Muhtaç olduğumuz ve değerini bilemediğimiz ‘nimet’lerden biri de ‘ekmek’tir. Sadece İstanbul’da her gün binlerce ekmeğin ‘çöp’e atılmak suretiyle israf edildiğini biliyoruz. Bir yandan israf devam ederken, öte yandan da ‘bir parça’ kuru ekmeğe muhtaç olanların varlığı da ayrı bir vakıa.
Yanlış işler yapma hususundaki ‘becerimiz’ bu konuda da kendisini hissettiriyor. Yıllardan beri ‘tarım’ ihmal edildi ve Türkiye’nin bir an önce ‘sanayi ülkesi’ olması gerektiği söylendi. Elbette sanayi ülkesi olmak gerekiyordu, ancak bunu yaparken ‘tarım’ı ihmal etmek ve hatta tarımı ‘düşman’ ilân etmek gerekiyor muydu? Hem tarımı ihya etmek, hem de sanayi ülkesi olmak mümkün değil miydi? Sanayi alanında dünyaya hükmeden ülkeler, aynı zamanda kendi imkânları ölçüsünde tarım ve hayvancılığa da yatırım yapmıyor muydu?
Japonya örneğinde olduğu gibi, bazı ülkeler vardır ki, arazi olarak tarım ve hayvancılık yapmaya müsait değillerdir. Bu ülkelerin tarım ve hayvancılık yerine tamamen sanayiye yatırım yapması elbette gerekir. Ancak Türkiye gibi, tarım, hayvancılık ve aynı anda sanayi yatırımları yapması mümkün olan ülkerin; tarım ve hayvancılığı dışlaması en basit ifadesiyle hatadır. Ne yazık ki, tarım ve hayvancılıkla uğraşmayı ‘köylülük’ addedip, ‘şehirli’ olmaya karar verdik ve bugün bu yanlış tercihin bedelini ödüyoruz.
‘Küresel ısınma’ ile birlikte tarım ve hayvancılığın önemi anlaşıldı. Bütün dünya gördü ki, tek başına sanayi yeterli değil. Nihayetinde insanlar ‘bilgiyar’la değil, ‘ekmek’ ile karınlarını doyuruyorlar. “Benim param olsun, ekmeği her yerde bulurum” demek mümkün değil. Çünkü yeri ve zamanı geliyor, para ve pul da işe yaramıyor. 1950 öncesi Türkiye’yi idare eden CHP’li tek parti devrini ve ‘kıtlık yılları’nı hatırlayalım. Parası olan istediği kadar ‘ekmek’ bulabiliyor muydu?
Son günlerde Mısır’da da ‘ekmek kavgası’ başlamış. Öyle ki, bu kavga ülkeyi tamamen istikrarsızlığa sürükleme temayülü de gösteriyor. İlgili haber özetle şöyle: “Mısır’da halkın en temel besin maddesi olan ekmek bulmadaki sıkıntı yüzünden, 31 yıl önceki ‘ekmek ayaklanması’ndan bu yana en büyük isyan çıktı. Mısır’da ekmek sıkıntısı halkı sokaklara döktü. Tahılın önemli bölümünü ithal eden ve ekmek tüketiminin çok yüksek olduğu Mısır’da halk bir süredir ekmek sıkıntısı yüzünden uzun kuyruklar oluşturuyor. Şubat ayından beri kuyruklarda en az 11 kişinin öldüğü bildiriliyor. Nüfusun yüzde 20’si günde 2 dolardan az bir parayla geçinen Mısır’da kuyruklarda çekilen çile, isyana dönüştü. Orta Doğu’nun en büyük tekstil fabrikasının bulunduğu Mahalle el Kübra’da hafta başındaki protestolarda göstericiler Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in sokak panosunda asılı dev resmini yırttı ve polisle çıkan çatışmada 2 kişi öldü, 100’ün üzerinde kişi yaralandı.” (13 Nisan 2008)
Ülkemiz açısından böyle bir tehlikenin olmadığı söylenebilir. Ama bugün böyle bir tehlikenin olmaması, yarın için kimseye garanti sayılamaz. Türkiye’nin arazi yapısı ve imkânları, hem tarım, hem hayvancılık ve hem de sanayi yatırımları için birlikte değerlendirilmelidir. Yarın bir gün bizde de ‘ekmek savaşı’ olmaması bu anlayışa bağlı.
Su ve ekmek savaşlarına kapılmamak için en önce israfı önlemeli ve nimetlerin değerini bilmeliyiz. Hem, israf edenin “Deccal’ın tuzağına düşeceği’ni bilmiyor muyuz?
14.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|