Cehalet kadar büyük bir hastalık ve felâket yoktur. Dünyaya sonsuz saadeti kazanmak için geldiği halde ne misyonunun farkında olan ve ne de dünyanın ne olduğunu, ona nasıl bakması gerektiğini bilmeyen insanın hâli acı ve ibret vericidir.
Hiçbir ticarete benzemez insanın yaptığı ticaret. Cennet gibi, dünyadan bin kere daha güzel ebedî bir mülkü kazanıp kaybetme gibi ciddî ve büyük bir ticaret bu.
Madem ki dünyadayız. Sahip olduklarımızı, neye ne kadar sahip olmamız veya olmamamız gerektiğini bilmek zorundayız. Nedir bu dünya ve varlıklar? Bunlara nasıl bakmalı, neleri almalı, neleri almamalıyız?
En doğru, en sağlam bilgi elbet dünyanın sahibine ait. Yaratıcı, dünyayı bir âyetinde meâlen şöyle anlatıyor: “Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyundan, bir eğlenceden, gelip geçici bir süsten, aranızda bir övünme yarışından ve mal ve evlât çokluğuna düşkünlükten ibarettir. O bir yağmura benzer ki, bitirdiği ekin çiftçilerin hoşuna gider; sonra kuruyuverir de, onu sararmış görürsün; derken saman olup çıkar. Âhirette de pek şiddetli bir azap vardır. Orada Allah’ın mağfireti ve rızası da vardır. Dünya hayatı ise aldatıcı bir menfaatten başka birşey değildir.”1
Kehf Sûresinde de şu izahları görüyoruz: “Onlara dünya hayatının misâlini de ver. O tıpkı bir su gibidir ki, Biz onu gökten indiririz ve yeryüzünün bitkileri onunla karışıp yeşerir. Sonra da o bitkiler kuru birer çöp haline gelir ve onu da rüzgâr savuruverir. Allah’ın kudreti her şeye yeter; dilediği şeyi öylece yaratır ve öylece mahveder.
“Mal ve evlâtlar dünya hayatının süsüdür. Bâkî kalan salih işler ise, Rabbinin katında sevapça daha hayırlıdır, ümit bağlamaya da daha lâyıktır.”2
Âl-i İmran Sûresinde mesele örneklerle biraz daha açılmış. Buyuruluyor ki: “Kadınlara, evlâtlara, hesapsız şekilde biriktirilip istif edilmiş altın ve gümüş yığınlarına, binmek için nişanlanmış atlara, davarlara ve ekinlere karşı nefsin isteklerine muhabbet, insanlara güzel gösterildi. Bütün bunlar dünya hayatının gelip geçici nimetleridir. Sonunda varılacak yerin güzeli ise Allah katındadır.
“‘Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi?’ de. Takva sahipleri için Rableri katında altından ırmaklar akan Cennetler vardır. Onlar orada ebedî kalacaklar. Ve orada onlar için ter temiz hanımlar ve bir de Rablerinin büyük bir rızası vardır. Allah kullarını hakkıyla görür.”3
Dünyanın üç yönü bulunduğunu, birinin insanın nefsine hitap eden fani yönü, diğer iki yönünden biri ahiretin tarlası, diğerinin de Esmâü’l-Hüsnânın aynası olması yönü olduğunu biliyoruz. Görüldüğü gibi birinci yönüyle dünya kötülenmiş, ikinci ve üçüncü yönüyle ise övülmüştür.
Dünya nimetlerini Rabbimiz bizim istifademize sunduğuna göre onlardan elbette meşrû ve helâl dairede yararlanacak, Allah’ın emri çerçevesinde kullanacak, böylece dünyanın bu fanî nimetlerini bakileştirmiş, ahirette de işe yarar hâle getirmiş olacağız.
Demek bakış açısı çok önemli.
Dipnotlar:
1- Hadid Sûresi: 20.
2- Kehf Sûresi: 45-46.
3. Âl-I İmran Sûresi: 14.
12.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|