Ailesinin bir bölümü halen Doğu Türkistan'da yaşayan Uygur asıllı Ahat kardeşimizin "Çin işkencesi"ne dair anlattıklarını burada sizlere aktarmaya devam ediyoruz.
Bizim başka kaynaklardan da araştırarak teyid ettirdiğimiz Çin'deki Müslüman Uygurlar'la ilgi acı gerçek şudur:
Bugün yirmi milyondan fazla Müslüman Türk nüfusunun yaşamakta olduğu Doğu Türkistan halkının kaderi, 93 Harbinde (1877–78) büyük yara alan Osmanlı ülkesinin kaderiyle büyük benzerlik arzediyor.
Zira, Çinlilerin Müslümanlara yönelik zalimane baskıları özellikle o tarihten sonra büsbütün şiddetlenmeye başladı. Osmanlı, kendi başının derdine düştüğü için, daha evvel kurulmuş olan münasebetleri devam ettiremedi.
Osmanlı'nın yıkılmasından sonra iyice yalnızlaşan ve bir bakıma sahipsiz kalan Türkistan'daki Müslüman ahali, bir müddet sonra başlayan komünist istilâ hareketleriyle, bu kez tarihin en korkunç mezâlimine maruz kaldı.
Mao'nun 1 Ekim 1949 tarihi itibariyle Pekin'deki Tiananmen Meydanından Çin Halk Cumhuriyeti kurduğunu ilân etmesiyle birlikte, sözde özerk hale getirilen Uygur Bölgesi için de karanlığın en koyu devresi başlamış oldu.
Komünist yönetim, Müslüman Uygurların ağırlıkta olduğu Doğu Türkistan halkının her şeyine el attı ve her türlü nimetini gasp ve garet etmeye başladı.
Bu coğrafya, yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla, Cenâb–ı Hakk'ın türlü nimetlerle bezemiş olduğu bir yerdir: Başta petrol olmak üzere, kömür, tuz, doğalgaz, uranyum, demir, volfram ve altın madeni bol miktarda bulunmakta, ancak bunların çoğu Çin yönetimi tarafından adeta talan edilip götürülmektedir.
Müslüman halkın eğitim hakkından nüfus planlama hakkına kadar, siyasî varlığından tarım politikalarına kadar hemen herşeyine müdahale eden, acımasızca baskılar uygulayan Çin hükümeti, şimdi de bilhassa kadınlara yönelik insanlık dışı baskılara yönelmiş durumda. Evli kadınlara üç çocuktan fazlasını yasaklıyor ve en ufak bir bahaneyle Uygur kadınlarını tutuklatarak hapishanelere sevk ediyor.
Şu anda 2000'den fazla Uygur kadınının hapiste, zindanda, gözlem altında veya meçhûl yerlerde tutulduğuna dair bilgiler var. Ayrıca, bu mâsumlara ne yapılacağı ve âkıbetlerinin ne olacağı da bilinmiyor. Yani, duyulan endişe hat safhada.
Zira, merkezi yönetim, siyasî ve sosyal alanda olduğu gibi, hukukta da kendi halkına başka, Müslüman halka başka türlü muamelelerde bulunuyor.
Netice itibariyle, Çin hükümeti tarafından Doğu Türkistan'da yüz kızartan ve insanlıkla bağdaştırılması mümkün olmayan bir zulüm ve baskı rejimi uygulanıyor.
Bu hal, sûret–i kat'iyyede kabul edilmemeli ve edilmez de. O halde, Çinlilerle anladıkları dilden konuşmalı, onlara tesirli bir ders vermeli. Meselâ, mallarına karşı ambargo, boykot, müeyyide gibi...
1909'da Bosna'yı işgal eden Avusturya'ya karşı ülke genelinde boykotajlar yapıldı. Malları gümrüklerden geri çevrildi ve hemen bütün Osmanlı şehirlerinde boykot eylemi uygulandı. Bu muameleden etkilenen Avusturya hükümeti, Boşnaklar'a karşı ister istemez daha dikkatli, daha insaflı davramaya başladı.
Bugün için, benzer bir muamele Çin mallarına karşı da yapılabilir. Dünya pazarlarına sattığı mallarla ancak ayakta ve hayatta kalabilen Çinliler, görecekleri bir boykot hareketi karşısında dize geleceklerdir. Zira, pazar bulamadıkları ve mallarını satamadıkları takdirde, büyük sıkıntı yaşayacaklarını, hatta acından öleceklerini dahi düşünüyorlardır.
Evet, Müslüman Türkler'e yıllardır "Çin işkencesi"ni revâ gören zalimlere şöyle esaslı bir ekonomik ders vermenin zamanı geldi, hatta geçti bile.
Tarihin yorumu
Osmanlı–Rus Savaşı (93 Harbi) başladı
Osmanlı ve Rusya arasında iki ülke tarihin en büyük savaşı Balkanlar'da başladı. Hemen ardından Kafkas Cephesinde de açılan bu büyük savaş, yaklaşık bir sene devam etti.
Rus orduları, her iki cephede de sürekli mevzi kazanarak ilerlemesini sürdürdü. Doğuda Erzurum'daki Aziziye Tabyaları önünde durdurulan Rus kuvvetleri, Batıda ise zorlu Plevne engelini de aşarak tâ Çatalca önlerine kadar geldi.
Osmanlı hükümeti, Avrupa devletleri nezdinde bir ateşkes antlaşması istemek zorunda kaldı. Yeşilköy'de iki taraf arasında imzalanan "Ayastefanos Antlaşması"nın şartları çok ağır geldi. Bu sebeple, sıralanan maddeler ugulamaya konulmadı.
Nihaî barış görüşmeleri için Berlin'de bir zirve toplantısı yapıldı. Almanya, burada yapılan görüşmelerde Osmanlı tarafını tutarken, İngiltere ise, Kıbrıs'ın kendilerine verilmesi karşılığında Osmanlı'ya taraf olur gibi yaptı. Ancak, o istediğini koparmanın ötesinde hiçbir yardımda bulunmadı.
24.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|