Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 10 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ali FERŞADOĞLU

Laiklik ve hürriyet



Laiklik; devletin düşüncelere, inançlara eşit mesafede bulunması; başta din ve vicdan olmak üzere tüm hak ve hürriyetlerin şemsiyesi olmasıdır. Çağdaş, modern devletin özelliklerinden birisi olan laiklik, dini devlet, devleti din işlerine karıştırmamak; devletin dine de, dinsizliğe de nötr, yani, tarafsız kalmasıdır. Buna göre, dünya işlerini devlet, uhrevî meseleleri de dinin halletmesidir. Dolayısıyla kimsenin kimsenin işine, inancına karışmamasıdır.

Batıyı bu laiklik olgusuna götüren sâik ne idi? Kilise, sadece dinî ve sosyal bir organizasyon değil, aynı zamanda ekonomik, siyasal, dinsel ve sosyo-kültürel bir organizasyon; hattâ bir imparatorluktu.1 O çağda Fransa’da, toprakların yüzde 30’u Kilisenin elinde. Manastırların on binlerce koyun sürüleri, büyük baş hayvanı ve köleleri vardı. Bir silâh olarak kullandıkları “aforoz, günah affı ve cennet parselleme” ile de kasalarını doldurmuşlardı. Kur’ân bunu şöyle açıklar:

“Ey iman edenler! Biliniz ki, hahamlardan ve râhiplerden birçoğu insanların mallarını haksız yollardan yerler ve insanları Allah yolundan engellerler. Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu, işte onlara elem verici bir azabı müjdele!”2

Para, güç demekti. Kilise ile işbirliği yapan lord senyör ve idâreciler, halkı uzun asırlar sömürüp; toplumu da, bu çerçevede inanmaya, düşünmeye ve yaşamaya zorladılar:

“Ecnebilerin cehli ve o zamanda vahşetleri ve dinlerine taassupları... Papazların, rûhânî reislerin riyasetleri ve tahakkümleri (kilise hâkimiyeti) ve ecnebilerin körü körüne onları taklit etmeleri...”3 de buna zemin hazırlar.

Zenginler, asilzadeler ve şövalyeler, dinî ve vicdânî hareketlerine yön veren ve yapmaları-yapmamaları icap eden hususları kendilerine gösteren, kendilerini sevkeden “vicdân âmiri” denen papazlar tutarlardı. Aslında bunlar, şöval-yenin her fiilini gözleyen Kilisenin casuslarıydı.4

Ruhâni reisler; araştırma yapmak isteyen, aklını kullanan ve Kiliseye zıt düşünce sahiplerini aforoz ediyor, içtimâî ve sosyal hayattan men ediyor, haklarını elinden alıyor; Kilisenin Engizisyon mahkemeleri, diri diri yakıyor veye giyotine gönderiyordu.

İnanç, mezhep ve fikir savaşları ile Batı, dört yüz yıl boyunca çalkalanmıştı. Sulha son derece ihtiyaç vardı. Asırlar boyunca, “din-bilim, akıl-felsefe-kilise” çatışması ve savaşları herkesi canından bezdirmişti.

Buna tepki gösteren felsefeciler, Rönesans ve Reform hareketiyle, “uhrevî hayat” yerine, “dünyevî, maddî” hayatı ön plâna çıkardılar. Böylece Protestan ve Anglikan mezhepleri doğdu. Devletler ve milletler de, Katolik kilisesine karşı istiklâllerini ilân etti.

Artık Kilise veya Papa, devlet adamlarını sevk ve idâre etmiyor. Onun yerini, “plutus” servet tanrısı almıştır. İş projelerini hazırlayan, harpleri idâre eden bu tanrıdır. “Banka”, bütün mezheplerin “Altın Buzağı”5 ibâdetini yapmak için buluştukları gerçek mâbed olmuştur.6 Ve bugün Batı, ondan kurtulmanın sancılarını yaşıyor.

Dipnotlar:

1-Doç. Dr. Bünyamin Duran, Sekülerleşme Krizi, s. 62.; 2-Tevbe, 34.; 3-Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, s. 80-81.; 4-Ahmed Rıza, s. 26.; 5- Altın Buzağı: Musevîlikten evvel Yahûdilerin tapındıkları efsanevî put ve Hz. Musa (as) Tûri Sînâ’ya çıkınca, Samiri’nin tekrar ortaya çıkardığı altın heykel buzağı 6-Ahmed Rıza, s. 23.

10.04.2008

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (09.04.2008) - Türkiye laik değil ki, laik kalsın!

  (08.04.2008) - Sömürge modeli laiklik

  (07.04.2008) - Partiler kapatılmamalı

  (04.04.2008) - Cüz-i ihtiyârî: Hür irade

  (03.04.2008) - Hak ve hürriyetlerin temel sâiki: Ahirete iman

  (02.04.2008) - Hak ve hürriyetlerin öncüsü: Peygamberler

  (01.04.2008) - Hak ve hürriyetlerin ilk yazılı kaynakları

  (31.03.2008) - Meleklere îmanla gelen hürriyet

  (28.03.2008) - Hürriyetin kemâli: Allah’a iman

  (27.03.2008) - Hürriyetin kaynağı: İmân esasları

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri