç, Salih; Kâinatın Efendisi Peygamberimizin Hayatı, Yeni Asya Yayınları, İstanbul-1983, c.1, s.13.
|