Çok önemli bir kampanya başlatılmış bulunuyor: “Televizyonu Kapa/Yaşamı Aç” şeklinde özetlenen bu kampanyaya göre, 21 ve 27 Nisan 2008 tarihleri arasında televizyonlar yerine, ‘gözlerimizi’ açmamız isteniyor.
En başta ifade etmekte fayda var: Televizyonun zararlarından kurtulmak için bir hafta değil, ‘ömür boyu’ TV’yi kapatmak en iyisi.Bazıları, bunun mümkün olmadığını söyleyebilir.Ancak, mümkün olduğunu gören ve gösteren onlarca, belki de yüzlerce örnek var.
Tabiî ki hayatın gerçekleriyle yüzleşmek ve vak’aları kabul etmek gerekir. Ama televizyonun cazibesi yanında, ‘çok zararlı’ olduğu da her halde tartışılmaz. ‘Zararlı’ olan elbette programlardır. Yoksa TV’nin ‘alet’ olarak kimseye bir zararı olmaz. Keşke, bu nimet gereği gibi kullanılsa ve insanlara faydalı programlar sunulabilse...
Denilebilir ki, “Faydalı TV programları da yapılabilir.” Bu ifade, tesbit olarak doğru olmakla beraber, uygulamaya baktığımızda bunun pek de mümkün olmadığını görürüz. Ya da ‘faydalı’ kabul edilen programların, genel programlar arasında ne kadar yetersiz olduğu hemen görülür. Öyle ise, “Faydalı programlar da olabilir” kabulünün arkasına sığınarak kendimizi TV’lere teslim etmemiz kökten yanlış bir tercih olur. Hele hele, çocuklarımıza ve ailemize verdiği tahribi düşünürsek ciddî tedbir almamız gerektiği anlaşılır.
“Turn Off TV” uzun yıllardan beri dünyada bilinen bir kampanya. Son yıllarda da Türkiye’de uygulanmaya çalışılıyor. Oldum olası TV’ye teslim olan bir ülkede böyle bir kampanyanın ne kadar verimli olabileceği elbette tartışmalı. Ancak zararın neresinden dönülse kârdır tesbitine uygun olarak bu kampanya desteklenmeli ve TV’siz bir hayatın da mümkün olduğu görülmeli.
Türkiye’de şöyle bir kabul var: “TV olmadan hayat mümkün olmaz!” Böyle bir tesbiti kabul ettikten sonra, TV’ye karşı mücadele etmek mümkün olabilir mi? Oysa TV’siz hayat mümkün ve çok da rahat! Türkiye’de garip karşılansa da dünyada pek çok ünlü kişi, çocuklarını TV’nin zararlarından korumak için gayret gösteriyor. Bir kısmı TV’yi evine sokmazken, bir kısmı da çocuklarının TV izleme saatini kontrol altına alıyor. Türkiye’de de bazı TV programcılarının evinde TV olmadığını hatırlamak lâzım.
TV ile olan ilişkimizi şuna benzetebiliriz: Bir zamanlar ‘sigara’ içmemek ‘ayıp’ karşılanırdı. Ancak gelişen şartlar, sigara içmenin ‘ayıp’ olduğunu gösterdi. Şu an için de evinde TV olmayan belki ayıplanıyordur. Ama önümüzdeki yıllarda evinde TV olmamak takdir edilecek ve örnek gösterilecektir. Çünkü TV’ye gözlerini kapayanlar, hayatı daha fazla idrak etme imkânına sahiptir. Tabiî ki bu; TV’yi kapatıp, interneti açarak değil, bu ‘boşluğu’ ailesiyle sohbet ederek ya da kitap okuyarak doldurmak mümkün.
Bu kampanyayı Türkiye’ye taşıyanları tebrik ve takdir ediyoruz. Ancak TV’yi kapatmayı sadece bir hafta ile sınırlı tutmanın ‘kalıcı tedbir’ olmadığını görmemiz gerekir. Mümkün ise, ömür boyu TV’ye gözlerimizi kapatmaya çalışmalıyız.
Unutmayalım: TV’den ve benzeri ‘eğlence’lerden uzak durmayı başarabilenler, daha fazla hayata ve gerçeklere yaklaşma imkânı da bulabilir...
21.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|