İstanbul’dan okuyucumuz:
*“İslam’da kâr haddi ne kadardır? Bir mal gerçek değerinden yüzde elli fazlasına satılır mı? Alış-veriş adabı hakkında bilgi verir misiniz?”
Fahiş fiyat uygulayarak insanları aldatmak haramdır. Peygamber Efendimiz (asm); “Müslüman Müslüman’ı aldatmaz. Aldatan bizden değildir”1 buyurmuştur. Fakat Müslüman’ın aldanmaması da esastır.
Dinimizde muayyen bir kâr haddi tayin edilmemiştir. Yani piyasanın serbest oluşması; arz ve talep dengesine göre fiyatlandırmanın yapılması; fahiş olmamak, aldatmamak ve zarara da girmemek şartıyla maldan uygun bir bedel istenmesi; malın görülerek fiyatı üzerinde pazarlık yapılması İslâmiyet’in alış verişlerde aradığı temel kriterlerdir.
Satıcı çürük mal satmamalı, aldatmamalı ve yüksek fiyat söylememelidir. Müşteri de malı görmeli, fiyatına göre kalitesinin uygunluğundan emin olmalı ve bedelinden razı olmalıdır. Pazarlık yapılarak malın fiyatıyla ilgili uygun bir rakamda anlaşmaya varılabilir. Bedelini makul bulmayan ve pazarlık sonucu fiyatı makul bir seviyeye çekemeyen müşterinin malı almama hakkı vardır. Mal teslim alındıktan sonra satıcı tarafından kasıtlı bir aldatma ve sahtekârlık yapıldığı anlaşılmış olursa, alış veriş akti müşteri tarafından feshedilebilir.
***
Bayan okuyucumuz:
*“Geçtiğimiz Ramazan’da rahatsızlığım sebebiyle on beş günden fazla oruç tutamadım. Bu durumda on beş günden fazla tutmadığım için tam otuz günü kaza etmem gerektiğini söyleyenler var; tereddütte kaldım. Bu doğru mu? Kaç gün kaza etmem gerekir?”
Bir ibadet mükellefinin Ramazan ayı içerisinde oruç tutmamasını mübah kılan özürler vardır. Seferî olması, hasta olması, kadın ise hayız, nifas, hâmile veya emzirme hâlinde bulunması, güçten düşmüş derecede şiddetli ihtiyarlık hâli gibi özürler bir Müslüman’da Ramazan ayı içinde bulunduğunda özrü geçmeden oruç tutmaz; oruç tutmaması konusunda Kur’ân’ın verdiği ruhsat bulunduğundan ruhsattan yararlanır ve günahkâr da olmaz; özrü biterse orucuna devam eder; Ramazan’dan sonra iyileştiğinde ise tutamadığı günler sayısınca gününe gün kaza eder. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: “Sizden Ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister; zorluk istemez.”2
Özrü sebebiyle on beş günden fazla oruç tutmayanların otuz gün kaza edecekleri şeklinde bir hüküm Din-i Mübîn-i İslâm’da yoktur. Yukarıda meâlini verdiğimiz âyet gayet açıktır. Kaç gün tutmamış olursa olsun, gününe gün kaza eder. Cenâb-ı Hakk’ın tanıdığı kolaylığı zorlaştırma girişimi çok yanlış bir çabadır. İslâmiyetin genel karakteri zorlaştırmak değil; kolaylaştırmaktır.
***
İstanbul’dan bayan okuyucumuz:
*“Kaza orucunu kasten bozan birisi kefaretle yükümlü olur mu?”
Kefaret orucu yalnız Ramazan orucunu kasten bozmaya verilen bir cezâî müeyyidedir. Her ne kadar Ramazan orucuna dayalı olarak tutuluyorsa da, kaza orucuna böyle bir ceza getirmenin dinî bir dayanağı ve delili yoktur.
Binâenaleyh, kaza orucunu bozan kişi, bir başka gün yeniden kaza orucu tutmaya niyet etmekle yükümlü olur.
Dipnotlar:
1- Dârimî, Büyû’, 10
2- Bakara Sûresi, 2/184,185
12.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|