Liderlik, “idare etme” san'atıyla yakından ilgili bir kavram. Hele de, konu “insanı idare etme” olunca, çok daha önemli hâle geliyor.
Bugünün dünyasında, insan merkezli hayat tarzına bakıldığı zaman, “idare etme ve liderlik” konumunun çok daha farklı bir şekilde öne çıktığı görülmektedir.
İnsanın, kendi kendini idare etmesinden, ailesini, mensuplarını, toplulukları, milleti, devleti ve dünyayı idare etmeye kadar giden merhalelerde ayrı ve farklı bir “liderlik ve idare etmeye” ihtiyaç vardır.
İnsanın kendisini idare etmesi ve haddini bilmesi için bir “sistem”e ihtiyaç vardır. Aksi takdirde insanın, fert olarak bile bu hayat şartlarında kendi kendini idare etmesi fevkalâde zordur. Bunalım, stres, isyan gibi olayların ana sebebi “kendi kendini idare edememe ve liderlik” rolünü devreye sokamamaktan kaynaklanıyor.
Bütün dünyada aile faciasına dönüşen müthiş yangının baş sebebi de, “aile idaresindeki” boşluk ve dolayısıyla da “sistem”deki yetersizliktir. Cemiyetin çekirdeği durumundaki aile hayatının zembereği olan karşılıklı sevgi ve saygının temelinde bu unsurların tesisi yatmaktadır. Ailede lider konumunda olan gerek anne ve gerekse de babanın bu sorumluluklarını yerine getiremeyişleri, aile hayatında yürek dağlayan olayların meydana gelmesini netice veriyor.
Kezâ toplum hayatının gerçekleri olan apartman, mahalle, köy, kasaba, şehir ve millet hayatına giden yolda da, “sistemler manzumesine” bağlı kalacak gerçek “liderlere ve idareye” ihtiyaç vardır.
Bütün olarak dünya genelindeki durum da bundan farklı değil. ABD, Rusya, Fransa, Almanya ve İngiltere başta olmak üzere birçok ülkenin başındaki “liderlerin”, aile hayatları başta olmak üzere çeşitli sahalardaki fikir ve halleri; “skandal” denecek olayların içerisinde olmaları, zaten açıkça her şeyi ortaya koyuyor. Bu durumdaki liderden sağlıklı bir ülke ve dünya “idaresi” beklemek hayalcilikten öteye geçmeyecektir.
Ülkemizdeki durum da farklı değildir. Siyâsî saha başta olmak üzere, bürokrasi, hukuk, eğitim, ticaret, basın yayın, kurumlar vb. alanların idaresinde yaşanan bunca skandalların önemli bir sebebi, “liderlik” vasfı olmayan beceriksiz sorumluların icraatlarıdır.
Peki, çare ne?
Çare; insanlığın yegâne lideri ve eşsiz önderi Hz. Muhammed’dir (asm). Onun getirdiği semavî hakikatler manzumesi Kelâmullah’tır. Ve hayatıyla örnek olduğu tatbikatın tâ kendisidir.
Bu gerçekler, bazı sığ ve peşin hükümlü felsefe mukallitlerinin düşündüğü gibi sadece Müslümanlara ve belli bir zaman dilimine ait hakikatler olmayıp, dünya ve insanlar var oldukça bütün insanlığa ve bütün zamanlara hitap eden ebedî hakikatlerdir. Şaşmaz ve şaşırtmaz ölçülerdir. Neticeleri, bütün çıplaklığıyla ve netliğiyle insanlığın önündedir.
Çünkü; onun (asm) erişilmez kulluğu kadar, ümmetine ve insanlığa karşı gösterdiği adaleti, şefkati ve hakperestliğidir ki, onu her alanda “tarihin en büyük lideri ve erişilmez idarecisi” olarak kabul ettirmiştir.
En dar ve küçük daire olan ailesine karşı muâmelesindeki sevgisi, ilgisi, adaleti ve yardımseverliğidir ki, onu “dünyanın en mükemmel aile reisi” olarak tarihe mal etmiştir.
Sahabelerine karşı o samimî, candan davranışı ve şahane liderliğidir ki, “Anam babam sana feda olsun Ya Resûlallah!” gibi tarihte hiçbir şahsiyete nasip olmayan şerefli hitaplara muhatap olmuş ve bu mânânın gönüllerde yerleşmesini netice vermiştir.
***
İnançsızından inançlısına, gayr-i müsliminden Müslimîne, esirinden emirine bütün beşer tabakalarına kadar gösterdiğin o hak, adalet, hukuk, yardımseverlik, barış, hoşgörü, demokrasi, insan haklarına saygı ve şâhâne “idare ve liderliğine”, bütün insanlığın çok ama çok ihtiyacı var Ya Resûlallah!
Gönüllerimize hoş gel ey Nebîler Nebîsi! Gel de bizlerin kalplerine, gönüllerine, evlerimize, cemaatlerimize, meclislerimize, toplantılarımıza, eğitimimize, ticaretimize, hukukumuza, demokrasimize, dinî ve dünyevî müesseselerimize misafir ol! Yardımcı ol! Liderimiz ol Ya Resûlallah!
Bizler aciz, çaresiz, beceriksiz, ölçüsüz, maharetsiz bir şekilde “idare etmekten” mahrum kaldık. Medet yine sende! Reçete sende! Çözüm sende! Barış sen de! Feryadımızı boşa çıkarma, cevapsız bırakma Ya Resûlallah!
Paslanan kalpleri sana açacak az da olsa fedakârlar çıkacaktır aramızdan.
Kapılarını sana açacak pişmancılar bulunur bazı mekânlarımızda!
Kusurlarını anlayıp idrak eden nedametçiler çıkar, tükenmemiştir ümmetinde!
Sen zaten mânen aramızdasın, mânevî tasarrufunu, biz daha büyük helâkete sürüklenmeden önce göster Ya Resûlallah! Medet ve kurtuluş sende! Çaresizliğin ilâcı sende! Basiretin, ferasetin, iz’an ve ufkun anahtarı sende!
Çünkü biliyor ve bütün benliğimiz ve kalbimizle inanıyoruz ki, sen, kutlu doğumunu hasretle andığımız bu günlerde, en başta, üzerinde yaşamakla iftihar ettiğimiz bu güzel Anadolu’da bazılarına “din ve vicdan hürriyetini” en güzel sen anlatırsın Ya Resûlallah!
Sana dil uzatan, kendisinden geçmiş, insanlıktan nasipsizleri de “Bunlar hakikati bilmiyorlar Ya Rabbi! Bunları helâk etme! Islâh eyle!” diyerek sen ikna edersin, o sağlam duruşun ve tebessümlü yüzünle... Sen onlara iyiyi, doğruyu anlatabilirsin Ya Resûlallah!
Kutlu doğumunla aramıza hoşgeldin. Şefaatini niyaz ediyoruz. Sünnetine sarılmaya çalışıyoruz. “Rehberliğine, liderliğine, şahane idarene” bugün her zamankinden çok daha muhtacız. Kovma bizi kapından. Mahrum etme bizi rahmetinden Ya Resûlallah!
Ya Rab! Bizi kendine hakikî bir kul ve Resûlüne (asm) hakikî bir ümmet eyle ve affeyle! Âmin.
NOT: Çok değerli dostlarımın, Türkiye başta olmak üzere bütün dünyada Hz. Muhammed’e (asm) iman eden bütün ümmetinin, Kutlu Doğum Haftasını tebrik ediyor; İslâm âlemine ve insanlığa saadet, huzur, barış, feraset, idrak ve ufuk getirmesini Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.
20.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|