Ülkemiz, sisteme yönelik problemler yumağında bocalıyor. Sıkıntı listesinin ilk maddelerinden birisi, insan hak ve hürriyetlerinden mahrumiyettir. Yani, gerçek anlamdaki demokrasinin işletilememesi. Buna bağlı olarak da PKK terörü, etnik milliyetçilik... Bunun temel sebebi; devlet yapılanmasının demokrasi, adalet değil; baskı ve milliyetçilik üzerine kurulmuş olmasıdır.
Buna tepki gösteren PKK da, katliâmlarını etnik kimlik, yani ırkçılık üzerine binâ etmiş.
Bugün kaldırmamak için kavgası verilen 301. madde de esas itibariyle ırkçılığa, milliyetçiliğe dayanır.
ABD Başkanı Bush ile birlikte teşkilatlanan ve Ortadoğu’yu işgal edip kana bulayan Yahudi-Neocon işbirliğinin kaynağı da ırkçılıktır.
Haddizatında milliyet ayrı bir şeydir, ırkçılık, etnik milliyetçilik ayrı bir şeydir. Milliyetin olması, milletini sevme, dindaşlarla, vatandaşlarla ve meslekdaşlarla (hangi etnik grup, millet ve dinden olursa olsun) kaynaşma müspet milliyettir ve gereklidir.
Başkasını yutmakla beslenen, kendini üstün görüp, diğerini yeren, tarafgir milliyet anlayışı ise İslâmiyet ve insaniyetçe reddedilmiştir.
Peygamberimiz (asm) iki grupla mücadele etmiştir: Müşriklerle, cahiliye asabiyeti (kavmiyetçi, ırkçı) damarı taşıyanlarla…
“Milliyetçilik, ırkçılık uğruna ölen de, öldüren de ateştedir” buyurur.
Hele ırkların tamamen karıştığı ve kaybolduğu, bu çağda milliyetçilik kavgası (sağda, solda, PKK’da vs.) boş bir mücadeledir. Ne aklî, ne ilmî bir dayanağı vardır.
İTÜ öğretim üyesi, antropolog Timuçin Binder, Anadolu’nun 1071 sonrasında Türkleştiği savına karşı çıkıyor:
“Buradaki insanın tarihi 40 bin yıl öncesine uzanıyor..”
Genetik teknolojisindeki baş döndürücü gelişmeler sadece geçmişe değil geleceğe de ışık tutuyor.
DNA moleküllerinin dizilişi pek çok kişi ve ulus için hayâtî öneme sahip, “Nereden geldim?” sorusuna da cevap veriyor.
İTÜ İnsan ve Toplum Bilimi bölümü öğretim üyesi, antropolog Timuçin Binder:
“Türkler 1071 yılında Anadolu’ya gelmedi, hatta 40 bin yıldır buradan kıpırdamamışlar. Bu topraklara aitler, Orta Asya’dan geldiği söylenenler buralı aslında. Orta Asya’dan bu topraklarda yaşayanların yüzde 10-15’i gelmiş ve nüfus yapısını da değiştirememişler.
“Hiç de Orta Asya’dan Anadolu’ya ‘bir kısrak başı gibi uzanan’ bir durum söz konusu değil. Orta Asya göçü bir efsane. Zaten gelen az sayıdaki insanın geni de çok daha kalabalık yerli toplulukların içinde kaybolmuş.
“Ayrıca gelenlerin Türk mü, İranlı mı veya Afgan mı olduğunu da bilmek çok zor.
“Genetik araştırmada etnik bir tanımlama söz konusu değil.
“Genetik dağılımın araştırılması, Türklerin kökenlerinin araştırılması anlamına gelmiyor. Çünkü ‘Oğuz geni’ veya ‘Türk geni’ diye bir şey yok. Genetik araştırma her insanın kökeniyle veya soyunun bugüne kadar nerelerde bulunduğuyla ilgili veriler taşıyor” diyor.
Yarın devam edelim.
24.04.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|