İktidara yollar çeşitlilik arz eder. Değişik yollardan yürüyerek iktidar mevkiine çıkılabilir. Ancak, bunlardan iki tanesi var ki, özellikle demokratik rejimlerde ilk sırada yer alır: Ekmek ve hürriyet.
Evet, iktidara giden yollardan biri evlerin mutfağından geçiyorsa, bir diğeri de hürriyet mücadelesinin yapıldığı meydanlardan geçer.
Kimine göre ekmek, kimine göre ise hürriyet önce gelir. Bizim tercihimiz "Ekmeksiz yaşarım; hürriyetsiz yaşayamam" nidâsındaki inanç ve idealden yana.
* * *
Bugün gelinen noktaya bakıldığında, ne yazık ki ekmeğin de, hürriyetin de hakkıyla sağlanamadığı ve bu iki nimetin çok ciddî risklere mâruz bırakıldığı görülüyor.
İşte, uzun zamandır yüksek faiz politikalarının arenasına çevrilen Türkiye'de, enflasyon canavarı da başını almış gidiyor. Bir türlü dizginlenemeyen bu canavar, geniş vatandaş kesimini korkutmaya devam ediyor... Ekonomide düşünülen ve plânlanan hedeflerin tutturulamadığını, aksine ciddî sapmaların yaşandığını, tepe noktasındaki en sorumlu ağızlardan bile defalarca duyulacak bir hale gelindi.
Öte yandan, AB kriterleri ve yeni anayasa paketi ile hürriyet ve demokrasi sahasında sağlanmak istenen gelişmeler de, maalesef çok ciddî bir tökezlemeye mâruz kaldı. Daha evvel işleyen çarklar bile yavaşladı, durma noktasına geldi, hatta yer yer geri sayma eğilimine bile girdiği söylenebilir.
Kapatma dâvâsıyla başı derde giren iktidar kanadı, bu ciddî handikapı esaslı bir hürriyet ve demokrasi mücadelesiyle aşması beklenirken, bu meyanda yaşanan gelişmeler ise, ne yazık ki tam tersi bir istikamette yüründüğüne işaret ediyor.
Oysa, bu tür bir yumuşamanın, bu tarz bir uysallığın zerrece faydası yoktur. Aksine, saldırıya geçenlerin daha ziyade iştihasını açar. Sonra da, sıra diş ve tırnaklarının kirasını istemeye gelir.
Zira, bunlar canavar tabiatlıdır. Birden bire azgınlaşan mâlum medya, işte bu canavarlığa ayna tuttuğu gibi, muhtemel saldırılar hakkında da iyi bir fikir veriyor.
* * *
Hasılı, büyük taşlar bile yerinden oynadığı için, ekmek de, hürriyet de risk altına girmiş görünüyor. Dolayısıyla, Türkiye yeni birtakım siyasî gelişmelerin eşiğine gelmiş bulunuyor.
Esasında, tâ 1971 Muhtırasından beri tabiî mecrasından münafıkane bir metotla saptırılan iç siyaset mekanizması, aradan geçen bunca zamana rağmen bir türlü normal haline dönemedi. Tam dönecekken, yeni müdahalelere mâruz kaldı... Şimdi de yeni bir sarsıntı daha yaşanacak gibi görünüyor ki, neticesi hayrola.
Dileğimiz, yaşanılması artık kaçınılmaz hale gelen bu yeni çalkantılı dönemin çok kısa sürmesi ve siyasetin fırtrî mecrâsında akmaya devam etmesidir.
Tarihin yorumu 6 Mayıs 1972
İdamlar ve ikiyüzlü adamlar
Haklarında verilmiş idam kararları kesinleşen THKO örgütü üst düzey sorumlularından Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın cezası infaz edildi.
İdam kararının dayandırıldığı kànun ve adâlet ölçüleri, tartışmaya elbetteki açıktır. Zira, bu ölçüler İlâhî adâlete göre değil, beşerî kanunlara göre tanzim ve ihdas edilmiş. Dolayısıyla, üzerinde durulması gereken esas mesele bu değil.
Tarih önünde ve ibret nazarında dikkate değer en önemli nokta şu olsa gerektir: Silâhlı örgüt üyesi ve cinayetten sabıkalı oldukları tartışma dahi götürmeyen bu şahısların idam edilmesine şiddetle karşı çıkan, hatta onların birer kahraman olduğunu dâvâ eden etkili bir kesim var Türkiye'de.
Her fırsatta Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına sahip çıkan, onların idamında payı bulunanlara ise ateş püsküren bu kesim, ne hikmetse onların işlemiş olduğu onca soygun ve cinayeti görmezlikten geliyor.
Oysa, bu adamların sabıka dosyası kabarıktır. Devletin askerine, polisine, memuruna karşı akla gelebilecek hemen her türlü eylemde bulunmuşlardır. Banka soymuşlar, adam vurmuşlar, adam kaçırmışlar, birçok insanın kanına girmiş, malına zarar vermiş ve sayısız insana hayatı zindan etmişlerdir. Ayrıca, benzer suç ve eylemlere bu vatanın sayısız evlâdını özendirmekten, sürüklemekten ve azmettirmekten de çekinmemişlerdir.
Yani, bir bakıma 1960–70'ler Türkiye'sinin Abdullah Öcalan'ı gibi davranmışlar, hatta bütün ülkeyi bir komünist ihtilâline doğru sürüklemeye çalışmışlardır.
Gariptir ki, bugün gûyâ teröre karşı olan veya eline geçse Öcalan'ı linç etmek isteyen bazı şahıs ve gruplar da, ortaya çıkıp Gezmiş ve arkadaşlarına sahip çıktığını açıkça ilân edebiliyor.
Hatta öyle ki, sırf bu maksatla özel televizyon programı düzenleyerek tarihin yüzünü dahi kızartacak derecede yalan söyleyen ve yaşanmış gerçekleri çarpıtmaya çalışanlar var. Böylelerine, emin olun "ikiyüzlü" demek dahi az geliyor, basit kalıyor.
06.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|