Siyasal krizler anında biliyorsunuz Mustafa Kemal’in arkasına sığınarak hani biraz da Kemalizm’in kendisinden kaynaklanan mekanizmalarından ilham(!) alarak karşı tarafa manidar bir takım göndermeler ve tehditler savrulurdu. Meselâ 27 Mayıs öncesinde “Harbiyeli aldanmaz!” gibilerden yan organlara şifreli mesajlar yollanırdı. 12 Mart veya 12 Eylül dönemlerinde de aşağı yukarı Kemalist felsefeye atıfta bulunan bir takım sloganlar üretilirdi. M. Kemal’e sahip çıkan milliyetçiler komünistlerle mücadele ederken gayrımeşrû da olsa mücadelelerine meşrûiyet kazandırmak için “Türk âleminin en büyük düşmanı komünizmdir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir” sözü öne sürülürdü. Solcular da boş durmaz mukabele olarak onlar da arşivden bulup buluştururlardı: “Yurtta sulh, cihanda sulh.”, “Cumhuriyet şeyhler, meczuplar ülkesi değildir.”, “Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir.” gibi... Tabiî sivil kuruluşlar ve dernekler de kendilerinin sosyal hayatta ne kadar önemli bir konumda olduklarını ifade için M. Kemal’in arşivinden karıştırıp bulurlar, bulamazlarsa “Ben sporcunun…” kabilinden “Ben şoförün… Ben san'atçının… Ben köylünün. Ben tamircinin… Ben kuş sesini sevenler derneğinin..” diye başlayan adapte edilmiş sözleri bezlere, duvarlara yazdırırlardı.
Şimdilerde “Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır.” sözü moda oldu. Genelde Kuvayi Milliyeciler’in ve Ulusalcıların öne sürdüğü bu söz M. Kemal’e aittir. Ancak bir sözün hangi makamda, kime karşı ve niçin kullanıldığına bakılmaksızın piyasaya sürülmesi hayli manidâr. Zira bu söz şu anda bir siyasal hareketi bitirme, kapatma amaçlı olduğu kadar saflarını belirleme ve zinde güçlere “Biz buradayız. Siz neredesiniz?” muhaberesini yapmak için de kullanılmaktadır. Bir çok üniversitede “Hayatta en hakikî mürşit ilimdir” vecizesi yazılı iken meselâ giriş salonunda, çok amaçlı salonların sahne üstünde ya da altında yer alan bu söz silindi, bazı üniversitelerde “Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır” yazıları öne çıkarıldı. Şimdi vatan kurtarma zamanı ya?
Vatan’a fiilî bir dış taarruz yapıldığında ve düşman/lar tarafından işgal edildiğinde, “bu böyle mi olur şöyle mi olur, şunu yaparken acaba teamüle aykırı mı, ayıp kaçar mı?” gibisinden ufak tefek ayrıntıları dikkate alıp vatan müdafaasında gecikmelere, sektelere ve tıkanmalara yol açacak ayrıntıların önemli olmadığını vurgulayan bu söz maalesef ve maalesef hiçbir hukuk ve kural tanımadan siyaseten rakiplerini ezme ve sindirme metodu olarak algılanmaktadır şimdilerde. Daha da fecisi yerleşik menfaat sisteminin bozulmasından rahatsız olanlar ortalığı yaygaraya verip “Vatan-Millet-Sakarya” edebiyatıyla durumu kurtarmaya çalışıyorlar. Kurtarıcı rolüne girmek için “Vatan” gibi mukaddes bir kavramı adice istismar etmekten çekinmiyorlar. Sanki kendilerinden başka vatansever yokmuş veya milletin büyük ekseriyeti “Vatan satan Hasan”mış gibi...
Aslında cümleyi;
“Söz konusu siyasetse, gerisi teferruattır.
Söz konusu menfaatse, gerisi teferruattır.
Söz konusu menfaatse, hukuk teferruattır.
Söz konusu menfaatse, millet iradesi teferruattır.
Söz konusu menfaatse, vatan teferruattır.” niyetiyle kullanıp kullanmadıklarını anlamak için her kurtarıştan sonra geriye nelerin kaldığını, nelerin hâlledildiğini ve kimlerin kayırılıp kimlerin köşe olduğunu görmek yeterlidir.
Bu Vatan kurtaran aslanlar (!) milleti kör, âlemi sersem mi sanıyorlar?
19.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|