Bir zamanlar izlediğim Kemal Sunal filmlerinin birinde geçen ve o zamandan beri hafızamda yer etmiş olan bir repliktir: Kanunun gözü terazinin özüdür. Film 1979 İstanbul’unda geçer. Hatırladığım kadarıyla, mahallenin bekçisi rolündeki Kemal Sunal fırıncının yokluğunda fırına girip ekmek yapar. Ancak her biri değişik ebatlarda ve şekillerde olan ekmekler için kafasına göre fiyat belirler. Satın alanlardan biri rastgele fiyata itiraz ederek, ‘Terazide mi tarttınız?’ deyince mahalle bekçisi şu cevabı verir: ‘Kanunun gözü terazinin özüdür’ Ve kimse bu cevaba itiraz etme cesareti bulamaz. Öyle ya. Karşılarındaki koskoca bekçidir, kanundur, her söylediği emirdir, ekmeği gözüyle de tartabilir. Teraziye ne ihtiyaç var ki!
Her ne kadar sıradan bir film repliği gibi gözükse de, aslında bu ülkedeki yaşayış hakkında çok net ipuçları veren ve derin mânâlar taşıyan bir repliktir bu. Zira, bu topraklar bürokrat egemenliğinin, memur üstünlüğünün yüzyıllardır kanunla korunduğu, devletin kutsandığı topraklardır ne yazık ki. Bundan ötürüdür ki, milletin vergilerinden aldığı maaş karşılığında halka hizmet etmek için görevli olan bazı memurlar, hizmetkâr kimliğini atarak; millete patronluk yapmaya kalkışıyorlar. Halkın isteklerine ve millî iradeye göre değil de, kendi müstebidane ideolojilerine göre davranmaktan ve bunu halka dayatmaktan çekinmiyorlar.
Bediüzzaman bu durumla ilgili olarak şöyle der: “Bu benlik zamanında, memuriyet hakikatta bir hizmetkârlık olduğu halde, bir hâkimiyet, bir ağalık, bir nemrutçulukla nefse gayet zevkli bir hâkimiyet mertebesini bir kısım memurlara rüşvet olarak verdiği için, bir cihette mânen Demokratlara galip geliyorlar. Halbuki, İslâmiyetin bir kanun-u esasîsi olan, hadis-i şerifte “Memuriyet, emirlik ise, reislik değil, millete bir hizmetkârlıktır.”
Aslında işin temeli insan faktöründe düğümleniyor. İyi bir demokrasi için kanuna da ihtiyaç yok çünkü. Meselâ İngiltere yazılı anayasası olmamasına rağmen demokrasiyi en iyi işletebilen ülkelerdendir. Ülke olarak en iyi kanunlara da sahip olsanız, bunları uygulayan memurlarınız art niyetliyse, toplum bilinçsiz bir toplumsa, demokrasi kültürüne sahip değilse, asla iyi bir hukuk devleti olamazsınız. Temelde fert olarak demokrat olamamaktan kaynaklanan problemlerden ötürü toplumun da tam demokrasiye sahip olması mümkün olamıyor.
Yakın zamana kadar, devlet ve yetkilileri tarafından adam yerine konmayan insanların çoğu, bu düzene itiraz etmek ve “Neden biz adam yerine konmuyoruz?” demek yerine, bunun hıncını gücü yettiği kişileri adam yerine koymayarak çıkarmaya çalışıyordu. Meselâ amiri polisini adam yerine koymazken, polis sürücüyü, sürücü yayayı, yaya belki çocuğunu, eşini belki öğrencisini işçisini adam yerine koymayarak yaşayıp gidiyorlardı. Bir toplumun kendi kendini adam yerine koymamakta inatlaştığı zamanlarda, filmde olduğu gibi, mahalle bekçisi bile topluma tahakküm etme yetkisini kendinde bulabiliyordu.
Çok şükür ki, günümüzde iletişim araçlarının da gelişmesiyle, insanlar tepki göstermeyi, haklarına sahip çıkmayı öğrendiler. Henüz yeterli seviyede değil tabiî ki ama geçmişe oranla bugün çok daha bilinçli bir toplum olduğumuzu söyleyebiliriz. Meselâ artık çocuklarını adam yerine koymayan ve onları kişiliksiz yetiştiren anne-babaların sayısı azalıyor. Çocuğunu öğretmene teslim ederken, ‘eti senin kemiği benim’ gibi ucube cümleler kullanılmıyor. Bilâkis öğretmenler veliler tarafından denetleniyor. Eskiden ‘devlet gemisi en iyisidir’ diyen toplum, şimdi geçimini devlette değil, ticarette, san'atta arıyor. Evrensel mânâda meslek sahibi olanların sayısı her geçen gün artıyor. Toplum, dünyanın sadece Türkiye’den ibaret olmadığını çok net görebiliyor.
Kısacası günümüz halkının demokrasi anlayışı, darbe anayasasına % 92 gibi bir oranla evet diyebilen 1982 halkının anlayışından çok çok ileride bugün. Her ne kadar beyhude bir şekilde, ‘kanunun gözü terazinin özüdür’ diyebilen, hazineden geçinmeli, ideolojik bağnazlık içerisindeki azınlık bir zümre, varlığını devam ettirmek için olmadık oyunlara başvursa da, toplum artık kanmıyor. Çünkü günümüz bilgi çağında hiçbir şey gizli kalmıyor ve geçen yıllar sadece insanları değil, toplumu da olgunlaştırıyor.
19.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|