Rumeli'de uzun süredir yaşanan gerginlik nihayet patlak verdi ve 18 Nisan 1897 günü itibariyle Osmanlı–Yunan Savaşı başladı.
Tam bir ay süren bu çetin savaşın her safhasında ve hemen bütün cephelerde Osmanlı kuvvetleri galip gelmesine rağmen, bölgede istenen huzur ve sükûn yine de sağlanamadı.
Aksine, sıkıntı farklı boyutlar kazanarak ve yer yer daha da şiddetlenerek tâ on beş yıl sonraki (1912) Balkan Harbine kadar devam etti.
Peşpeşe yaşanan Birinci ve İkinci Balkan Harbi sonrasında ise, Osmanlı Rumeli'ye vedâ etmek zorunda kaldı.
Bu süre zarfında, bölgede çok büyük dramlar yaşandı. Vaktiyle "Evlâd–ı Fatihân" olarak Rumeli'ye giden Müslüman nüfus, büyük acılar çekti ve çok büyük mühaceretler yaşandı.
Hicret edenlerin çekmiş olduğu büyük eziyet, fecî perişaniyet bir yana, kaçamayıp yerinde kalanların da çekmediği azap, işkence kalmadı.
Öyle ki, tâ 111 sene evvel yaşanan bu kahredici ıztırabın sonu hâlâ gelmiş değil. Rumeli'de, Batı Trakya'da kalmış Osmanlı bakiyesi Müslüman Türk azınlığı, yakın tarihte daha yoğun olmak üzere, ne yazık ki bugün de zalim Sırp, Yunan ve Bulgar ırkçıların ağır baskısı altında bulunuyor.
Hasılı, Osmanlı'nın Rumeli'den çekilmesinden ve orada zaafa uğramasından sonra başlayan huzursuzluk dalgası, bölgede hâlâ dinmiş değil. Batı Trakya'da olduğu gibi, Arnavutluk, Kosova, Makedonya gibi yerlerde, siyasî/sosyal sancılanmalar devam ediyor.
SAVAŞIN FATURASI
Yunanistan, tâ iki–üç ay öncesinden başlamak üzere ciddî mânada bir harp hazırlığı içine girmişti. Hatta, seferberlik ilânında dahi bulunmuştu. Bir yandan da, resmî–gayrıresmî yollarda Müslüman Türk ahaliye sıkıntı veriyor, onlara zulmediyor ve çeşitli baskı yöntemlerini devreye sokuyordu.
Sonunda, harekete geçmek mecburiyetinde kalan Osmanlı hükümeti "Yunan palikaryasına esaslı bir ders vermek" maksadıyla Yunanistan'a karşı 18 Nisan günü harp ilân etti.
Harbin başlamasıyla birlikte, Yunanlılar daha evvel isyan çıkartmış oldukları Girit'te geri adım atmak zorunda kaldı. Ayrıca, yine Rumeli'deki Teselya ve Epir'de de benzer sonuçlar alında.
Ethem Paşa kumandasındaki Osmanlı ordusu, hem bu bölgelerde, hem sair cephelerde Yunan kuvvetlerini bozguna uğrattı ve onları eski mevzilerine çekilmek mecburiyetinde bıraktı.
Girit hatası sebebiyle Avrupa devletlerinden de beklediği desteği bulamayan Yunanistan, bir aylık savaşın sonunda, 19 Mayıs günü ateşkes talebinde bulundu.
Ateşkesin ardından, iki taraf arasında barış müzakerelerine başlandı. Müzakere, 18 Eylül'de son buldu ve 16 maddelik bir barış antlaşması imzalandı.
Gariptir ki, savaşta galip gelen taraf Osmanlı olmasına ve antlaşma maddelerinin çoğu Osmanlı lehinde görünüyor olmasına rağmen, tatbikat çok farklı oldu. Yunanistan, ne doğru dürüst tazminat ödedi, ne de işgal etmiş olduğu bölgelerden çekildi. Yapması gereken hemen her işi ağırdan aldı. Bu suretle, bir taraftan zaman kazandı, bir yandan da Avrupa devletlerinin desteğini sağlamaya çalıştı. Bunda da büyük ölçüde başarılı oldu.
Osmanlı ise, bütün bu gelişmeler karşısında yalnız kaldı. Hemen hiçbir ülkenin desteğini alamadı. Bölgede yerleşik durumu muhafazaya çalıştı.
Ne var ki, bu politika olumlu sonuç vermedi ve 1912'de başlayan Balkan Harpleri esnasında Rumeli'ye vedâ etmek zorunda kalındı.
Uzun süredir bir televizyon kanalında gösterilen "Elveda Rumeli" dizisi, işte 111 sene evvel yaşanmış olan bu büyük dramı—ne yazık ki yer yer çarpıtıp bozarak—günümüz insanına ekrandan yansıtmaya çalışıyor.
18.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|