S. Bilen: “İman kalpten nasıl gider? İman tazelemenin önemi nedir?”
Allah’a kalpten intisap ve bağlılıktan ibarettir iman. Bizi Yaradan’ımıza bağlayan en güçlü bağdır. Küfür, inkâr veya şirk ise bu sağlam bağın kopması veya koparılmasıdır.
İman kalbin amelidir. Kalpte meydana gelir ve kalbi nuruyla aydınlatır. Küfür ise kalpte inancın ve tasdikin olmaması halidir.
Cenâb-ı Hakk’ın, zamanın ve mekânın çarkları içinde yuvarlanıp giden ehl-i imanı “imana” çağırması ne kadar mânidârdır:
“Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin.
“Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse, şüphesiz derin ve vahim bir dalâlete sapmıştır.
“Doğrusu, iman edip de sonra inkâr edenleri, sonra iman edip tekrar inkâr edenleri, sonra da inkârları artmış olanları Allah bağışlamaz. Allah onları Kendi yolu için hidayete de eriştirmez”1 buyuran Cenâb-ı Hak bizden imanda “sabır ve sebat” istemektedir.
Peygamber Efendimiz de (asm), “İmanınızı ‘lâ ilâhe illallah’ sözü ile tecdit ediniz ve yenileyiniz” buyuruyor.2
İmanımızı her zaman taze tutmamız gerektiği hususunda âmir bulunan yukarıdaki hadis-i şerifi tefsir eden Bedîüzzaman Hazretleri, hem şahsı, hem de çevresi her zaman değişen insanın, her zaman imanını yenilemeye de ihtiyaç duyduğunu kaydeder.
Saîd Nursî Hazretlerine göre, insanın her bir ferdinin mânen çok “fertleri” vardır.
Yani her bir insan, ömrünün seneleri adedince, hatta günleri adedince, hatta saatleri adedince birer farklı fert sayılmaktadır.
Çünkü insanın hayatı zamana tâbî olduğu için, o tek fert bir model hükmüne geçmekte ve her gün bir diğer fert şeklini giymektedir.
Üstelik insanın cismi böyle her zaman yenilendiği gibi, içinde yaşadığı âlem de her zaman değişmekte ve yenilenmektedir.
Her gün veya her saat bir âlem gitmekte, bir başkası gelmektedir. Yani insan her saat farklı bir âlemi ve farklı tecellîleri yaşamaktadır.
İnsanın bunun için bir saati bir saatine uymamaktadır. Az önce etrafına gülücükler dağıtan insan, bir de bakmışsınız sinir krizine girivermiştir.
Hiç ummadığınız kişilerin bir gün bir cinayet işlediğini duyarsınız. Önce inanmazsınız, çünkü adam belki tavuk bile kesmemiştir. Sizin bildiğiniz budur. Oysa maalesef haber doğru çıkar.
Çünkü insanın yaşadığı şahsî âlemi ve sosyal âlemi her vakit değişmekte, insanı yeni girdaplara sokmakta veya hayatına olumlu veya olumsuz yeni cilveler taşımaktadır.
Bu cilveler, girdaplar, girinti ve çıkıntılar, öfkeler, dargınlıklar, uçarılıklar, düşüncesizlikler ve fevrî hareketlerse insanı her zaman halden hale çevirmektedirler.
Keza insanda nefis, hevâ, vehim ve şeytan her zaman hükmetmekte ve çok vakit insanın imanını rencide etmek için gafletinden istifade etmektedirler.
Hâlbuki her zaman “lâ ilâhe illallah” kelimesiyle imanını taze tutan, Allah’a bağlılığını yenileyen, Yaradan’ı ile irtibatını tecdit eden kimseler, bütün bu farklı boyutlardaki olumsuz veya olumlu tavırlar ve haller karşısında daima akıllı hareket etme kabiliyetlerini korurlar.
Çünkü tazelenmek sûretiyle ulaşılan her yeni iman; her yeni âlemin, her yeni girdabın, her yeni krizin, her yeni olumsuzluğun ve her yeni tersliğin anahtarı hükmüne geçer, her yeni hayata yeni bir nûr getirir. Bu iman nuru her tersliğin ışığı ve her girdabın aydınlığı hüviyetinde tecellî eder.3
Demek, her saat imanını tecdid edenler ve Allah’a olan bağlılığını diliyle ve kalbiyle taze tutanlar, şeytanın bu görünmez girdaplarından ve fark edilmez şerlerinden kendilerini-–Allah’ın izni ve inayetiyle—korumuş olurlar.
Akıp giden zaman, ne kadar kötü olursa olsun; imanını tazeleme bilinci içinde yaşayanlar zamanın kötülüğünden ve şerlerinden–inşallah—zarar görmeyecekleri gibi, insanlara da iyi örnek teşkil edeceklerdir.
Dipnotlar:
1- Nisâ Sûresi, 4/136, 37
2- et-Terğib ve’t- Terhib, 2/415
3- Mektûbât, s. 319
13.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|