Bugünkü yazıma insan olmanın en önemli vasıflarından biri olan dürüstlükle başlamak istiyorum. Allah biz insanları dürüstlük sıfatıyla mücehhez kılmıştır. Dürüstlük insanlar için kötülüklerden ve kötülerden korunmak için önemli bir silâhtır. Dürüstlük doğruluktur. Dürüstlük yaratılışa uygun bir şekilde hareket etmektir. Dürüstlük, en iyi hile olan hilesizliktir. Dürüstlük istikamet üzere olmaktır. Dürüstlük yükselmektir yüce makamlara...
Kalbi günahlarla kirlenmiş, aklı felsefe düzenbazlıklarıyla yoldan çıkmış insanlar gittikçe dürüstlük sıfatından uzaklaşmak zorunda kalacaklardır. Çünkü günahkâr dürüst değildir. Günah işleyen insan emanete ihanet etmiş bir duruma düşmektedir. Kendisini yaratan ve en değerli güzelliklerle donatan güce karşı nankörlük eden bir insan gittikçe dürüstlükten uzaklaşacaktır. Bu uzaklaşma hızlı ve tehlikeli bir düşüştür, bir alçalmadır. Bu düşüş ve alçalmaların sesi tâ Cehennem çukurlarından bile gelebilmektedir. Tıpkı Allah Resulünün (asm), mescitte iken ashabına, yetmiş sene boyunca yuvarlanan taşın, Cehennemi boyladığını haber verdiği gibi...
Şu imtihan dünyasına gönderilen insanların içinden çıkmış bütün peygamberler hep yükselmeyi insanlara talim etmişlerdir. Onlar Rablerine karşı dürüst davranmışlardır. Onlar dürüstlüğün timsâli olarak insanlara gönde-rilmişlerdir. Dürüstlüğün güzelliğini keşfedenler, orada yüksekliklerin ihtişamını görenler, Peygamberlerin peşinden gitmeyi bir görev olarak telâkki etmişlerdir. Zaten dürüstlüğün ruhu imandır. Kâinatın Hâlıkına iman edip, emirlerine göre hareket edenler dürüstlüğün lezzetini bütün hayatlarında görmüşler ve olabildiğince yücelmişlerdir.
İblis dürüstlük ve yücelik için yaratılan insanları yanlış yollara sürüklemek için “lânet” yaftasıyla yola çıkmıştı. O Kabil ile düzen-bazlığın ilk temelini atarak dürüstlük avına çıkmaya başlamıştı. Onun olduğu yerde dürüstlere ekmek olmayacak, düzenbazlar alçalacak ve karanlık vadilerde at oynatacaklardı. O günden beri karanlıklar prensi olan İblis, insanların mânevî silâhlarını ellerinden almak için var gücüyle çalışmaktadır. Yüksekliklere lâyık bir şekilde yaratılıp dünyamıza gönderilen insanlara alçaklığın zehirli balını içirmek onun görevi olmuştur. Bu balı içenler alçalışlara maruz kalmış, hileyi görüp içmekten kaçınanlar da yükselişlerle hayat bulmuşlardır.
Firavunlar, Nemrutlar, Şeddatlar ve onlar gibi olanlar dürüstlüğün aydınlığından fersah fersah kaçmışlar ve alçalışların en şenisini insanlığa göstermişlerdir. Onların kaçışı yarasa kuşunun aydınlıktan kaçışına benzetilir hep. Bu karanlık dünyaların insanları, güzellik namına ne varsa onlara düşman kesilmişler. Vurmuşlar, kırmışlar, ezmişler, yakmışlar, yıkmışlar... Dünya hayatının bütün dilimlerinde görülmüştür bunlar. Cehenneme odun yetiştirmek için ellerinden geleni yapmışlardır alçaltan alçaklar...
İhtiyarlamış dünyamızın son asrında son kozlar oynanıyor taraflar arasında. Aydınlık ile karanlık, dürüstlük ile düzenbazlık, inanmışlık ile inançsızlık gibi zıtlar arasında kozlar daha şiddetli bir şekilde zamanımızda ortaya konuyor. Bütün mesailerini hemcinslerinin zarara uğraması için harcayan, masumların kanı üzerinde çirkin emellerine ulaşmak için planlar yapan dürüstlük ve insanlık fuka-ralarının vaziyetleri insanlık için yürekler acısıdır.
İnsanı insana kırdıranların insanlıktan na-sipleri sıfıra inmiştir. Onların değerini ancak sıfır rakamıyla ifade edebilmek mümkündür. Derken, hızla sıfırın altındaki rakamlar telâffuz edilmeye başlanmaktadır. İnişler burada çok sür'atli bir şekilde cereyan etmekte, aşağılarda tutunabilecek bir dal bulunmamaktadır onlar için. Alçaklıklar, rezillikler, değersizlikler diz boyu onların dünyasında...
Yükselişler olmasaydı insanlığın değer kaybı varlık âlemini hüzünlere boğardı. Yükselen insanlık, yıkılanları tamir etmeye, kırılanları yapıştırmaya, karanlıkları uzaklaştırıp aydınlık âlemlerle kâinattaki güzellikleri ortaya çıkarmaya çalışmaktadır. Bir yükselen bin alçalanlara bedel olmaktadır. Tıpkı küçücük bir elmasın tonlarca kömürden daha değerli olması gibi...
21.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|